Kamuoyunda “Katliam yasası” olarak bilinen “Hayvanları Koruma Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Yönelik Kanun Teklifi” TBMM Genel Kurulu'ndan geçti. Hayvan hakları savunucularının çağrısıyla birçok ilde başlayan, toplumun çeşitli kesimlerinin ise vicdani duyarlılıkla katıldığı nöbet ve eylemler görüşmeler boyunca devam etti. Yasayı uygulamayı reddeden CHP’li ve DEM Parti’li belediyeler ise “hapis cezası”, yönetime “kayyım atama” gibi saldırlar üzerinden tehdit ediliyor. Böylelikle sokak hayvanlarını toplu şekilde öldürmenin önünü açacak yasaya karşı çıkan herkes katliam yasasının suç ortağı yapılmak isteniyor. Yasayı hazırlayanlar katliam yapmakla kalmıyor, başkalarını da suçlarına zorla ortak etmek istiyorlar.
AKP-MHP rejiminin sokak hayvanları ile derdi ne?
Söz konusu yasa tasarısı AKP-MHP koalisyonunun önerisi ile gündeme getirildi. Hayvanları kitlesel olarak katletmeyi öngören yasayı dayatırken “kuduzun yaygınlaşması” , “çocuklara yönelik saldırılar”, “sokak hayvanlarının sayısındaki artış”, “sokakların güvenliği” gibi argümanlar kullandılar. Bu iddialara paralel olarak rejimin sosyal medya trolleri özel bir çabayla sokak hayvanlarını hedef gösterdi.
Veteriner hekimler kuduz konusunda sistematik çalışmalar yapıldığını, böylesi bir tehlikenin olmadığını, aksine hayvanlar kitlesel olarak toplatıldığında sürü bağışıklığının zarar göreceğini ve kuduz riskinin o zaman ortaya çıkacağını ifade ediyor.
“Çocuklara yönelik saldırıların” düzmece raporlarla yansıtılması ise büyük bir manipülasyondur. Zira çocuklar bu düzende iş cinayetleri, istismar ve gericilik kıskacındalar. “Hayvan saldırısı” kapsamında düzmece raporlarda yer alan şişirilmiş sayıların kat be kat üstünde çocuk, sömürü çarkları ve gericilik tehdidi ile karşı karşıya bulunuyor. İstismara uğrayan, sömürü çarklarına itilen, geleceksiz bırakılan çocuklar için kılını dahi kıpırdatmayan iktidarın böyle bir argümanla hayvanları hedef alması kaba bir ikiyüzlülüktür.
Sokak hayvanlarının sayılarının artışı iddialarına gelirsek; yürürlükte olan yasa uygulanarak ve kısırlaştırma programları hayata geçirilerek hayvanlar yaşatılabilir ve sayı kontrol altına alınabilir. Yıllardır bu yasayı uygulamayan ise katliam yasasını hazırlayanlar rejimdir.
“Sokakların güvenliği” iddiaları da safsatadır. Çünkü hayvanlar öldürülerek “güvenli hale getirileceği” iddia edilen sokaklar kadınların göz göre göre öldürüldüğü, Kürt illerinde çocukların zırhlı araçlarla ezildiği, ulaşım sorunu çözülmediği için öğrencilerin trafik kazalarında öldüğü sokaklardır. Canlıların yaşam alanlarını yok ederek “güvenlik” sağlayacağını iddia etmek de ancak faşist rejimlerin işi olabilir.
İktidarın sözcüleri, toplumun geniş kesimlerinde sokak hayvanlarının yok edilmesi talebi varmış gibi propaganda yapıyor. Oysa kendi yaptıkları anketlerin sonuçları bile toplumun çoğunluğunun katliam yasasına karşı olduğunu kanıtlıyor. Konda’nın anketine göre katılımcıların yüzde 63’ü “yasaya hayır” diyor, yüzde 15’i ise sokak hayvanlarının “gerekli hallerde” uyutulabileceğini düşünüyor.
İktidar bu faşizan zihniyetini topluma dayatırken emekçilerin neredeyse tamamı yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiş ve iş cinayetleri, ağır çalışma koşulları, düşük ücretler, sefalet gibi yakıcı sorunlarla boğuşmaktadır. Söz konusu yasa hazırlığı bu yakıcı sorunlara karşı patlamayı bekleyen öfkeyi parçalamak amacı da taşıyor. AKP-MHP rejimi bu tür gündemler uydurarak içinde bulunulan ekonomik krizin üzerini örtmeyi ve yapay kutuplaşmalar yaratmayı hesap ediyor. Diğer yandan, kendi tabanını memnun edecek adımlar atarak günü kurtarmaya çalışıyor. AKP Şefi Tayyip Erdoğan’ın eylemcilere yönelik “tuzu kuru, seçkin, cazgır” gibi ithamları bu hesapları doğrular niteliktedir.
İktidarın bu yasa ile iştahını kabartan bir başlık da ranttır. Köpeklerin sokaktan toplanması yeni ihaleleri de beraberinde getirecek. Barınak inşası, arazi tahsisleri, uyutma ilaçları için ihaleler açılacak. İktidar sokak hayvanlarını da kâr kapısına dönüştürecek.
Yasa geçti, belirleyici olan sokaktır!
Yaşam hakkı savunucularının konuya ilişkin sunduğu “kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat” önerisi ve veterinerlerin “biz bu politikaya gönüllüyüz” çağrısına rağmen iktidar bilinçli bir tercih ve tutumla ölüm yasasını topluma dayatmaya çalışıyor. Zira faşist rejimler hep ölümle, öldürmekle anılmak ister ki, toplum dehşete düşüp isyan etmesin.
AKP-MHP rejiminin zihniyeti ve politikaları kendisinden olmayanı hapsetmeye, cezalandırmaya, yok etmeye, öldürmeye endekslidir. Hayvanları hedef alan katliam yasası da rejimin faşist zihniyetinin bir yansımasıdır. Meclis’ten geçen yasanın toplumsal meşruiyeti yoktur. Hayvanların yaşam hakkı, iktidarın gündelik kirli çıkarlarına bırakılamayacak kadar değerlidir. Yasanın karşısında olmak öncelikle vicdani bir sorumluluktur. Bu sorumluluğu taşıyan herkesin sokaktaki mücadeleye omuz vermesi, direnişe katılması, yasanın durdurulması ve tamamen geri çekilmesi için örgütlenmesi bir zorunluluktur.
K. Düşgör