AKP ve şefi Erdoğan 20 yıldır “sermayenin demir yumruğu” görevini yerine getirmek için iktidarda tutuluyor. Yaptıkları her şey “dünyevi” olmasına rağmen, bu sürede emekçilere karşı işledikleri suçları “uhrevi” söylemlerle örtmeye çalıştılar. Din istismarında hiçbir sınır ya da ölçü tanımadılar. İşçi güvenliği ve sağlığı konusunda önlem almadıkları için binlerce maden işçisi hayatını kaybetti. Onlar, “Bu işin fıtratında var” dediler. Bilim insanlarının hiçbir uyarısına kulak asmadılar. Önlem almadıkları için depremde kentler yıkıldı, yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Onlar, “Kader planında olan şeyler. Hep olacak” dediler. Genelde sermaye sınıfının, özelde Saray rejimine yakın kapitalistlerin çıkarlarını gözeten ekonomik politikalar izlediler ama buna “Nas”, yani “dini kural” dediler. Kısacası asalak kapitalistlerin çıkarlarına hizmet etmek için yaptıkları şeyleri dini bir kılıf içinde saklamaya çalıştılar.
Bu bahiste en çok “Nas” konusu tartışıldı. Zira faiz indirme kararı alan AKP şefi, bunu “Biz Nas’a uyarız” sahte söylemiyle propaganda etti. Oysa ne zaman “Nas’a uygun kararlar” alsa TL değer yitiriyor ve emekçilerin reel gelirleri düşüyor, sefaletleri derinleşiyordu. Bu arada Saray rejimine yakın sermayedarlar başta olmak üzere bir kısım kapitalistlere ise bu sayede vurgunlar yapma fırsatı sağlandı. Mevzu sömürü ve yağma ile ilgiliyken, sahtekarlar “Nas” lafları edip ortalıkta dolaştılar.
Ölçüsüz bir yağma ve talana dayalı bu politika bir yerde tıkanmaya mahkumdu. Öyle de oldu. Hazine boşaltıldı, varlıkları tüketilen Merkez Bankası eksiye düştü. Dış borçları ödemek için döviz sıkıntısı yaşanmaya başladı. Açık o kadar büyütüldü ki, artık ne körfez şeyhlerinin petro-doları ne mafya babalarının kara parası ile kapatılabiliyor. Geriye Tayyip Erdoğan’ın “Faiz lobisi” dediği Londra’daki finans oligarklarına yalvarmak kaldı. Nitekim şaibeli seçimler geride kaldıktan hemen sonra “yerli/milli” AKP-MHP rejimi kendini faiz lobisine ispatlama telaşına düştü. Bundan dolayı Tayyip Erdoğan’ın ilk işlerinden biri İngiliz vatandaşı Mehmet Şimşek ile Amerikan vatandaşı Hafize Gaye Erkan’ı ekonominin tepesine oturtmak oldu. Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı yapılırken, Erkan ise Merkez Bankası şefi yapıldı.
Saray rejiminin bu “mühim” hamlesinden memnun olan Londra’daki oligarklar, yeni icraatları merakla beklemeye başladılar. İlk adımda TL’yi fiilen %20 oranında devalüe eden rejim, ikinci adımda faizleri yükseltti. Hafize Gaye Erkan başkanlığında yapılan ilk Merkez Bankası toplantısından sonra yapılan açıklamada politika faizinin yüzde 8.5'ten yüzde 15'e çıkarıldığı belirtildi.
Merkez Bankası kararını değerlendiren ekonomistler, %76’ya tekabül eden bu faiz artışının “faiz lobisini” çekmek için yeterli olmayacağını savundular. “Küçük vurgunlara” tenezzül etmedikleri için, faizin daha da arttırılmasını bekleyecekleri belirtiliyor. Bu ise “Nas” sahtekarlığı ile propaganda yapan Tayyip Erdoğan’ı yeni sahtekarlıklarla seçim öncesinde verdiği yalan vaatlere kılıf uydurmak durumunda bırakacak. Şaibeli seçimler öncesinde “biz nassa inanırız, faizler daha inecek” diye bas bas bağırıyordu. Şimdi ise tek hamlede %76 oranında faizleri arttırdı. Nas’ı faiz lobisinin ayakları altına serip paçavraya çevirdi.
İşin vahim tarafı şu ki, faizleri indirirken emekçilerin sefaletini daha da derinleştiren Saray rejimi, faizleri arttırırken de aynısını yapıyor. Asgari ücreti 11402 liraya çıkartan rejim, bunu işçilere verilen “bayram müjdesi” diye yutturmaya çalıştı. Açlık sınırının bir nebze üstünde olan bu ücret, kısa süre sonra yine açlık sınırının altına düşecek. Faiz artırımı bu süreci daha da hızlandıracaktır. Nas sahtekarlığını izlemekle yetinen emekçilerin, sefaleti derinleştirme politikasına yeni dönemde nasıl tepki göstereceği ise önümüzdeki süreçte belli olacak…