MEB'den öğrencileri fişleme hamlesi

MEB, bu uygulamalarla sorunun kaynağı ve nedenleriyle değil yalnızca sonuçla ilgileniyor. Bu durumda okullarda yaşanan sorunlar da çözülmeden orta yerde duruyor. Ki ailelerde dolayısıyla çocuklarda görülen yozlaşma, şiddet eğilimi ve “suç” işleme potansiyelini var eden bu düzenden bu sorunları çözmesi de beklenemez.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Güncel
  • |
  • 01 Kasım 2022
  • 16:50

Milli Eğitim Bakanlığı okullara “Sınıf risk Haritası Yönergesi” gönderdi. Söz konusu harita yönergesinin sınıf/rehber öğretmenleri tarafından doldurulacağı ve öğrencilerin “risk gruplarında yer alma durumlarını belirlemeye” yönelik olduğu belirtildi. Söz konusu harita yönergesinde toplanmak istenilen veriler ise anne-babası ayrı yaşayan, sevgi evlerinde kalan, ailesinde ruhsal hastalık bulunan, ailesinde cezai hükmü olan, ruhsal hastalığı bulunan ve ailesi mevsimlik işçi olan vb. şeklinde tasnifleniyor.

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen), “MEB, Okullara Gönderdiği ‘Sınıf Risk Haritası Yönergesi’ ile Öğrencileri Fişlemekten Vazgeçmelidir!” başlığı ile yayınladığı açıklamada, konunun birçok yönüne dikkat çekerek şunları ifade etti: “Öğrenciler hakkında sınıf risk haritasında toplanması istenen verilerin tamamı 6698 sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında kişisel veridir ve bazılarının özel nitelikli kişisel veri olması nedeniyle yapılan işlem devlet eliyle öğrencilerin fişlenmesi anlamına gelmektedir. Bu durumda öğrencilerin ve velilerin rızası olmaksızın, kişisel ve özel nitelikli kişisel verilerin bu şekilde toplanması, bunun için sınıf ve rehber öğretmenlerin görevlendirilmesi hukuka aykırıdır ve suçtur.”

MEB'in sicili öğrencileri ve eğitim emekçilerini fişleme bakımından zaten bir hayli kabarık. MEB benzer uygulamaları zaman zaman çeşitli bahanelerle hayata geçirmeye çalıştı. Örneğin 2006 yılında okullardaki rehber öğretmenlere gönderilen gizli bir yazıyla “şiddete karışan öğrencilerin” çetelesinin tutulması istenmişti. 2013 yılında da benzer bir uygulama hayata geçirilmek istendi. Öğretmenlere öğrenci ve velilere anket yapması yönündeki uygulama, sendikaların mahkemeye başvurması ile “özel hayatın ihlali” gerekçesiyle iptal ettirilmişti. 2014 yılında ise bir başka skandala imza atan MEB, müfettişler aracılığıyla çeşitli illerde gezilen okullardaki öğrenci ve velilerin yazılı ifadeleri alınarak okullarda siyasi propaganda ve hükümet eleştirisi yapılıp yapılmadığı gibi sorular sormuştu.

Yıllardır öğretmenlerin nasıl fişlendiğini 2016 yılındaki KHK sürecinde daha açık olarak görüldü. İktidar yanlısı Eğitim Bir Sen'e üye olmayan öğretmenlere idari kadrolarda yer verilmemesi, ortaya çıkan belgelerde mülakat değerlendirmelerinde öğretmenler için “Kesinlikle değerlendirilmemeli. Alevi Militan biri….Her şekilde engellenmesi gereken biri, ulusalcı…kesinlikle değerlendirilmemeli, …..milliyetçi kesinlikle değerlendirilmemeli,….dengesiz tutarsız kesinlikle değerlendirilmemeli, …çok tehlikeli kesinlikle değerlendirilmemeli” gibi notların düşüldüğünü, Eğitim Bir Sen sendikasına üye olan öğretmenler içinse “…üyemiz…kesinlikle değerlendirilmeli” şeklinde fişlemelerin yapıldığı açığa çıkmıştı.

Öğrencileri ailelerinin durumuna göre potansiyel suçlu olarak görmek ve dışlamak bu düzene karakterine uygun düşen bir uygulamadır. Küçük yaşlardaki bir çocuğu suça sürükleyen nedenlere dönüp bakılması gerekmektedir. Bu nedenlere baktığımızda da düzenin yarattığı sorunların topluma yansımasını görüyoruz. Kısacası MEB, bu uygulamalarla sorunun kaynağı ve nedenleriyle değil yalnızca sonuçla ilgileniyor. Bu durumda okullarda yaşanan sorunlar da çözülmeden orta yerde duruyor. Ki ailelerde dolayısıyla çocuklarda görülen yozlaşma, şiddet eğilimi ve “suç” işleme potansiyelini var eden bu düzenden bu sorunları çözmesi de beklenemez.

M. Nevra