Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Kıbrıs’ın kuzeyinin 1974’de Türk sermaye devleti tarafından işgal edilmesiyle Türkiye’ye bağlandı. Böylece on yıllardır süren bir “Kıbrıs sorunu” yaratıldı. O tarihten bu yana KKTC’nin, iç işlerinde özerk ama dışarda Türkiye’ye bağlı bir statüsü var. Fakat Türk sermaye devleti hiçbir zaman buna uygun davranmadı. “Yavru vatan” söylemleri eşliğinde iç işlerine sürekli müdahale edilerek, bir “kukla devlet” muamelesi yapıldı. Kuzey Kıbrıs kumarhaneler, mafya faaliyetleri ve kara para aklama vb., her türlü kirli işin gerçekleştirildiği bir arka bahçeye dönüştürüldü.
AKP gericiliği de önceki iktidarlardan devraldığı mirası devam ettiriyor. Kuzey Kıbrıs’ın iç işlerine müdahale etmeye ve onu sömürmeye devam ediyor. Gündemdeki KKTC cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik AKP müdahalesi bunun en bariz örneklerinden biri.
Seçimlere doğrudan müdahale
Kuzey Kıbrıs cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 11 Ekim’de, ikinci turu ise 18 Ekim’de gerçekleştirilecek. Seçimlere toplamında 11 aday katılıyor. Bu adaylardan başa yarışanlar, şimdiki Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, başbakanlık koltuğunda oturan Ersin Tatar ile Cumhuriyetçi Türk Partisi başkanı Tufan Erhürman’dan oluşuyor.
Seçimlerde cumhurbaşkanı adaylarından biri olan başbakan Ersin Tatar tam anlamıyla AKP yanlısı bir politika izliyor. Dinci-faşist iktidar da seçimlerin bu sadık yandaşın lehine sonuçlanması için elinden gelen her türlü yardımı yapmakla kalmıyor, seçmen tercihlerini manipüle etmek için her türlü dolabı çeviriyor.
AKP’nin Kuzey Kıbrıs seçimlerine yönelik müdahalesinin son örneği, kuzey ile güney arasında, “hayalet şehir” olarak da anılan ve girişe kapalı tutulan Maraş’ın (Varoşa) kısmi olarak insan girişine açılması oldu. Bu karar iç ve dış kamuoyunda ciddi tepkilere konu oldu. Başta Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı olmak üzere çeşitli kesimler ve ilerici-demokratik kurumlar olayı Kuzey Kıbrıs seçimlerine AKP’nin doğrudan müdahalesi olarak değerlendirdiler ve sert tepki gösterdiler.
Kararın kendisinden habersiz alındığını öne süren Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, seçimlere doğrudan müdahalenin devam ettiğine işaret etti ve “Sırf adaylardan birine avantaj sağlamak amacıyla Ankara’da ve Kıbrıs’ta yapılan bu düzenlemeler seçimlerimize yapılan müdahalenin bir başka boyutunu oluşturmaktadır” dedi.
Tepkiler yapılan açıklamalardan ibaret kalmadı, hükümet ortaklarından Halkın Partisi hükümetten çekildi.
BirGün’de yer alan habere göre, Kuzey Kıbrıslı gazeteci Candaş Özer, Maraş’ın açılmasının bir müdahale olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Bu projenin esas mimarı Prof. Dr. Kudret Özsayar’dır. Bu konuda Birleşmiş Milletler’in 1974 yılında almış olduğu bir karar var. Seçimler öncesi kamuoyu yanıltılmaya çalışılıyor. Şu konuya bir açıklık getirmek gerekiyor: Maraş açılımı yapılamaz. Ada halkı seçimlere giderken Maraş’ın açılması ile oyların Ersin Tatar’a kayacağını düşünmüyorum. Ada halkı bilinçsiz, kolay bir şekilde bu hamlelere inanacak değil. Bir gazeteci olarak bunu adeta bir ‘kara mizah’ olarak görüyorum.”
“Açılışlar” konusunda oldukça maharetli olan saray iktidarı, bu “deneyimi”ni şimdi de Kuzey Kıbrıs’a aktararak yandaşı Ersin Tatar’ı seçtirmek için canhıraş bir çaba gösteriyor. Bu faaliyetlerin bir kısmı adanın YSK’sı tarafından seçim yasaklarına aykırı bulunarak iptal edildi. Ortaya konulan tepkiler bu uğursuz çabanın ters tepeceğine işaret ediyor. Laiklik, demokrasi ve bağımsız davranma konusunda daha kişilikli bir politika izlediği belirtilen şimdiki Cumhurbaşkanı Akıncı’nın kazanması daha kuvvetli bir olasılık olarak görülüyor.
Kuzey Kıbrıs bölgesel planlara alet edilmek istiyor
Türkiye’deki dinci-faşist koalisyonun Kuzey Kıbrıs’taki seçimlere yönelik müdahaleleri, yandaşı Ersin Tatar’a seçim kazandırma çabasıyla sınırlı değil. AKP, tıpkı Suriye’de, Libya’da ve en son Azerbaycan’da olduğu gibi, “Kıbrıs sorunu”nu da gerici-yayılmacı politikalarına alet etmek istiyor. Erdoğan, seçimlerde istediği bir adayı seçtirebilirse, önümüzdeki dönemde, Doğu Akdeniz’de yaşanan sorunların çözümü için tüm tarafların bir araya geleceği bir zirveye elini güçlendirmiş olarak gitmek istiyor.
Fakat, Doğu Akdeniz’deki hamleler Kıbrıs adımının da, içeride ve dışarıda halklar arasında düşmanlığı körüklemekten, milliyetçiliği azdırmaktan, yeni çatışmalara zemin hazırlamaktan ve sarayın “değerli yalnızlığı”nı derinleştirmekten başka bir sonucu olmayacaktır.
Nitekim Maraş provokasyonu, başta Güney Kıbrıs ve Yunanistan olmak üzere, Rusya, AB ve BM tarafından tepkiyle karşılandı. Güney Kıbrıs Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis, Maraş sahillerinin açılmasını “yasadışı ve uluslararası hukuka aykırı” olarak tanımladı. Anastasiadis Türkiye’yi de tek taraflı adımlar atmaktan kaçınmaya çağırırken, Yunanistan da Türkiye’yi Maraş bölgesinin açılması kararından geri adım atmaya çağırdı. Hükümet sözcüsü Stelyos Petsas, aksi takdirde Güney Kıbrıs’la birlikte konuyu önümüzdeki hafta düzenlenecek AB liderler zirvesinde gündeme getireceklerini söyledi. Cuma günü kapalı bölge Maraş’ı görüşen BM Güvenlik Konseyi, bu eylemden geri adım atılması ve adada tansiyonu yükseltecek tek taraflı adımlardan kaçınılması çağrısı yaptı.