“Güneşi, göklerini sen feda eder misin?
Zinciri, kör kuşağı boynuna yeğer misin?
Zindana ve ayrılığa yüreğini verir misin?”
Zinciri, kör kuşağı, zindanları ve ayrılıkları göze alan, tüm yaşamını devrim davasına adayan bir kuşağın en arı örneklerinden biridir İmran Aydın. Devrim için emek vermiş, cefa çekmiş, bedeller ödemiştir. Davası için yaşamasını ve ölmesini bilmiştir.
İmran, Erzurum'lu yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğar. 1960'ların sonunda göç yolları tutulur ve genç yaşlarda devrimci faaliyetle tanışacağı Ankara'ya yerleşirler. İlkokul sıralarından sanayi yollarını tutar ve Ankara Siteler'de çırak olarak hayatını kazanmaya başlar.
Bir sömürü cehennemi olan Siteler'de çıraklık zor iştir. Daha küçücük yaşlarda çocuklara sömürünün baki olduğu, hiçbir şeyin değiştirilemeyeceği anlatılır. Daha iyi yaşamanın çok çalışmaya, daha çok hizmet etmeye bağlı olduğu öğretilir. Ustaya karşı gelmek günah sayılıp, ispiyonculuk, yalakalık özendirilir. Çıraklıkta sömürü en açık ve kaba haliyle yaşanır. Yoksul ailelerin çocuklarının çırak olarak çalıştığı atölyeler her türlü istismara açıktır. Çıraklara yönelik dayak, aşağılama, hakaret doğal davranışlar görülür. Elde kalan ise bir sonraki işgününe gelebilmek için verilen harçlık olur. Hayatını kazanmanın bu kadar ağır olduğu sistemde İmran bu hayatı değiştirme yolunu seçer. Kader diye bellettikleri yalanları yıkmaya uğraşır. Çıraklıkta mobilyalara şekil vermeyi öğrenirken hayatı ilmek ilmek ören ellerin kendi kaderini de eline alması gerektiğini kavrar. Devrimci faaliyetle ilişki kurar, TDKP'de örgütlenir.
Henüz 14 yaşındayken o dönem yaşadığı semtte kurulan Hüseyin Gazi Genç İşçiler Birliği'nin ( GİB-DER) kuruluşunda yer alır. İlkokul sonrası atıldığı sanayi cehenneminde GİB-DER, sömürüsüz bir dünya amacı içindeki İmran için bir okul olur, insanlığın kurtuluşu davası için eğitim gördüğü bir okul. 16 yaşında artık bir kalfadır. Devrimci duruşu ve faaliyetleriyle sömürü cehennemi Siteler'de çırakların sevgili Kıvırcık abisi olur.
Sol hareketi ezip biçen 1980 askeri darbesini henüz 17 yaşındayken karşılar İmran. Yoldaşı Erdal Eren'in 17'sinde katledildiği, öte yandan devrimci hareketin tökezlediği yıllarda İmran davası için her koşulda çalışmayı bilir. Bilincini ve kimliğini çok yönlü olarak geliştirir. Partisiyle örgütsel bir bağı olmamasına rağmen siyasal faaliyetine devam eder. GİB-DER çalışmalarını sürdürür. Genç işçilerle bağlarını geliştirir. Grevler örgütler. Gözaltılardan büyük moral yenilenmelerle çıkar. Parti aidatını düzenli olarak biriktirir. İmran'ın yaşamının merkezinde hep devrim davasının ihtiyaçları vardır ve bunları yerine getirmek için elinden geleni yapar. 1987 yılında TDKP ile bağını tekrar kurduğunda artık tümüyle profesyonel bir devrimcidir.
Hakkında arama kararı olan İmran Aydın, 2 Mart 1991 yılında polis tarafından yakalanır. Kimliğini gizler, siyasal faaliyetlerine dair konuşmaz, direnir. Kimliği abisinin onu tanımasıyla açığa çıkar ve 3 Mart Ankara Dal'da işkencede katledilir.
Öldüğünde henüz 28 yaşında, ömrünün baharındadır. Genç yaşına rağmen devrim için çok emek harcamıştır İmran Aydın. Partili, örgütlü kimliğini her koşulda korumayı, geliştirmeyi bilmiş, devrim davasına karşı sorumluluklarını layıkıyla yerine getirmiştir. Tüm olanaklarını devrim davası için seferber eden örnek bir devrimci işçidir. Siyasi poliste, devrimci olmanın onuruyla direnerek aynı sadelikle ölümü karşılamıştır. Kısacası, İmran Aydın, yaşamı ve ölümüyle bizlere, yeni kuşaklara önemli bir miras bırakmıştır.
İmran Aydın'da cisimleşmiş olan proleter komünist kimliği ve direnişçi çizgiyi bugün devrim ve sosyalizmin bayrağını elden düşürmeyen sınıfın devrimci partisi temsil etmektedir. İmran Aydın biz komünistlere, devrime, sosyalizme aittir.
S. Gül