Devrimin yılmaz işçisi: İmran Aydın…

İmran bir dönemin simgesidir. 12 Eylül karanlığının kol gezdiği, devrimci faaliyetin hızla zayıfladığı ve devrimden kaçışın hızlandığı bir dönemde devrim davasına sahip çıkışın simgesidir.

  • Haber
  • |
  • Güncel
  • |
  • 02 Mart 2017
  • 08:55

İmran Aydın devrim ve sosyalizm davasının militanı… O, ne bası ve zorbalığa, ne işkencelere, ne de 80 darbesinin ardından devrimci örgütlerde yaşanan yılgınlığa teslim olmadan ömrünü işçi sınıfının kurtuluşuna adayan bir yiğit devrimci.

1963 yılında yoksul, emekçi bir ailenin çocuğu olarak Erzurum’da doğdu İmran. İlkokulun ardından çırak olarak Ankara Siteler’de çalışmaya başladı. Daha çocuk yaşlarından itibaren sınıfın içinde, sınıfla birlikte yoğruldu. İşçilerin yaşam koşullarını, hele ki çırakların maruz kaldığı dayağı, baskıyı daha küçük yaşlarda deneyimledi. Burada örgütüyle tanışması da geç olmadı. 14 yaşındayken Genç İşçiler Birliği Derneği'ne (GİB-DER) katıldı. Çalıştığı iş yerinde kişiliği ve çalışkanlığıyla herkesin “kıvırcık abi”si olmuştu.

***

Dönem zorlu bir dönemdir. Devrimci mücadelenin ve toplumsal hareketin bastırılması amacı ile 12 Eylül 1980 faşist askeri darbesi gerçekleştirilmiştir. 12 Eylül'ün ardından devrimci faaliyet zayıflar, kaçışlar hızlanır, devrimci örgütler birer birer bu karanlığa teslim olurken İmran tek başına bu karanlığa aldırmadan canla başla işçilere devrim ve sosyalizm davasını taşımaya devam eder. Atölyede işçilerle birlikte bir grev örgütler. Bu süreçte gözaltına alınır ve 40 gün boyunca gözaltında kalır. Ama onda ne bir yılgınlık vardır, ne de moral bozukluğu. Gözaltından çıktığı andan itibaren mücadeleye kaldığı yerden devam eder.

12 Eylül karanlığı devrimcileri işkencehanelerde, sokaklarda, darağaçlarında katletmeye devam etmektedir. İmran, yoldaşı Erdal Eren’in darağacında katledildiğini radyodan duyar. Başı dik darağacına giden Erdal da tıpkı İmran gibi 17 yaşında genç bir devrimcidir. İmran için bundan sonra tek bir seçenek kalıyordu geriye: Erdal’ın davasını anlatmaya, mücadeleyi büyütmeye devam etmek…

Darbenin ardından GİB-DER kapatılır, İmran’ın bu süreçte örgütsel bağları kopar. Buna rağmen O çalıştığı atölyelerde işçilerle tartışmaya, yakın bağlar kurmaya, işçilere sosyalizmi anlatmaya devam eder. O dönemlerde İmran için bir anı anlatılır. İmran bir yandan genç işçileri ve çırakları örgütlemeye devam ederken bir yandan da parti ile bağının olmadığı dönemlerde bile aidat toplamaya devam eder. Ancak o paralara aç kalsa da hiç dokunmaz, örgütüne vereceği günü bekler. Tüm bunları yapabilmesi onun devrime olan inancını ve kararlığını bir kez daha göstermektedir.

1990 yılına gelindiğinde İmran Aydın aranır duruma düşer. Polisler onu Ulus’ta bir yoldaşıyla birlikte yakalarlar. Tüm işkencelere rağmen İmran’ın ağzından tek bir sözcük dahi çıkmaz. İşkenceciler bir kez daha kendi işkencehanelerinde yenilgiye uğrarlar. Tüm ömrünü işçi sınıfının kurtuluşu mücadelesine adayan İmran ise bir kez daha işkencehanelerde işçi sınıfının bayrağını hakkıyla taşımanın onurunu yaşamaktadır.

Gözaltına alınmasının ardından teşhis için DAL’a getirilir. İmran üzerinden çıkan kimliği reddeder. Polisler teşhis için kardeşi İmdat’ı getirirler. Artık İmran’ın kimliğinden ve kim olduğundan emindirler. Çok geçmeden İmran işkenceciler tarafından katledilir.

İmran bir dönemin simgesidir. 12 Eylül karanlığının kol gezdiği, devrimci faaliyetin hızla zayıfladığı ve devrimden kaçışın hızlandığı bir dönemin simgesidir o. Örgütüyle hiçbir bağlantısı yokken bile İmran durmak bilmeden devrim mücadelesini büyütmüştür. Bugün bizlere izlenmesi gereken yolu da göstermektedir. Hangi koşullar altında olursak olalım mücadeleyi büyütme göreviyle karşı karşıyayız. Bugün İmran’ın yürüdüğü yolun devamcıları sınıf devrimcileridir. Ondan aldığımız irade ve inancı devrim mücadelemizde yaşatacağız.

D. Yalım