Asgari ücret görüşmeleri 10 Aralık’ta başlıyor. Yaklaşık 15 milyon işçiyi ve ailelerini ilgilendiren asgari ücreti tespit edecek komisyonun seremoni sahnesi açılacak. Kurulacak masada kapitalistleri beş, AKP-MHP iktidarını beş, Saray rejiminin dediğini ikiletmeyen Türk-İş’i beş kişi temsil edecek. Yıllardır bu masadan işçi sınıfının lehine bir karar çıkmadı. Masa etrafında oturan zevat, günün sonunda AKP şefi Tayyip Erdoğan’ın direktifine göre belirlenen sefalet ücretini ilan ederek “görevini” tamamlıyor.
Kapitalistlerin önerisi azami sefalet ücreti!
Kapitalistler 10 Aralık’ta gerçekleştirilecek asgari ücret toplantısı öncesinde ağızlarındaki baklayı çıkardı. Saray rejiminin yalan üretme aparatı TÜİK’in rakamlarına sarılan kapitalistler, asgari ücretin 2024 yılında gerçekleşen enflasyonla, 2025 yılında hedeflenen enflasyonun ortalaması esas alınarak belirlenmesini istiyor. Nasılsa gerçekleşen enflasyon da 2025 yılı için öngörülen enflasyon da rakamlarla oynanarak reel enflasyonun çok altında gösterilecek.
Yani kapitalistler, yüzde 44 ile yüzde 21’in ortalaması olan yüzde 32,5’lik bir artış yapılmasını istiyor. Yüzde 32,5 artış önerisi, on milyonlarca asgari ücretli işçiyi aileleriyle birlikte sistematik bir şekilde açlık sınırının altında bir yaşama mahkum etmeyi hedefliyor.
Açlık sınırı 20 bin 431 TL’ye, yoksulluk sınırı 66 bin 553 TL’ye çıkmış. On beş milyon asgari ücretli işçi ile aileleri tok yatacağı bir gelire sahip değil, kapitalistler buna rağmen sefalet ücretini dayatmakta ısrarlılar. Israrlılar, çünkü düşük asgari ücret onlar için yüksek kârlar demektir.
Peki, kapitalistler asgari ücrette düşük artışı ne ile gerekçelendiriyor? Bu asalak takımı, her yıl olduğu gibi bu yıl da asgari ücrette yüksek artışın “enflasyonu artıracağı” yalanına sarılıyor. Koro halinde “yüksek asgari ücret ekonomik dengeleri bozar” diye vaaz veriyorlar. Oysa ki asgari ücret uzun süreden beri açlık sınırının altında tutulmasına rağmen ekonomik dengelerin bozukluğu giderilemedi.
AKP’den sermayeye tam destek
Kapitalistlerin bir dediğini ikiletmeyen AKP-MHP iktidarının sözcüleri de “yüksek asgari ücret, yüksek enflasyon demektir” safsatasını dillerine doladılar. Sermayeyi rahatlatan ilk açıklama Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan’dan gelmişti. Karahan, ABD’de kapitalistlerle yaptığı görüşmelerde, ağzındaki baklayı çıkarmış, asgari ücrete yüzde 25 artış önerisinde bulunmuştu. Karahan’ın açıklaması kapitalistler tarafından sevinçle karşılanmıştı.
AKP’nin bürokratı Merkez Bankası başkanının sermayeyle uyumlu asgari ücret önerisinin bir diğer nedeni emperyalist kapitalist sistemin Uluslararası Para Fonu’nun (İMF) uyarılarıydı. IMF’nin Türkiye misyonu başkanı Jim Walsh asgari ücrete geçen yıl yapılan artışın “yüksek” olduğunu, bu yıl aynı oranda zam yapılmaması gerektiğini buyurdu. IMF de tıpkı kapitalistler gibi “yüksek asgari ücret artışı enflasyonu hortlatır” yalanına sarıldı.
Her yıl asgari ücret tespitinde TÜİK’in çarpıtılmış enflasyon rakamları ve Merkez Bankası’nın uydurma enflasyon tahmini esas alınıyor. Asgari ücretli işçilerin “enflasyona ezdirilmediği” yalanı tam bir pişkinlikle yineleniyor. Sonuçta ise yapılan kırıntı düzeyde artış oluyor ve bu da gerçek enflasyon karşısında hızla eriyor.
Düşük asgari ücret, bir tık daha yüksek maaş alan çalışanları da dolaysız bir şekilde etkiliyor. Zira asgari ücrete yapılacak zam oranı toplamda ücretlerin artış oranını da belirliyor. Sendikalı işçilerin TİS’lerinde kapitalistler asgari ücrete yapılan zammı dayatacaklar. Asgari ücrete yapılacak olan zam oranı kapitalistlerin elinde ücretleri açlık sınırının altına çekmek için işçi sınıfına karşı bir silah olarak kullanılacak.
Krizin etkileri her geçen gün daha yakıcı biçimde kendini gösteriyor. Temel tüketim maddelerine her gün yeni zamlar yapılıyor. Elektrik, su, doğalgaz faturalarını asgari ücretli milyonlarca işçi ödeyemez duruma düşürüldü. Tüm bu gerçeklere rağmen AKP-MHP iktidarı insanca yaşamaya yetmeyen asgari ücreti kaba bir pervasızlıkla işçilere dayatıyor.
İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret mücadele ile kazanılır!
Sermayedarlar ve onların vurucu gücü AKP-MHP iktidarının gözü dönmüş saldırganlığı ancak ve ancak işçi sınıfının birliği ve mücadelesinin gücüyle durdurabilir. İşçi sınıfı birlik olmazsa sermaye iktidarı sefaleti derinleştiren asgari ücreti bir kez daha dayatacaktır. O masada oturan Türk-İş’in Saray dalkavuğu şefleri de buna onay verecektir.
Buna karşı, işçi sınıfı ve emekçiler işyerlerinde bir araya gelmeli, mücadele komiteleri kurmalıdır. Saray rejimi-kapitalistler-Türk-İş ağaları “şeytan üçlüsünün” karşısına örgütlü bir güç olarak dikilmelidir. İşçi sınıfına düşman bir oluşum olan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun oyununu bozmalıdır.
“İnsanca yaşamaya yeten ücret”, “işten atmaların yasaklanması”, “herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi”, “7 saatlik iş günü, 35 saatlik çalışma haftası”, “her türlü kuralsız, esnek çalışma biçimlerinin yasaklanması”, “kıdem tazminatının gasp edilmemesi”, “İşsizlik Fonu’nun yağmasına son verilmesi”, “örgütlenmeye yönelik engellerin kaldırılması”, “baskı ve saldırıların son bulması” için işçi sınıfının örgütlü mücadeleyi yükseltmekten başka bir seçeneği yoktur.
H. Yağmur