Asgari ücret tartışmaları sürerken

Asgari Ücret Tespit Komisyonu önümüzdeki günlerde göstermelik toplantılar yapacak. Bilindik ortaoyununu sergileyecek, günün sonunda sermayenin ve Saray rejiminin verdiği emre itaat ederek zammı açıklayacak.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 04 Aralık 2024
  • 08:00

Ülke gündemini yakından ilgilendiren asgari ücret tartışmaları sürüyor. Ancak bu gündem farklı sınıflar için ayrı anlamlar taşıyor. Bu konuda sermaye ve iktidar cephesinden yapılan değerlendirmelere bakıldığında, “ortayı bulmak gerekir” cümlesinin dillere pelesenk edildiği görülüyor. Ettikleri bir yığın laf bir kenara bırakılırsa, %20-25’lik bir ücret artışı yapacaklarını söylüyorlar. 

Aylardan beri açlık sınırı altında olan asgari ücrete bu oranda zam yapacaklarını dillendirmeleri, emekçilerin sefaletini derinleştirme konusunda ne kadar pervasız olabileceklerini gösteriyor. Kendini ifade etme hakkından mahrum bırakılmış olan emekçiler, her geçen yıl bu tepkisizliğe paralel olarak sefalete itiliyor. AKP-MHP rejiminin bu pişkinliği, işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin zayıflığı sayesinde mümkün oluyor. Ancak öylesine derin bir sefalet dayatıyorlar ki, bunu meşrulaştırma ihtiyacı duyuyorlar. Bir taraftan sahte vaatler veriyor, öte yandan enflasyonun düşeceği yalanını belli aralıklarla tekrarlıyorlar. Bunlar yetmiyor, “Asgari ücrete yüksek zam yaparsak batarız” sahtekarlığına sığınıyorlar. 

Sınıf hareketinin durgun olduğu dönemlerde belirlenen ücret zamları emekçilerin gelirlerinin reel olarak erimesine yol açar. Rejimin seçim hesapları olmadığı dönemlerde iktidar işçi düşmanlığını pervasızca sergiler. Öte yandan, sınıf hareketi ya da toplumsal mücadele güçlü olduğunda hem kapitalistler hem onların hizmetindeki iktidar, bunu hesaba katmak zorunda kalır.

Sermaye ve AKP-MHP iktidarının enflasyonu düşük gösterip asgari ücrete buna göre zam yapması, işçi sınıfının kayıplarını arttırıyor. Zira bu dönemde temel ihtiyaçlara dönük zamlar birbirini izledi ve ücretlerin satın alma gücü sürekli düşürüldü. Asgari ücretten gelir vergisinin kaldırılması bir lütuf gibi sunulurken, toplanan vergilerin %80’inden fazlası işçilerin sırtına yıkıldı. Saray rejimi, “Az kazanandan çok, çok kazanandan az ya da hiç” kuralına dayalı bir vergi politikası izliyor.

Kapitalistler ve AKP-MHP rejimi ile güya pazarlık yapan sendikal bürokrasi ise utanç verici bir şekilde asgari ücret belirlenirken sahnede figüran rolünü oynamakla yetiniyor. Tabandan baskı geldiğinde ise göstermelik bir şekilde “kararlı” tutum takınmış havalarına giriyorlar. İktidarın çizdiği sınırların dışına çıkmamaya, yalnızca işçilere ayak bağı olmaya devam ediyorlar. Bu yıl kendilerince bir “mücadele takvimi” çıkarsalar bile iktidarı rahatsız etmeyen, yalnızca şikayetçi ve günü kurtaran tutumlarını sürdürüyorlar. Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun sergilediği “orta oyununda” masada rol alacak olan Türk-İş şefi Ergün Atalay, komisyona katılacak olan işçilerin zammı belirleyeceğini iddia edecek kadar ileri gitti. DİSK ve HAK-İş ise yine ezber, bilindik laflar sarf etmeye devam ediyor. Böylece, bürokratlar her geçen yıl kendi sınırlarının gerisine düşmeye neden olan tutumlarını sürdürüyorlar.  

***

Asgari Ücret Tespit Komisyonu önümüzdeki günlerde göstermelik toplantılar yapacak. Bilindik ortaoyununu sergileyecek ve günün sonunda Saray rejiminin verdiği emre itaat ederek zammı açıklayacak. Sarayın dalkavuklarından biri olan Türk-İş’in ağası Ergün Atalay, lafta “kabul etmiyoruz” diye rol kesecek ama perde arkasından “istediğiniz zammı yapın” diyecek. Böylelikle her yıl işçiler açısından hayati önem taşıyan asgari ücret zammı, bir kez daha bu şekilde geçiştirilecek.

Tüm bu yaşananların işçiler açısından birçok ders ve deneyim barındırdığı aşikâr. İşçi sınıfı artık neyin ne olacağını bildiğinden yalnızca komisyonda bahsi geçen artışı ve ne zaman eriyeceğini tartışıyor. İşçiler, kapitalistler ve onların vurucu gücü olan AKP-MHP rejiminin kendilerine dayattığı bu güvensiz ve huzursuz ortamı değiştirebilecek potansiyele sahip olduklarının henüz farkında olmasalar bile, arayışları onları mücadeleye itecektir. Zaman zaman yapılan tekil eylemler, yaşadıkları sorunlara artık daha fazla kafa yorup örgütlenme ve mücadele arayışı içinde olduklarını gösteriyor. Uzun süren durgun dönem ancak sınıf hareketlenmeye başladığında aşılabilir. Bununla birlikte, süreci hızlandırmak için “Sınıfa karşı sınıf!” şiarını her imkan ve aracı kullanarak işçilere taşımak, şiarın işçiler tarafından benimsenmesi için çaba harcamak büyük bir önem taşıyor.

S. Sancar