Geçtiğimiz hafta Millî Görüş çizgisinin temel isimlerinden olan Necmettin Erbakan’ın ölüm yıldönümünde burjuva siyasetinin önemli isimlerini bir araya getirmeyi amaçlayan bir anma gerçekleştirildi. HDP de bu anmadaki “birlik tablosu”na dahil olmaya çalışanlardandı.
“Yaşanabilir Türkiye”!
Erbakan’ın 10. ölüm yıldönümü vesilesiyle yapılan anmanın ana teması “Yaşanabilir Türkiye” oldu. Burjuva siyasetinin önemli isimlerini bir araya getiren anmaya verilen bu isim elbette tesadüf değil. Burjuva siyasetinin kitlelere dikte etmeye çalıştığı bir şey varsa o da “yaşayabilmek için bana mecbursun” mottosudur. Kitlelerin hayal ve istemlerini istismar ederek kendisine mecbur bırakmak, ölümü göstererek sıtmaya razı etmek burjuva siyasetinin yegâne yöntemlerindendir.
Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı, toplum sağlığının hiçleştirildiği, temel hak ve özgürlüklerin baskı ve zorla ezildiği, sokaklarda eli sopalı çetelerin gezdiği, mafya bozuntularının siyasete “ayar verdiği” bu günlerde yaşamanın bile emekçilere çok görüldüğü bir gerçektir. Elbette, başta işçi ve emekçiler olmak üzere toplumun her kesimi özellikle pandemi günlerinde yaşanabilir bir ülke düşlemektedir. Ancak “insanca yaşam” burjuvazinin kitlelere sunabileceği bir şey değil, ikiyüzlü siyasetine kurban edeceği bir olgudur.
Öte yandan, HDP’nin eski genel başkanı Demirtaş hukuksuz olarak hapishanede tutulmaya devam ediliyorken, HDP milletvekilleri hakkında fezlekeler düzenleniyor ve partinin kapatılması için adımlar atılıyorken HDP’nin de bu anmaya katılmış olması, siyasi çizgisindeki tutarsızlıklara ayna tutmaktadır.
Anmadan yansıyanlar
Saadet Partisi’nin gerçekleştirdiği anmaya MHP katılmazken, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Nuri Okutan katıldı.
Anmanın ev sahibi Saadet Partisi adına, Sivas katliamı ile ismi hafızalara kazınan Karamollaoğlu konuştu. Bol demagoji arasında “Biz de Necmettin Erbakan gibi milletin imkanlarının bir avuç yandaşa aktarılmasına karşı çıkıyoruz” sözleriyle sözde muhalefet yaptı.
İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Nuri Okutan, “Erbakan, eleştirilere karşı hoşgörülüydü. Karikatürü çizilen, taklidi yapılan liderdi ve bu yüzden kimseyi mahkemeye vermedi” derken DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, güçlendirilmiş parlamenter sistemden yana olduklarını söyledi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “her türlü kutuplaştırıcı dile karşı ortak bir tavır benimsediğimiz zaman yaşanabilir bir Türkiye inşa edebiliriz” dedi ve Uygur sorunu üzerinden milliyetçilik gösterilerine girişti.
Kemal Kılıçdaroğlu, “‘Yaşanabilir bir Türkiye’ başlığı ile düzenlenen bu buluşmanın ülkemizin barışına ve kardeşliğine önemli katkılar yapacağına inanıyorum” diyerek sözlerine başladı. 26 Ocak 1974’te kurulan CHP-MSP koalisyonunu örnek göstererek seçimlere işaret etti. Ecevit ve Erbakan’ın Kıbrıs’ı işgal edişlerini de övgülerine kattı.
Erdoğan ise yolladığı mesajla “‘94 ruhuna” vurgu yaparken “2053” tarihini işaret etti.
HDP’den Erbakan’a övgüler
HDP adına Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise anmanın üzerine en çok konuşulan konuşmasını yaptı. Diğerlerinin riyakâr ve samimiyetsiz açıklamaları şaşırtıcı değilken, HDP’nin de bu koroya başarıyla katılması şaşkınlık yarattı.
Sancar, “Erbakan hocanın çabaları müdahale ile karşılaşmamış olsa şu an çok farklı bir ülkede yaşıyor olurduk” saptamasında bulundu. Erbakan’ın Kürt sorununu çözme konusunda birtakım girişimleri olduğunu iddia etti. “Erbakan hocanın Kürt sorununa yaklaşımı meseleyi diyalogla, siyasetle ve çok önemli bir husus olarak içeride, bu topraklarda, bu ülkenin kendi dinamikleri ile kardeşlik hukuku içinde çözme esasına dayanıyordu” dedikten sonra onun bu çok “kıymetli tarafının” ne yazık ki çok fazla öne çıkarılmadığının altını çizdi.
Sancar anmanın “önemi”ne vurgu yaptıktan sonra, “Necmettin Erbakan ve temsil ettiği Millî Görüş çizgisi Türkiye’nin siyasal tarihinin önemli dönüm noktalarına ve kırılma anlarına tanıklık eden, bedel ödeyen bir gelenektir” dedi. HDP’nin kapatılmasına ilişkin tartışmalar ile 28 Şubat arasında bağlantı kurdu ve “Bizim de yer aldığımız siyasi gelenek en fazla parti kapatmalardan, siyasi yasaklardan ve iktidar kuşatmalarından mağdur olmuştur; bir o kadar mağdur olan bir gelenek de milli görüş geleneğidir” iddiasında bulundu. Bununla da kalmadı, 28 Şubat’ın ardından “Sayın Erbakan hocanın ve Millî görüş çizgisinin darbe karşısında aldığı siyasal tutum ve ilkeli duruş son derece önemlidir, tüm zorlamalara ve kuşatılmışlığa, ödediği bedele rağmen Necmettin hoca kendi siyasi çizgisini ısrarla sürdürmüş ve demokrasi kültürüne önemli katkılar sunmuştur” diyebildi. Erbakan’ın miras bıraktığı milli görüş çizgisinin bugün hak, hukuk, demokrasi ve adalet mücadelesinde özel ve önemli bir yerde durduğunu da iddia etti.
Bu sözler HDP’nin “birlik tablosu”nda yer almak adına nasıl bir pragmatizm sergilediğini yeterli açıklıkta göstermektedir.
Erbakan’ı hatırlamak!..
Anma vesilesiyle övgülere boğulan Erbakan’ın siyasi hayatından birkaç kesite göz atalım. 1960’ların sonlarında Demirel karşısında “Müslüman Türkiye” sloganı ile siyaset sahnesine çıkan Erbakan, cemaatlerin de desteğini alarak bağımsız milletvekili olarak mecliste kendisine yer buldu. İşçi ve emekçilerin yükselen mücadelesine karşı gerçekleştirilen 1971 darbesi Erbakan’ın siyasi parti kurarak güçlenmesine zemin hazırladı. TİP’li milletvekillerine uygulanan beş yıl siyasi partiye üye olmama kuralı Milli Selamet Partisi için esnetildi. Erbakan’ın da aralarında olduğu kadro yeni partiyle yollarına devam etti.
Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği koalisyonla ilk kez islamcı bir parti iktidar ortağı oldu. Nazım’dan dizeler okuyan Kılıçdaroğlu’nun ve Erbakan’a övgüler dizen Sancar’ın atladığı nokta ise bu koalisyonun dağılma sebebidir: Darbe mağduru olduğunu iddia eden milli görüş 12 Mart darbesi ile zindanlara atılan devrimcilere yönelik affa karşı çıkmıştır.
Partiyi İslam’ın ordusu, Erbakan’ı ise bu ordunun komutanı olarak gören milli görüşün sloganı ise “İşte ordu, işte komutan”dır. 6 Eylül 1980 tarihli Konya mitinginde Kudüs’ü başkent ilan eden, millî görüş çizgisinin “İran’da Humeyni, Türkiye’de Erbakan”, “Şeriat gelecek, vahşet bitecek” sloganları da çok şey anlatmaktadır.
1980 darbesinin ardından parti liderleri hapiste ya da yasaklı olsalar da asker postallarının onlar için yolu düzlediği, imam hatiplerin yaygınlaştırılmasından eğitimin gericileştirilmesine dek pek çok hizmette bulunduğu biliniyor. MSP Refah Partisi olarak yola devam etmiş, Erbakan başbakan koltuğuna dek yükselmiştir. Susurluk ile oraya saçılan derin devlet olgusunu “faso fiso” diye niteleyen Erbakan’ın adalet bakanı ise ışıkları açıp söndüren kitleler için “mum söndü oynuyorlar” diyebilmiştir. Radikal islamcı çizgi 28 Şubat askeri muhtırası ile dizginlendi ve RP kapatıldı diye ağıtlar yakan CHP ve HDP, 28 Şubat’ın oynadığı rolü unutmaktadırlar. AKP’nin babası 1980 darbesi ise annesi de 28 Şubat’tır.
Bataklığı kurutmak için!
Ne Erbakan’ın ve milli görüşün savunulacak bir yanı ne de bir araya gelen düzen partilerinin kitlelere yaşanabilir bir dünya sunma imkanları vardır. İkiyüzlülük ve riyakarlığın yeni bir örneği Erbakan’ı anma ve “anlama” töreninde vuku bulmuştur. AKP’den kurtulmak için dinci gericiliğin bir başka versiyonuna sarılmak ise HDP açısından tam bir fiyaskodur.
Sancar’ın “Demokrasiyi birlikte inşa etmek, yaşamakta olduğumuz kırılma ve tahribatları onarma noktasında ortak irade geliştirme arayışlarının bulunması, her şeyden önce demokratik güç birliği için kuvvetli bir zeminin mevcut olması bu ülkede demokrasinin bu sefer kazanacağına ve başaracağına olan inancımızı kuvvetlendiriyor. Bu buluşma bu inancı kuvvetlendiren çok önemli bir vesile olmuştur” temennisi kaç kez daha gerçeklerin duvarına çarpacaktır, bilinmez. Ancak bu döngünün kırılması için yapılabilecek tek şey bu bataklığı kurutmaktır. Kürt halkının, işçi ve emekçilerin insanca bir yaşam sürecekleri günler ancak burjuva düzen bataklığının kurutulmasıyla gelebilecektir.
Z. Kaya