Son zamanlarda İkizdere’ye yapılmak istenen taş ocağı, doğa ve insan yaşamının yıkımına yol açacak kapitalist yağma projelerinden biridir. Ülkenin dört bir yanında çıkar hesaplarına dayalı rant ve talan projelerinin en güncellerindendir.
AKP iktidarı ve yandaş sermayedarlar pandemi dönemini fırsat bilerek taş ocağının açılabilmesi için her türlü çabayı göstermektedirler. Taş ocağının açılabilmesi için hukuki bir sorun olarak ortaya çıkan ÇED raporuna dair “Alınmasına dahi gerek yoktur” diyerek, rant-talan projesinin bir an evvel hayata geçirilmesi istemektedirler. Ancak İkizdere köylüsü ve halkının direnişi-eylemleri sayesinde umdukları başarıyı elde edememektirler.
Projenin başında yine AKP’li yandaş tekel Cengiz İnşaat’ın olması dikkat çekicidir. Cengiz İnşaat daha önce de birçok yörede gerçekleşen doğa katliamlarının sorumlularından biridir. AKP iktidarının desteğini arkasına alarak her türlü rant ve talan politikasını pervasızca hayata geçirmektedir. AKP iktidarının bu projelere onay vermesinin arkasında ise rant ve talanın üzerinden elde edilecek kârdan kendisine düşen pay yatmaktadır.
Talana yol verilmesinin en büyük nedenlerinden biri de ülkenin batan ekonomisini düze çıkarabilmek ve sallanan iktidarı güvenceye almaktır. Türkiye’de emperyalist tekellere satılmadık bir toprak neredeyse kalmamıştır. Elde kalan topraklar ve doğal alanlar ise yandaş şirketlere peşkeş çekilerek yıkıma mahkum edilmiştir. Sermaye devletinin başındaki AKP, iktidar olduğu günden bu yana doğanın ve insan yaşamının yıkımı anlamına gelen projeleri ya direkt kendi üzerinden ya da kendi yandaş sermayedarları tarafından hayata geçirmiştir.
İkizdere’de sermaye devletinin güvencesi altında hareket eden kapitalist şirketin yağma projesine karşı köylüler ve halk, rant-talan saldırısının ilk gününden bu yana mücadele vermekte, sık sık gözaltı saldırılarıyla karşılaşmaktalar. Devlet köylülerin ormana gideceği yolları kapatarak, verilen mücadelenin önüne engel olmaya çalışmıştır. Ancak köylüler her saldırıya karşı bir çözüm bulmuş ve taş ocağının yapılacağı alana geçerek nöbet tutmaya devam etmişlerdir.
Haftaları bulan İkizdere direnişinde köylülerin yapmış olduğu hamle gayet anlamlıdır. Köylüler çok doğal bir şekilde kendi yaşam alanları olan doğanın yıkıma uğramaması ve yaşamları için direnmektedirler. Ama salt İkizdere’deki köylülerin başlatmış olduğu sınırlı eylem ve direniş kapitalistlerin rant ve talan projelerini hayata geçirmesinin önüne sınırlı bir şekilde set çekmiş olacaktır. Doğanın ve insan yaşamının yıkımına dair topyekûn bir mücadele hattı örülemediği takdirde kapitalistler rant ve talan projelerini hayata geçirebilecek ve saldırılarını gerçekleştirebilecektir.
Tüm sorunların kaynağı olan kapitalist sistem var olduğu sürece çevre ve doğaya yönelik tehdit ve yıkım da büyüyerek var olmaya devam edecektir. Zira kapitalistlerin dinmek bilmeyen kâr hırsı binlerce ağacın, hayvanın, insanın yaşamına sürekli tehdit oluşturur. Kapitalistler rant ve talan politikalarını hayata geçirerek, elde edecekleri serveti çoğaltmayı planlarlar. Hayata geçirdikleri projelerin ardında ise koca bir doğa ve insan yıkımı bırakırlar.
Çözüm, TKİP programında net ve açık şekilde ifade edilmiştir:
“Çevre sağlığını gözeten bir üretim, kentleşme, enerji ve ulaşım politikası izlenir. Bu, toplum sağlığının vazgeçilmez koşulu sayılır. Kapitalizmden miras çevre tahribatının giderilmesi, doğal çevrenin, toprağın, suyun ve havanın korunması için köklü önlemler alınır.”
Bu politikanın hayat bulmasının yolu, çevre sorunu da dahil kapitalist düzenin döne döne yol açtığı tüm sorunlar üzerinden mücadeleyi, kapitalist sistemin yıkılıp yok edilmesi hedefiyle yürütmekten geçmektedir. Zira bu hem çevre ve doğa gibi yakıcı sorunlarda güncel kazanımlar elde etmenin hem de kalıcı ve köklü çözüme ulaşmanın yegane yoludur.
Dolayısıyla işçi, kadın, eğitim, çevre vd. tüm sorunların çözümü için sorunların kaynağı olan kapitalist sisteme karşı örgütlü mücadeleyi büyütmek yaşamsal bir önem taşımaktadır.
K. Sönmez