Türkiye’de dinci-gerici akımların önemli istismar konularından biri Filistin davasıdır. Kudüs ve orada bulunan El Aksa Camisi üzerinden demagoji yapmak onlar için vazgeçilmezdir. Bu istismar konusunda ise AKP şefi Tayyip Erdoğan’la kimse yarışamaz. Nitekim Siyonist İsrail rejimiyle özel ilişkiler geliştirdiği dönemlerde olduğu gibi, İsrail’in ‘terörist devlet’ olduğunu söylediği dönemlerde de Filistin, Kudüs, El Aksa üzerinden demagoji yapmayı sürdürdü.
AKP şefinin İsrail’le ilişkilerinin dalgalı olmasının nedeni ne Filistin davasıdır ne Siyonistlerin ‘kutsal’ el Aksa Camisi’nde namaz kılanlar üzerinde sık sık terör estirmesidir. Bu ilişkilerde belirleyici olan, yayılmacılık üzerine kurgulanan bölge politikasının ihtiyaçlarıdır. AKP’nin kuruluş sürecinde ABD’deki Siyonist Yahudi lobisinin rolü olduğu dikkate alındığında ise, dinci gericilikle Siyonistler arasında aşılmayacak sorun yoktur. Yani Tayyip Erdoğan İsrail’e ‘esip gürlediğinde’, dönemsel çıkarları böyle gerektirdiği için öyle yapıyordu. Erdoğan’da ilke ya da herhangi bir değere yer olmadığı için, Mavi Marmara davasını bile 20 milyon dolara Siyonistlere satmakta sakınca görmedi.
Yakın zamana kadar AKP-MHP rejiminin bir manevra alanı vardı. Ancak çöküşün eşiğine varan bu mafyatik rejimin, artık İsrail’e sahte kabadayılık yapma dönemi kapanmıştır. Tayyip Erdoğan, ilişkileri ‘normalleştirmek’ için aylardan beri Siyonistlere yalvarıyordu. Tıpkı Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır’a yalvardığı gibi. Ki Mısır, tüm yalvarmalara rağmen halen Kahire’nin kapılarını açmış değil.
Siyonist rejim Türkiye ile ilişkileri geliştirmeye özel önem veriyor. Zaten ilişkilerde kimi zaman gerilim yaşansa da iki rejim arasındaki ticaret hacminin büyüme trendi hiç aksamadı. Bundan dolayı saray rejiminin yalvarmalarına İsrail yanıt vererek Cumhurbaşkanı’nı Ankara’ya gönderdi. Ardından sarayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu Tel Aviv’e davet etti. Sonrasında ise İsrail Dışişleri Bakanı da Ankara’ya geldi.
Siyonistlerin ilişkileri geliştirirken kısmen de olsa ağırdan almaları, AKP şefinin 180 derece dönüşler yapma konusundaki kıvraklığından kaynaklanıyor. Ancak iki ülke karşılıklı olarak büyükelçi atama noktasına geldiğine göre, Tayyip Erdoğan Siyonistlere güvence vermiş demektir. Unutmamak gerekiyor ki, ilişkilerin geliştirilmesi süreci de Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın şubat ayında İsrail’i ziyaret etmesinden sonra hızlanmaya başlamıştı.
Tarafların 17 Ağustos günü yaptıkları açıklamalar, dincilerle Siyonistlerin yeniden kol kola yürümeye başlayacaklarına işaret ediyor. Sarayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konuyla ilgili açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
“Çalışmalar neticesinde İsrail’den de olumlu adım geldi. Türkiye olarak İsrail’e büyükelçi atama kararı aldık.”
Siyonist başbakanlık ise, Türkiye ve İsrail'in, diplomatik ilişkilerini en yüksek seviyeye çıkarma, karşılıklı büyükelçi ve başkonsolos atanması kararı aldığını bildirdi.
Bu adımların atılması bekleniyordu. Zira saray rejimi, İsrail’in talebi üzerine Türkiye’de barınan Hamas liderlerini bile kovmuştu. İhvancıların Filistin kolu kabul edilen Hamas yöneticilerine, İhvancıların şefi Tayyip Erdoğan tarafından yapılan bu muamele, saray rejimi için Siyonistlerin ‘din kardeşleri’nden daha kıymetli olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Atılan yeni adımlara rağmen AKP şefinin Filistin üzerinden demagoji yapmaktan vazgeçmesi beklenmiyor. Ancak bu saatten sonra, ona biat edenler bile Filistin üzerinden yapacağı sahtekarlıkları yutmaz herhalde.