6 Şubat günü sabaha karşı depremle uyandık, sarsıldık, yıkıldık. Öğlen bir kez daha... Yaşanan yıkımın enkazları altında her ulustan, milletten, inançtan ve cinsiyetten insanlar vardı. Halklara yönelik düşmanlaştırma politikasıyla kin ve nefret yayarak “yağmacı” diye ilen ettikleri kişilere işkence boyutunda şiddet uygulayarak artçı sarsıntılar yaşatıyorlar. Özellikle Suriye’den gelen mültecilere karşı...
Mülteciler “yağmacı” ilan edildi, gözaltına alındı/saldırıya uğradı.
Mülteciler enkaz altında kurtarılmayacaklarını sandılar, Türkçe bilmedikleri için Arapça seslenmeye korktular.
Mülteciler “hırsız” olarak ilan edildiler, ihtiyaçlarını yardım noktalarından almaya bile çekindiler.
Mülteciler ötekileştirildi, onların yaşadığı bölge ve evlere öncelikli arama-kurtarma yapılmadı.
Suriye’deki savaştan etkilenip gelen mülteciler yıllardır Türkiye’de yaşıyorlar. Şimdi de depremzedeler, herkes gibi...
Maraş merkezli deprem Türkiye’deki on il kadar Suriye’yi de etkiledi. İdlib, Halep, Hama, Lazkiye ve Rakka’da şiddetli hissedildi. Yıkım ve ölüm orada da yaşandı. Türkiye’de deprem bölgesinde 2 milyon civarı (Birleşmiş Milletler raporlarına göre Antep, Urfa ve Hatay’da yaşayan her 4-5 kişiden 1’i, Kilis’te yaşayan her 2 kişiden 1’i) olduğu söylenen Suriyeli göçmenler de herkes kadar etkilendi.
Depremi yaşayan herkes, her noktada sermaye devleti ve AKP-MHP iktidarı tarafından enkaz altında ve sokakta ortada bırakıldı. Bu nedenle deprem sonrası krizi de yönetmekte başarısız olan sermaye iktidar, içinde boğulacakları toplumun öfkesini başka karşıtlıklar üzerinden farklı yönlere çevirmek için adeta seferber olmuş durumdalar.
Uzun süredir Suriye düşmanlığı kışkırtılmaya çalışılıyordu. Afete dönüşmüş bir deprem döneminde bile aynı faşizan-ırkçı söylemler mikrofonlara, sosyal medyaya ve basına yansıyor. AKP ve MHP iktidarının yanı sıra Zafer Partisi’nin genel başkanı Ümit Özdağ da ırkçı-şoven söylemlere dayalı yalanlarıyla ortada dolaşarak tetikçilik rolünü oynuyor.
Rant ve sömürü üzerine kurulu harami düzeninin medyası ve AK Trolleri ise “deprem bölgesindeki yağmalamalar” biçimde haber ve görselleri servis ederek halklar arasına düşmanlık tohumlarını ekmeye devam ediyorlar. Bu gelişmelerin ardından polis ve jandarma “suçüstü” yakaladığı kişilere işkence yapılarak “gereği” hemen yerine getiriyor. Halkın suçluları kovaladığı ve yakaladıklarını linç ettiği yönünde haberler dolaşıma sokuluyor. Bir yandan işkence meşrulaştırılmaya çalışılırken öte yandan “yağmacılar” ile gerçek yağmacılar arasındaki ayrım çizgileri silikleştirilerek gerçek haramiler aklanmaya çalışıyor.
Deprem değil sağlam inşa edilmeyen binaların öldürdüğü gibi, açlık-soğuk değil toplumun kutuplaştırılması yıkıcıdır. Bizler yıkılmamak için kardeşleşmeli ve dayanışmadan güç almalıyız. Bu birliğin gücüyle tek bir şeyi yıkmaya odaklanmalı, haramilerin düzenini yıkmalıyız. Haramilerinden işledikleri tüm suçların hesabını sormak için kilitlenmeli, rantçı ve ırkçı zihniyetlerini tarihin çöplüğüne göndermeliyiz.
İ. Zafer