Her gün duyduğumuz “iş kazası” haberlerinde sıklıkla çocuk işçilerin isimleri de geçiyor. Yazık ki bu yeni bir durum değil. Ancak ekonomik krizin derinleşmesi, emekçi ailelerin yoksulluğa itilmesi gibi sebeplerden dolayı çocuk işçi sayısı artmakta, bu ise iş cinayetlerine kurban edilenler arasındaki çocuk işçi sayısını da arttırmaktadır. Bu sorun yalnızca eğitim sürecinin dışına itilen çocukları değil, eğitim adı altında staj yapanları da kapsıyor. Kapitalist üretim çarkına dahil edilen okulların atölyelerinde kimi zaman cinayete varan iş “kazaları” sık gerçekleşmektedir. Yakın zamanda üç çocuğun alınmayan önlemler sonucu iş cinayetine kurban gitmesi, tablonun vahametini gösteriyor.
Kocaeli Körfez'de kaporta boya atölyesinde çırak olarak çalışan 15 yaşındaki Ömer Girgin işyerinde sobayı yakmak için dökülen tinerin parlaması sonucu yaralandı. 11 günlük yaşam mücadelesinin ardından hayatını kaybetti. Ömer’i hayattan koparan olay yaşandığında işe gireli sadece beş gün olmuştu.
Yine Kocaeli Körfez'de babasının pide salonunda moto kuryelik yapan 17 yaşındaki Mustafa Koç, sipariş götürürken otomobilin çarpması sonucu yaşamını yitirdi. Sektörler içerisinde güvencesiz çalışma koşulları açısında moto kurye işi adeta başı çekiyor. Son dönemde artan moto kurye iş cinayetlerinde göze çarpan noktalardan biri, yaşamını yitiren işçilerin yaş ortalamasının oldukça düşük olmasıdır.
Yakın zamanda gerçekleşen bir diğer çocuk işçi cinayeti, staj esnasında gerçekleşti. Konya Ereğli ERMES Bilim Teknik Koleji Elektrik-Elektronik Bölümü son sınıf öğrencisi olan Ulaş Dumlu, staj yaparken arızayı gidermek için elektrik direğine çıktı. Çalışırken dengesini kaybeden Ulaş arıtma havuzuna düştü ve kaldırıldığı Ereğli Devlet Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
Eğitim adı altında normal bir işçi gibi çalıştırılan, ağır ve güvencesiz şartlarda ucuz iş gücü olarak sömürülen stajyer öğrenciler alınmayan önlemlerden kaynaklı iş “kazalarında” uzuvları kopuyor, ömür boyu çekecekleri ağır hasarlar alıyorlar. İhmaller sonucu sık sık staj cinayetleri de gerçekleşiyor. Bu senenin temmuz ayında staj yaptığı işletmede cam kesme makinasına kolunu kaptırması sonucu yaşamını yitiren 17 yaşındaki Emre Günel'den, geçen sene staj yaptığı mobilya atölyesinde yaşamını yitiren 17 yaşındaki Emre Koç'a, Rixos Lares Hotel'de staj yaparken yaşamını yitiren ve halen cinayeti aydınlatılmayan 16 yaşındaki Burak Oğraş'tan, 18 yaşındaki stajyer öğrenci Mehmet Fatih Çiftçi'ye, 16 yaşındaki stajyer öğrenci Oğuzhan Çalışkan'a kadar uzanan bir cinayetler zinciri var karşımızda.
***
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'nin (İSİG) derlediği verilere göre AKP’nin başa getirildiği yıllardan bu yılın haziran ayına kadar en az 888 çocuk işçi hayatını kaybetti. Yine İSİG Meclisi verilerine göre Kasım ayında en az 137 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Kasım ayında hayatını kaybeden işçilerden en az 2’si çocuk işçiydi...
Sermaye devleti göstermelik olarak çocuk işçiliğinin yasaklanmasına ilişkin birçok proje ve anlaşmaya taraf oluyor. Örneğin 182 Nolu “En Kötü Biçimlerdeki Çocuk İşçiliğinin Yasaklanması ve Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Acil Eylem Sözleşmesi” 1999 yılında ILO tarafından kabul edilmişti. 2001 yılında ise Türk sermaye devleti bu sözleşmenin imzacısı oldu. Güncel bir örnek olarak ise Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı “çocuk işçiliği ve ulusal mücadele programı” yayınlamıştı. Ancak veriler çok net bir biçimde ortaya koymaktadır ki çocuk işçiliği ile mücadeleden ziyade çocuk işçilik meşrulaştırılmakta, hatta kalıcı yasal kılıflar getirilmektedir. AKP-MHP rejiminin emekçileri yoksullaştıran politikaları ise dolaysız bir şekilde çocuk işçi sayısını arttırıyor.
Çocuk işçiliğin bir diğer boyutu bizzat Milli Eğitim Bakanlığı eliyle Meslek Liseleri ya da Mesleki Eğitim Merkezleri kapsamında yaygınlaştırılmaktadır. Atölyelerde yapılan üretimle övünen MEB'in sermayedarlar ile gerçekleştirdiği anlaşmalar sayesinde çocuklar çok ağır şartlarda ücretsiz ya da cüzi bir ücret karşılığında staj ve çıraklık adı altında sömürülmektedir.
Kapitalizm insan hayatını hiçe sayar. Kapitalizm yalnıza “kar daha çok kar” kuralına göre işler. AKP-MHP rejiminin azgın emek düşmanlığına dayalı politikaları ise Türkiye’yi adeta bir “işçi mezbahası” haline getirmiştir. Sonuç olarak bu çürümüş düzen ve onun saraylarda sefahat süren efendileri çocuklarımıza yoksulluk, iş cinayetleri, geleceksizlik ve istismarı reva görüyor. Bu yüzden çocuk hakları ve çocuk işçiliğinin yasaklanması ekseninde verilen mücadele büyük bir öneme taşıyor. Gerçek çözüme ulaşabilmek için ise bu mücadelenin anti-kapitalist bir temele dayandırılması gerekiyor. Zira bu çürümüş düzen tarihin çöplüğüne atılana kadar tüm bu sorunlar da devam edecektir. Çocuklarımıza ölümü reva gören bu çürümüş düzene ve sermayenin demir yumruğu olan saray rejimine karşı mücadeleyi yükseltelim!
M. Nevra