Türkiye’de mevcut sistem işçi ve emekçiler için çoktandır çekilmez hale gelmiş bulunuyor. Son süreçte muhalefetteki burjuva partiler (Millet İttifakı, Gelecek ve Deva vb.) sistemi yeniden onarmak için canhıraş bir çaba içindeler. Erdoğan’ın tek adam rejimine karşı seçime endeksli “parlamenter sisteme dönüş” çalışmaları yoğun şekilde sürüyor.
Öte yandan Erdoğan ve Bahçeli de kerameti kendinden menkul tek adama dayalı (Başkanlık Sistemi) ucubeliği sürdürme kararlılığı sergileyip duruyorlar. Çünkü her ne kadar Erdoğan “Geri dönüş yok” dese de duvara tosladığını ve kendi tabanında da hızlı bir erime ve güven kaybı yaşadığını yapılan kamuoyu araştırmaları yansıtıyor.
Geçenlerde, Erdoğan’ın Pandora kutusu, eski Başbakan, kaybedip yenilgiye doymayan “düşük profilli aday” Binali Yıldırım bir TV muhabirinin “Efendim, hepimiz sizi bekliyorduk” sorusuna yerinde bir cevap verdi: “Hayrola?” Muhabir, “Muhalefet parlamenter sisteme geri dönüşte ısrar ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Başkanlık sisteminden geri dönüş yoktur’ dedi” mealinde bir soru sordu hayrolacı Binali’ye. O da “Bu sistem kendisini geliştirecek” deyiverdi. Yıldırım bu söylemi ile sistemin iflasının üzerini örtmek ve gerçekleri gizlemek için gelişimden dem vurup, kendi tabanını motive etmeye çalışıyor.
Erdoğan’ın tespiti doğrudur!
“Geri dönüş yoktur” tespiti bir bakıma doğrudur. Zira Erdoğan ve AKP’nin 19 yıllık süreci tam bir ceviz kurdu hikayesidir. Birçok insan bu dönüşü olmayan “fetih” kıssasını biliyordur muhakkak. Genç, cılız, çevik, açlıktan gözleri hırs bürümüş bir meyve kurdunun trajik fetih hikayesidir bu. Hikaye, Erdoğan’ın neden “Bundan dönüş yooooktur” diye bağırıp durmasını da açıklıyor.
Ceviz kurdu, gireceği kadar bir delik açarak cevizin içine girer. Cevizin içi insan beynine benzer, kurt başlar onu yemeye. Yedikçe şişmanlar. Karnı büyür. Yeterince yükünü tutup doyunca gitmek ister ama açtığı delikten çıkamaz. Daha da kötü olanı; içi yenilen ceviz de kurumuş ve sertleşmiştir, o deliği genişletme artık imkansızdır. Delikten geçip çıkmak için tek çare, zayıflamayı beklemekti. Obur kurt aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner. Ve bir gün çıkar. Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz ceviz (bir ülke) kalmıştır.
İşte malum “şahsım”da da doyma sensörleri arızalı olduğu için “dönüş yok” diyor. Durum bu. Kurtçuk çıktı çıkmasına ama önü kış, herkes aç açıkta. Artık kendini çekiştirerek, ayaklarını sürterek kımıldamaya çalışıyor. Hafıza deseniz karışık. Üzerinde kaldıramayacağı bir ton “metal yorgunluğu” var artık. “Dönüş yoktur” demesi cevizin boş olduğunu bilmesi ve ölümcül sonucu görmesinden hareketle yeniden hayatta kalmasını sağlayacak bir zaman kazanma, durumu uzatma çabası ve kuyruğu dik tutma çırpınışıdır.
"Dönüş yoktur”un bizdeki anlamı “elbette ki” Nazım’ın şu dizelerinde ifade ettiği gibidir:
“Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
- çürüyen diş, dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler.”
M. İmran