Dünyada açlık ve sefalet gün geçtikçe artarken, kapitalistler toplumsal yaşamın her alanından nemalanmaya çalışıyor. Bunun bir boyutu ise üniversitelerde yaşanıyor. Üniversiteler bugün bilimsel ve nitelikli eğitimin oldukça uzağında, salt ticarethaneye dönmüş durumda. Eğitim alanından nemalananlar gelirlerini milyonlara çıkarırken gözlerini şimdi de öğrencilerin temel ihtiyaçları üzerinden elde edecekleri kara dikmiş durumdalar.
İstanbul üniversitesinde yaşanan gelişmeler ise bu olguyu bir kez daha gözler gözler önüne serdi. Rektörlük önce 2, 65 TL olan yemek ücretini 3.5 TL’ye çıkardı, üstüne pervasızca 3 öğün olan yemeği tek öğüne indirmek istedi. Öğrencilerden gelen yoğun tepkilerin ardından karar iptal edildi. Elbette bu yaşananlar salt İstanbul Üniversitesi ile sınırlı değil. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde de yemek boykotu hala devam ediyor.
Tüm bu sorunlar öğrencilerin hem psikolojisini hem de toplumdaki yerini etkilemektedir. Genç işsizlik oranıyla birlikte genç intihar oranı da artmışken, İstanbul Üniversitesinden Sibel Ünli, Binali Yıldırım Üniversitesi’nden M.B., Gazi Üniversitesi’nden N.G. adlı öğrenciler aynı zaman diliminde intihar etti. Yoksunluk, yoksulluk ve geleceksilik derinleştikçe öğrenciler bunalıma sürükleniyor.
Eğitimde var olan sorunlar git gide ağırlaşırken bu alana yönelik girişimler sadece sermayedarlara imkân sağlıyor, yapılan işlemler ise eğitimde piyasacılığı tırmanlandırıyor. Şu an İstanbul’da özel üniversiteler, fakülteler yüzü geçmiş durumda. Bu üniversiteler çoğu apartman görünümde ve herhangi bir işlevi yok.
Öğrenciler için artık “üniversite” pek bir şey ifade etmiyor. Türkiye Üniversite Memnuniyet Araştırması Raporu’na göre öğrenci memnuniyet oranı son yıllarda en düşük seviyesinde. Raporda Tıp Fakültesi de dahil 30 ayrı fakültede öğrenim gören öğrenciler eğitim açısından mutsuz olduklarının ifade ederken; İlahiyat fakültesi öğrencilerinin “bizim iş güvencemiz var” ve “rektör bizden” ifadeleriyle memnun olduklarını belirttiği söyleniyor. Aynı rapora göre öğrencileri memnun edebilen 10 üniversite var. Bu üniversitelerin 7’si özel üniversite iken sadece 3’ü devlet üniversitesi. Yine 188 üniversiteden 6’sı devlet, 8’i özel olmak üzere sadece 14’ü akademik eğitim veriyor. Bu oranlara bakıldığında eğitimde yaşanan eşitsizliğin derinliği görülebiliyor. Yani öğrenciler, sadece paraları varsa iyi eğitim görebiliyor. Yoksa en temel haklardan biri olan yemek bile reva görülmüyor. Yine aynı rapora göre 188 üniversiteden 122’sinin eğitimi yetersiz ve niteliksiz. Üniversitelerin %61’i öğrenme imkânı ve kaynaklar bakımından oldukça sıkıntılı. İstanbul Üniversitesi rektörü Mahmut AK’ın 491 bin TL’lik mobilya aldığını düşünürsek, hem eğitime ayrılan bütçenin nereye gittiğini hem de eğitimde yaşanan tarumarın sebebi kolaylıkla anlaşılabilir.
İstanbul Üniversitesi’nde öğrencilerin tepkisi her ne kadar yemek sorunu üzerinden gelişse de, genel itibariyle üniversitelerdeki eğitimin çürümüşlüğünü ve yozlaşmışlığını gözler önüne sermiştir. Kapitalizm, sorgulamayan ve tek düzey “akademik” eğitimi dayatmakta, bununla beraber eğitimi her geçen gün daha da piyasalaştırmaktadır.