AKP iktidarı üniversiteleri arka bahçesi olarak işletmeye devam ediyor. Tek adama bağlı YÖK üniversitelerde atama usulü yönetim kadrosu kuruyor. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eski Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Yılmaz 2 oğlunu, kızını, damadını ve 2 gelinini akademik kadroya aldığı ileri sürüldü. Prof. Dr. Mehmet Emin Yılmaz eski AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi aynı zamanda.
Ailesine fakülte açmış!
Cumhuriyet’ten Seyhan Avşar’ın haberine göre Eski Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Emin Yılmaz’ın neredeyse tüm çocuklarının kendisiyle aynı üniversitede çalıştıkları öğrenildi.
Yılmaz’ın oğlu Zülfikar Yılmaz, kızı Fatma Yılmaz ve damadı Emre Aydın’ın Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nın akademik kadrosunda, oğlu Kamil Yılmaz’ın ise çocuk sağlığı ve hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda öğretim üyesi olduğu biliniyordu. Yılmaz’ın gelini Süreyya Yılmaz’ın Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümünde, bir diğer gelini Deniz Yılmaz’ın ise aynı üniversitede tıbbi patoloji Ana Bilim Dalı’nda görev yaptığı ortaya çıktı.
‘KHK ile ihraç edip yakınlarını aldılar’
Akademideki kadrolaşmalara ilişkin Cumhuriyet gazetesine açıklama yapan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Şerif Demir ise şunları söyledi:
“Ne yazık ki KHK ile binlerce akademisyen haksız, hukuksuz bir şekilde ihraç edildi. Kendilerinden olmayan, muhalif olan kim varsa ihraç ettiler. Boşalan akademik kadrolara kendilerine yakın kişiler alındı. Niteliğin ve liyakatin olmadığı kişiye özel akademik kadroların açıldığı bir süreç yaşıyoruz. Akademinin en önemli özelliği etiktir. Bu akademiyi akademi yapan bir ölçüttür. Son yıllarda ise bu ölçütün ortadan kalktığını Dicle Üniversitesi’nde olduğu gibi başka birçok üniversitede gördük. Görmeye devam ediyoruz.
Dicle Üniversitesi’nde yaşanan bu olay ilk değil. Daha öncesinde Fethullah Gülen cemaati çatısı altında bütün akademik kadroları kendilerine tahsis ediyorlardı. Bugün de iktidar gücü ile kadrolaşmaya devam ediyorlar. Aile şirketi yönetir gibi akademik kadroları birinci, ikinci dereceden yakınlarına veya kendilerine yakın olan kişileri alıyorlar.
Bu niteliksiz kadrolaşma, üniversitelerin bilimsel üretim yapmasının önündeki en büyük engel. Dünya üniversiteleri sıralamasında Türkiye’nin hali zaten ortada.”