Kapitalist sistem dünya ölçüsünde gençliğe hiçbir gelecek sunamıyor. Türkiye’de ise dinci-faşist rejim tarafından geleceksizlik sorununun daha da ağırlaştırılmasının yanı sıra koyu bir karanlık dayatılıyor. Her sene üniversite mezunlarının sayısının artması yalnızca diplomalı işsizlik oranının yükselmesi anlamına geliyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, 15-34 yaş arasındaki 10 milyon 423 bin genç işgücü içerisinde yer almamaktadır. Kasım 2021 verilerine* göre üniversite mezunu işsiz sayısı 2 milyon 252 bine ulaşmış bulunmaktadır. Gelinen yerde ise, üniversite mezunu işsizlerin oranının yüzde 40’lara yaklaştığı hesaplanmaktadır.
İşsizliğin bu denli tırmanması, çoğu üniversite mezunu olan toplumun önemli bir kesiminin yurtdışına çıkma arayışlarını artırmaktadır. Üniversitede eğitime devam eden ve mezun olan gençlik ile toplumun eğitimli bir kesiminin bugün gündeminde en çok yer alan konu yurtdışına çıkıştır. Sadece işsizlik kaygısından dolayı değil çalışma ve yaşam koşullarının ağırlığı nedeniyle de gündemindedir. Sağlık emekçisinden bilgisayar programlamacasına kadar bir dizi sektörde çalışanlar yurtdışına çıkmak için çaba harcamaktadır.
Yurtdışını kurtuluş olarak görenlerin çoğunun unuttuğu en temel gerçek ise, yaşadığımız sistemin kapitalist sistem olmasıdır. Azgın bir sömürünün yanı sıra işsizlik ve geleceksizlik kapitalist sistemin yapısal bir sorunudur. Türkiye gibi ülkelerde ise bu sorunlar daha ağır yaşanmaktadır. Sorunların çözümü için yurtdışı arayışı, sorunlara karşı yürütülecek mücadeleden kaçışın bir ürünüdür. Dolayısıyla, bireysel kurtuluş arayışları yerine, sorunları yaratan kapitalist sisteme ve sorunları derinleştirenlere karşı mücadeleyi yükseltmek sorumluluğu karşımızda durmaktadır.
İşsizliğin ve geleceksizliğin her geçen gün derinleştiği, gençliğin çözüm yolu olarak yurtdışı hayalleri kurduğu böylesi bir dönemde, dinci-faşist rejimin başı Erdoğan gençliğe, “Yakın çevrenizden başlayarak ülkemizi, imkânınız olursa dünyayı gezip görmek, farklı kültürleri tanımak için şartlarınızı zorlayın” çağrısı yaptı.
Bugün ekonomik krizin yarattığı ağır faturayı çok yönlü ödemek zorunda bırakılan gençlik en temel insani hakları olan barınma, beslenme, ulaşım ve eğitim haklarına dahi ulaşamazken, dinci-faşist rejimin şefi yaptığı bu çağrıyla gençlerle alay etmektedir. Ve elbette, milyonlarca emekçinin ve emekçi çocuğunun açlık ve yoksulluk sarmalıyla boğuştuğu bir dönemde yapılan bu çağrı, kapitalistler ile yağma ve talandan milyonlar kazananların çocuklarına yapılan çağrı olmaktan öte bir anlam taşımamaktadır.
Gençliğe işsizlik ve koyu bir geleceksizlik sunanların bu pervasızlığına karşı haklarımız, özgürlüğümüz ve geleceğimiz için, yaşadığımız tüm sorunları üreten kapitalist sisteme ve bu sistemin yarattığı sorunları daha da ağırlaştıran dinci-faşist rejime karşı örgütlü bir mücadele hattı örmek, sorunlarımızın çözümüne giden yolu açacaktır.
Dinci-faşist rejimin şefinin yaptığı pervasız açıklamalara karşı sessiz kalmayalım. Bulunduğumuz her alanda bu düzene ve onun temsilcilerine karşı mücadeleyi yükselterek, bu açıklamalara gereken yanıtı verelim.
Bireysel kurtuluş yolu aramak yerine geleceğimiz için ellerimizi birleştirelim, örgütlü mücadeleyi yükseltelim!
K. Sönmez
* Veriler Genç İşsizler Platformu’nun Kasım 2021 tarihli raporundan alınmıştır...