Suriye’ye yönelik savaşın onuncu yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri, aylar öncesinden tartışılmaya başlanmıştı. Zira olaya seçmenlerin sandıklara gidip oy vermesinden daha fazla anlam yükleniyordu.
Hem Beşar Esad liderliğindeki Suriye yönetimi hem karşıtları seçimlere büyük bir siyasi misyon yüklediler. Ülke dışındaki muhalefet ile emperyalistler ise seçimleri gözden düşürmek için harekete geçtiler. Bölgedeki suç ortakları ile birlikte seçimleri gayrimeşru ilan ettiler.
“Sonucu önden belli” seçimler
Esad yönetimi karşıtları ile cihatçı teröre destek veren ülkelerin güdümlü medyası, seçimlerin sonucunun önden belli olduğunu iddia ettiler. El Cezire kanalı başta olmak üzere Körfez şeyhlerinin borazanlığını yapan medya, hem kendi yorumları hem de ekranlara taşıdığı dinci-gerici “muhalifler” aracılığıyla Esad’a hücum ettiler. ABD-AB emperyalistlerinin tutumlarını dayanak yapıp, “Suriye’de demokratik olmayan, sonucu önceden belli bir tiyatro oynanıyor” söylemine sarıldılar.
Bu söylemlerin sahipleri, kafa kesen, toplu kıyımlar yapan, kadınları zincirleyip pazarlarda köle gibi satan cihatçılardan medet umuyorlardı. Suriye’de Amerikancı, dinci-mezhepçi bir rejim kurmak isteyenlerin seçimlerden rahatsız olmaları kaçınılmazdı. Çünkü seçimlerin sonucunun önden belli olduğu tespiti doğruydu. Üç adayın yarıştığı seçimlerde verili koşullarda Esad’a rakip bir adayın kazanma olasılığı yoktu. Nitekim Esad oyların yüzde 95’ini aldı. 2014 seçimlerinde ise yüzde 88 oy almıştı.
Suriye halkı sözünü söyledi
On yıllık savaşın yıkımı, Batılı emperyalistlerin boğucu ambargosu, Golan Tepeleri’nde İsrail, Afrin ve çevresinde Türkiye, Fırat’ın doğusunda ABD işgal ordularının varlığı koşullarında yapılan seçimlere katılım oranı yüzde 78,6 oldu. Milyonlarca kişinin mülteci olmasına, işgal bölgelerinde seçimlerin engellenmesine rağmen 14 milyon 239 bin 140 kişinin oy kullandığı açıklandı.
Suriye halkının seçimlerden özel bir beklenti içinde olduğuna dair veriler yansımadı. Buna rağmen seçimler Şam, Halep, Lazkiye, Humus, Haseke ve diğer kentlerde kitlesel ve coşkulu kutlamalara vesile oldu. Alanlardan yansıyanlar, halkın Suriye’yi savaşla yıkmak isteyenlerin utanmadan seçimleri gayrı meşru ilan etmelerine karşı tutum aldığının göstergesiydi. 84 ülkeden cihatçı tetikçi devşiren, bunları eğitip-donatan, bu uğurda en az 150 milyar dolar harcayan emperyalistler ile işbirlikçilerine, “Suriye ayakta!” mesajı verildi.
Halkın çoğunluğu, Suriye yönetimi yıkılıp Amerikancı dinci-mezhepçi bir rejimin kurulduğu koşullarda ülkenin korkunç bir felakete sürükleneceğinin farkında. Bunu, hem IŞİD ile diğer cihatçı çetelerin icraatlarını hem de İdlib’de ve Türk ordusu işgali altındaki bölgelerde olup bitenleri yaşayarak öğrenmiş bir halk var. Bu koşullarda Esad’a yüksek bir desteğin verilmesi şaşırtıcı değil.
Halkın baskıdan kaynaklı bu yönde tercih yaptığı iddiaları ortaya atılsa da bunu kanıtlayacak veriler ortaya konamadı. Yurtdışındaki seçmenlerin tercihlerinin aynı yönde olması da bu iddiaları çürüttü. Türkiye ve Almanya’da seçimler engellenirken, Lübnan’da gerici çeteler oy vermek için Suriye’nin Beyrut’taki konsolosluğa giden Suriyelilere saldırdılar.
Bir kez daha emperyalistlerin riyakârlığı
Seçimlerden bir gün önce ABD, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere dışişleri bakanları ortak açıklama yaparak, “Suriye'de yapılacak seçimlerin adil ve özgür bir ortamda olmayacağını ve herhangi bir meşruiyetinin bulunmadığını” iddia ettiler. Almanya Suriyeli göçmenlerin oy vermesini yasakladı. Suriye’nin Berlin konsolosluğu önünde toplanan bir grup Suriyeli Alman hükümetinin kararını protesto etti.
Suriye’nin yakılıp yıkılmasından, cihatçı tetikçilerin devşirilmesi, eğitilmesi ve donatılmasından, yani katillerin Suriye halkının üzerine salınmasından sorumlu olan emperyalistler, her zamanki utanmazlıklarıyla seçimleri gayrimeşru ilan ettiler.
Üç bölgede seçimler engellendi
Türk ordusu ile cihatçı çetelerin işgali altında bulunan Afrin, El Bab ve o bölgedeki yerleşim alanlarında seçimlerin yapılması engellendi. Tayyip Erdoğan AKP’si utanmadan “Suriye rejimi tarafından bugün düzenlenen seçimler halkın hür iradesini yansıtmayan gayrimeşru bir nitelik taşımaktadır” açıklaması yaptı.
Türk ordusunun koruması altında İdlib’i işgal altında tutan El Kaide ve diğer cihatçı çeteler de seçimlerin yapılmasını engellediler. Seçimleri “küfür” kabul eden bu şeriatçı terör şebekeleri, kendilerini himaye eden AKP-MHP iktidarıyla aynı tutumu aldılar.
Fırat’ın doğusunu kontrol eden Demokratik Suriye Güçleri de seçim sandıklarının kurulmasını engellediler, bölgeye giriş çıkışlar yasakladılar. Bunun gerisinde ise, Amerikan politikalarına uyumun yanı sıra Esat rejiminin bugüne kadar Kürt halkının haklı ve meşru istemlerine yanıt vermeye yanaşmaması var.
Çözüm bekleyen sorunlar
Seçimlerin Suriye’nin devasa boyutlara varan sorunlarını çözmeyeceği yeterince açık. Zira ülkede halen üç işgalci ordu bulunuyor. ABD-İsrail-Türkiye “şer ekseni” ülkenin toparlanmasına fırsat vermiyor. İşgal ordularını çekmeyen bu güçler, yeniden imarın başlamasını da engelliyorlar. ABD’nin uyguladığı katı ambargonun bedelini ise milyonlarca yoksul Suriyeli ödüyor. İçeride yeniden imarın baltalanması, mültecilerin geri dönüşünü de engelliyor. Bu ise ülkedeki sancılı sürecin daha da uzamasına yol açıyor. Suriye’de işgalci orduların kovulması, yeniden imarın başlatılması, mültecilerin dönüşü gibi büyük sorunlar halen çözüm bekliyor.