İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile dinci-faşist ortaklarının yargıyı ele geçirme hamlesi sert bir kitle direnişiyle frenlendi. Ancak hükümet yasadan vazgeçmedi, şimdilik sadece erteledi. Eylemlere devam eden muhalifler ise tamamen iptal edilmesini talep ediyor. Elbette sorun bir yasal düzenlemenin çok ötesindedir. Filistin halkına karşı uygulanan ırkçılık ve Yahudi kökten dincilerinin saldırganlığı, kendilerinden olmayan İsrailleri de hedef almaya doğru gidiyor. Bu ise, Siyonist rejimi pek çok açıdan açmaza sürükleyen bir krize dönüşüyor.
Hal böyleyken yolsuzluk ve rüşvet batağına saplanmış bulunan Netanyahu’nun paçasını kurtarması zorlaştı. Zira yargıyı ele geçirebilseydi, devam eden davalarını düşürebilecekti. Oysa hapsi boylama riski ortadan kalkmış değil. Bölgesel gelişmeler ise İsrail’in aleyhine dönmeye başladı. Özellikle Çin’in kotardığı İran-Suudi Arabistan Anlaşması, Siyonist şefleri diken üstünde bırakmıştı. Zira bu gelişme, bölgedeki dengeleri dolaysız bir şekilde etkileyecektir.
Yine Mescidi Aksa yine Siyonist provokasyon
İsrail’de kurulan ırkçı-Siyonist hükümetlerin Mescidi Aksa üzerinden provokasyonlar tezgahlamaları yeni bir şey değil. Yani bunu sadece Netanyahu yapmadı. Öncekiler de sembolik önemi olan bu dini mekan üzerinden pek çok kez provokasyon yaptılar. Bu suça sadece hükümetler değil, yasadışı yerleşimlerde oturan Yahudi köktendincileri ortak oluyor.
Netanyahu’nun dinci-faşist güçlerle kurduğu hükümetin krizinin derinleştiği bugünlerde Ramazan ayı da başlamışken, Mescidi Aksa’da girişilecek bir provokasyonun dikkatleri farklı yönlere çekmeye yarayacağı varsayıldı. Hem köktendinciler hem kolluk kuvvetleri namaz kılan Filistinlilere saldırarak provokasyonu başlattılar. Kutsal kabul ettikleri bir mekanın zorbalıkla işgal edilmesine ve yüzlerce kişinin saldırıya uğrayıp gözaltına alınmasına tepki gösteren Filistinliler bu küstahlığa karşı direniyorlar.
Histeriye kapıldığı görülen Netanyahu hükümeti Aksa provokasyonu ile yetinmedi, işi Gazze Şeridi ile Güney Lübnan’daki bazı noktaları bombalamaya vardırdı. Direnişçiler Lübnan’dan İsrail’e onlarca roket fırlatarak saldırıya karşılık verdiler. İşgalci İsrail ordusu Lübnan topraklarını tekrar bombaladı. Bu arada Gazze Şeridi’nde direniş hareketlerine ait olduğu belirtilen bazı yerler ve tarım arazileri bombalandı. İsrail savaş aygıtının hedefleri seçerken can kaybının düşük olmasına dikkat ettiği belirtiliyor. Bu ise, Netanyahu hükümetinin “çatışmayı sınırlı tutma” taktiği izlediği şeklinde yorumlanıyor. Öte yandan saldırının içeride derinleşen krizi Filistinli kanı dökerek dışarı aktarma planı kapsamında gündeme getirildiğine işaret ediliyor. Yine de bu küstahça saldırganlık çatışmaların yayılmasına yol açabilir. Zira sorun henüz çözülmüş değil.
Direnişçi örgütler İsrail hükümetini uyardı
Direnişçi örgütlerin liderleri tarafından yapılan açıklamalarda İsrail saldırganlığı lanetlenirken, Netanyahu hükümetine içerideki krizi aşmak için Filistinli kanı dökmekten vazgeçme çağrısı yapıldı. Ancak liderler, İsrail’in saldırganlığa devam etmesi durumunda umduğundan da sert karşılık vereceklerini beyan ettiler.
Bu arada İsrail saldırılarına hem Güney Lübnan hem Gazze’den fırlatılan roketlerle karşılık verildi. Ancak bu karşılığın daha çok uyarı amaçlı olduğu ifade ediliyor. Bu arada Lübnan Hizbullah liderliği tarafından yapılan açıklamada da Siyonist rejim uyarıldı ve Kudüslülerin yalnız olmadığı hatırlatıldı.
Direnişçi örgütlerin oluşturduğu ortak liderliğin, arabuluculuk yapan Mısır yönetimine İsrail’e ulaştırılmak üzere mesaj gönderdiği ve Netanyahu hükümetinin saldırganlığa devam etmemesi konusunda uyarıldığı belirtildi. Saldırganlığın devam etmesi durumunda ise direniş hareketinin sert ve etkili karşılık vermeye hazır olduğu uyarısının yapıldığı ifade edildi.
Siyonist rejime diplomatik tepkiler arttı
Siyonist rejimin saldırganlığına bu defa diplomatik alandan da tepkiler geldi. Washington’dan yapılan açıklama Biden yönetiminin saldırıya destek vermediği gözlendi. ABD elbette İsrail saldırganlığını kınamaz. Ancak Beyaz Saray açıklamasında, “Hem İsrailliler hem de Filistinlilerin gerilimi düşürmek ve sükuneti yeniden sağlamak üzere birlikte çalışması, şu an her zamankinden daha büyük bir önem taşımaktadır” ifadelerinin kullanılması, Biden yönetiminin Siyonist saldırganlığa destek verme hevesinde olmadığına işaret ediyor.
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, bu defa İsrail kolluk kuvvetlerinin şiddetine tepki gösterdi. Guterres, İsrail polisinin Mescid-i Aksa'da uyguladığı şiddetin görüntülerinin “şoke edici ve dehşet verici” olduğunu söyledi. Bu arada Arap Birliği’nin zaman geçirmeden Siyonist saldırganlığı kınaması ve BM Güvenlik Konseyi’ne İsrail’i durdurmak için harekete geçme çağrısında bulunması dikkat çekti. Zira bu birlik çoğu zaman İsrail saldırganlığını sessizlikle geçiştiren utanç verici bir tutum alıyordu.
Netanyahu paçasını kurtarabilecek mi?
Siyonist rejimin Filistinli kanı dökmesi, yazık ki çoğu zaman iç politikada kullanışlı olabiliyor. Zira toplumun büyük bir çoğunluğu ırkçı-siyonizmin etkisi altındadır. Netanyahu ile ittifak kuran dinci-faşistlerin iktidara ortak olmalarına, yaratılan bu zehirli iklim zemin hazırlamıştır. Netanyahu ile ortaklarının artık diğer İsrailliler için de bir tehdit oluşturmaya başladığının idrak edildiği ve buna karşı güçlü bir hareketin geliştiği koşullarda gündeme getirilen Siyonist provokasyon bu defa beklenen etkiyi yaratmayabilir. En azından bunun eskisi kadar olmayacağına dair veriler var.
İsrail medyasında yapılan tartışmalardan yansıyanlar, saldırıyı başlatan Netanyahu hükümetinin beklediği desteği alamadığını gösteriyor. Bu "hassasiyetler" Filistinlilerin öldürülmesine duyulan tepkiden kaynaklanmıyor. Ancak Netanyahu’nun izlediği politikaların İsrail’i zayıflattığı söyleniyor. İsrail’in direniş hareketinin gelişmesine engel olmadığı ve artık güvenli bir yer olmadığı söyleniyor. Benzer tartışmaların sosyal medyada da yapıldığı ve hükümete güven duymayanlarının sayısının yüksek olduğu belirtiliyor.
Aksa provokasyonunun fitilini ateşleyen Netanyahu, Filistin halkına karşı işlediği ağır suçlara yenisini eklemiştir. Buna rağmen İsrail’deki kitle gösterileri karşısında geri adım atmak zorunda kalmışken organize ettiği bu kirli/kanlı oyunla paçasını kurtarabilmesi kolay görünmüyor.