Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un 25 Nisan Perşembe günü Paris’teki Sorbonne Üniversitesi’nde yaptığı konuşma, 2017’de aynı mekanda yaptığı konuşmanın adeta ikinci baskısı niteliğindeydi.
Sorbonne’deki bu iki konuşma nasıl yorumlanmalı?
Macron'un 2017'de yaptığı “Avrupa Konuşması” ortalığı adeta karıştırmış ve kimileri tarafından “cesaretli bir çıkış” diye nitelenmişti. Macron yedi yıl aradan sonra, bir kez daha Avrupa'yı savunma konusunda “daha yakın iş birliği yapma” çağrısı yaptı.
“Avrupa ölümlüdür ve bir dönüm noktasındadır”
Macron, Paris Sorbonne Üniversitesi'ndeki sansasyonel konuşmasından yedi yıl sonra, “Avrupa'ya yönelik tehlikeler konusunda” uyardı ve "Zayıflama ve hatta geride kalma riski çok büyük" dedi.
“Bugün Avrupa'mız ölümlüdür, ölebilir ve bu tamamen bizim kararlarımıza bağlıdır” tespitini yapan Macron, Avrupa'nın bir dönüm noktasında olduğunu ve hızla silahlanan küresel rakiplerle rekabet edebilmek için daha fazlasını yapmak gerektiğini söyledi.
“Avrupa'nın, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşı gibi küresel tehditler karşısında silahsız olduğu gerçeğinin farkına varması ve savunma stratejisini değiştirmesi gerekiyor” diyen Macron, kıtada estirilen militarist histerinin daha şiddetlendirilmesi gerektiğini savundu.
“Avrupa askeri akademisi”
Ukrayna'daki savaşın Avrupa'nın güvenliğine yönelik en büyük tehdit olduğunu iddia eden Macron, “Güvenliğimizin temel ön koşulu, Rusya'nın bu saldırgan savaşı kazanmamasıdır” diyerek batılı emperyalistlerin riyakar nakaratını bir kez daha tekrarladı. Ancak bu defa bunu, “Avrupa askeri akademisinin kurulması” önerisiyle birleştirdi. Avrupa'nın ayrıca siber güvenlik alanını güçlendirmesi ve kendi savunma sanayisini geliştirmesi gerektiğine vurgu yapan Fransa Cumhurbaşkanı, “Kendi Avrupa savunma sanayimizin gelişmesinin sorumluluğunu almazsak egemenliğimizi, özerkliğimizi nasıl inşa edebiliriz?” diye sordu.
Fransa'nın elindeki nükleer caydırıcılığın "Avrupa kıtasının savunmasının önemli bir unsuru" olduğunu belirten Macron, “Bu güvenilir savunma sayesinde, Avrupa çapındaki ortaklarımızın beklediği güvenlik garantilerini oluşturabiliriz” dedi.
Brexit'ten sonra İngiltere ile ilişkilerin savunma düzeyinde genişletilmesi gerektiğine de değinen Macron, Brexit'i Avrupa'nın son yıllarda karşılaştığı "eşi benzeri görülmemiş krizlerden" biri olarak nitelendirdi.
Brexit’i, olumsuz etkileri nedeniyle bugün kimsenin ne Avrupa'dan ne de Euro’dan bir çıkış teklif etmeye cesaret edemediği anlamına gelen bir "patlamaya” benzetti.
“Avrupa'nın üçüncü ülkelerle diyalog geliştirmesi ve ABD'nin ‘çömezi’ olmadığını göstermesi gerektiğini” söyleyen Macron, devamında, ekonomik açıdan eski kıtanın uluslararası bağlamda geride kalma riskiyle karşı karşıya olduğunun ve büyüme modelini yeniden düşünmesi gerektiğinin altı çizdi.
2017’deki konuşmanın ikinci baskısı
2017 gibi erken bir tarihte, o zaman yeni cumhurbaşkanı seçilen Macron yine Sorbonne Üniversitesi'nde egemen bir Avrupa için iddialı bir “vizyon” çizerek “heyecan” yaratmıştı. O dönemde de Macron, AB egemenliği ve ortak savunma politikasını öne çıkarıyordu.
Yedi yıl sonra ilk konuşmanın ikinci baskısı yapılırken artık sahnede Almanya’da var.
“Önce Avrupa”
ABD’nin Joe Biden’dan önceki, muhtemelen ondan sonraki başkanı Donald Trump’ın meşhur sloganı “America First” (Önce Amerika) idi.
Benzer bir slogan, Macron tarafından Avrupa’nın gündemine taşınıp duruyor.
Macron’un konuşması “heyecan dolu” ve “duygu yüklü” idi. Tipik bir Macron konuşmasıydı dense yeridir.
Yaklaşık iki saat süren konuşmanın çarpıcı yanı, “Avrupa bizim yüzümüzden ölebilir-yok olabilir” (L’Europe pourrait mourir à cause de nous) ifadesiydi. Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Mayıs 2023’te Strasburg’da AB Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada, “Avrupa'nın geleceği bizim elimizde” derken, aynı şeyi ifade etmişti.
Fransa Cumhurbaşkanı konuşmasının ikinci baskısında Avrupa’ya “stratejik özerklik” isterken, Çin'in yanı sıra ABD'yi de eleştirmeyi ihmal etmedi.
Macron, her iki süper gücün de “kuralları umursamadığını ve kendi iç ekonomilerini sınırsız ve acımasız bir şekilde sübvanse ettiklerini” belirtti ve “biz neden etmeyelim” sorusunu dile getirdi.
ABD'ye yönelik bu kadar “sert ve açık” bir eleştiri Almanya başbakanı Scholz'un ağzından duyulmasa da Macron ona da tercüman olmuş gibidir.
Scholz, aynı “sertlikle” olmasa da Avrupa Birliği'nin kendisini stratejik olarak yeniden konumlandırması gerektiğine ve çok kutuplu bir dünyada “jeopolitik bir AB’ye” vurgu yaparak Macron’la aynı dili konuştuğunu göstermişti.
Macron her konuda "Önce Avrupa" çağrısında bulunuyor. İster stratejik planlama ister askeri teçhizat satın alma ister kuralları uygulama, ister yeni teknolojilere yatırım olsun… Ne olursa olsun, "Önce Avrupa.”
Geçen yıl Strasburg’da yaptığı konuşmada Scholz, “Avrupalıların daha fazla güvenliğe, savunmaya, teknolojik egemenliğe ve nadir hammaddelerin tedarikine yatırım yapması gerekiyor” derken Macron’la benzer tezleri savunuyordu.
Scholz'un ifadesiyle, “Transatlantik dostlarımıza daha iyi müttefikler olmak için, Önce Avrupa.”
Almanya ve Fransa aynı şeyi farklı şekilde dile getirseler de “Önce Avrupa” demekle benzer hedeflerden söz ediyorlar. Bu hedeflerin sık sık dillendirilmesi ise batılı emperyalistlerin savaş aygıtı NATO şemsiyesi altında oluşturdukları birliğin kırılganlığına da işaret ediyor.
Öte yandan, bugün aynı dili konuşanların, çıkarları gerektirdiğinde ayrı dillerde kavgayı etmeyi de kendi iç ve dış dinamiklerinde barındırdıklarını unutmamakta yarar var.