Kralların sarayında atılan manşetlerin “özgürlüğü!”

Batının “ünlü” basın organlarından yansıyanlar, sermaye ve onun borazanı olan medyanın ne kadar kepaze ne kadar ahlaksız ve her türlü insani değerden yoksun hale geldiğini gözler önüne seriyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 24 Ekim 2023
  • 16:30

İsrail’in Gazze’de sivil halkın üstüne yağdırdığı bombalar “batılı kralların” sarayında salon süsleyen basının manşetlerine “Savunma hakkı” olarak geçti.

“Batı Medeniyeti” yine hiç şaşırtmadan kendisine yakışanı yapıyor. Kendilerinin de onayladığı Uluslararası hukuku/anlaşmaları çiğneyerek mazlum bir halkın özgürlük talebini “Terörizm” olarak tanımlıyor. Ama aynı anda işgalci ırkçı-Siyonist rejime “sınırsız/koşulsuz” destek vererek Filistin halkına karşı işlenen savaş suçlarına alan açıyor, yol veriyor. Mahşeri bir savaş makinası kuralsız ve ahlaksızca saldırıya geçmiş çoluk çocuk, kadın yaşlı ayrımı yapmadan acımasız bir katliam yaparken, sahibinin sifon sesi sermaye medyası bu vahşete kılıf uydurmanın telaşına düştü. Bütün bir yazılı basın, TV kanalları, radyolar, internet bağlantılı platformlar bir koro gibi “Hamas ve İsrail savaşı” yalanını tekrarlayarak Filistin davasını yok sayıyor, üstlendikleri bu tiksinti verici misyonla sorunun gerçek mahiyetini karartabileceklerini sanıyorlar. Oysaki Filistin halkının işgale karşı direnişi ve özgürlük talebi, savaş medyasının kirli manşetlerine malzeme olmayacak kadar değerli ve ilerici insanlığın her zaman dayanışma içinde olduğu bir dava olmuştur.

Ana başlıklarıyla son on gün içinde batının “ünlü” basın organlarından yansıyanlar, sermaye ve onun borazanı olan medyanın ne kadar kepaze ne kadar ahlaksız ve her türlü insani değerden yoksun hale geldiğini gözler önüne seriyor.

08 Ekim tarihli Alman, Der Spiegel:

“Hamas’tan büyük saldırı, İsrail’in Pearl Harbor”u.

09 Ekim tarihli ABD Wall Street Journal:

"İsrailli sivillerin sokaklarda vurulduğu, çocukların ve büyükannelerin rehin alındığı ve Filistinlilerin tüm bunları alkışladığı sahneleri izlemek korkunç. İsrail ön cephede ama tüm demokratik dünya da hedefte."

10 Ekim tarihli London Telegraph:

"Tahran, Yahudi devletine yönelik soykırım niyetlerini hiçbir zaman gizlemedi. Uzun zamandır Hamas ve Hizbullah gibi ülkenin yıkılmasını isteyen gruplara mali ve askeri destek sağlıyor. Ancak Tahran ve dostlarının zulümleriyle herhangi bir zafer elde etmelerine izin verilmemelidir.

14 Ekim tarihli New York Times:

“İsrail yıkıcı bir darbe aldı ve şimdi ahlaki açıdan imkansız bir savaşa zorlanıyor."

15 Ekim tarihli Sunday TELEGRAPH:

“İsrail'i körü körüne suçlayanların çoğu çifte standart uyguluyor. İsrail saldırılarını duyurdu ve işgal için bekledi, ancak bu Hamas'a mevzilerini güçlendirmesi için zaman kazandırdı. Savaş makinesini Gazze'nin masum sakinlerinin derinliklerine gömerek sivil halka trajik bir ölüm cezası veren Hamas'tır.”

17 Ekim tarihli Almanya’da yayınlanan Augsburger Allgemeine, Berliner Morgenpost, Hannoversche Allgemeine Zeitung, Frankfurter Allgemeine buraya yazmakla bitirilmeyecek sayıda yayın organı‚ Gazze’de savaş suçları işleyen Siyonist İsraille dayanışma içinde olduklarını ve Hamas terörünü lanetlediklerini tek sesli bir koro halinde dile getirdiler. Burada özellikle anılması gereken bir başka yayın organı ise Alman resmi yayın kuruluşu DW’dir (Deutsche Welle).

DW’nin bir “akademisyen” ile yaptığı röportajda şu ifadeler yer aldı: “Savaş yasaları/ hukuku sivilleri her zaman ölümden korumaz. Yani bir okulun, herhangi bir binanın ya da hastanenin bombalanması eyleminin askeri açıdan gerekli olup olmadığına bakılarak karar verilir ve gerekli görülürse savaş suçu kapsamında olmayabilir.”

İşlerine geldiği zaman “savaş hukuku çiğneniyor, İnsan Hakları İhlal ediliyor. Siviller hedef alınıyor” türünden laflar edenler, 75 yıldan beri Filistin halkının başına musallat olmuş Siyonist rejimi aklamak telaşıyla bin bir türlü yalan ve iftirayı manşetlerine çekerken zerre kadar utanmıyorlar. Arkasında saf tuttukları Siyonist aygıtın savaş suçları işlediğini gayet iyi biliyorlar. Bu suçları örtme telaşı, onları ahlaksızlığın dipsiz çukuruna itmiş görünüyor.

Alman Başbakanı Scholz’un Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanında yere yatarak figüranlık yaptığı mizansenin görüntüleri, Filistinli “terör örgütleri” çocukları kesti yalanı, şişirilmiş anti-semitizim propagandasıyla birleştirilerek alman kamuoyunun “rızası” devşirildi. Filistin’le dayanışma eylemleri ise bir anda Kolluk kuvvetlerinin insafına terk edilmiş ve yasaklanmıştır. Bununla da yetinmeyen “şanlı” savaş borazanı sermaye medyası, İsrail’in savaş suçlarını protesto eylemlerine katılanların sınır dışı edilmesi için adeta bir kampanya yürütmektedir.

İşgalci İsrail ordusu 7 Ekim’den beri aralıksız olarak bombaladığı Gazze’de gün geçmiyor ki savaş suçlarına bir yenisini eklemesin. Baştan aşağı bir terör aparatı olarak kurgulanmış, donatılmış ve başını ABD’nin çektiği batılı emperyalistlerin desteğiyle, Filistin halkı başta olmak üzere tüm bölge halklarına kan kusturmaktadır. Bu devasa ve kendini yenilmez sanan Siyonist savaş aygıtının karşısında Filistin halkının direnişi kadar meşru bir şey olamaz.

Her yanıyla kuşatılmış ve teslim alınmak istenen mazlum bir halkın 75 yıldır yaşadıklarını görmezden gelerek, sivil insanların ölümü ya da şu anki İslamcı örgütlerin rolü üzerinden Filistin halkının direnişini terörize etmek beyhude bir çabadır. Başta ABD olmak üzere Batılı emperyalistlerin İsrail’e destek açıklamaları, en üst düzeyde yaptıkları ziyaretler İsrail in deşifre olmuş katliamcı kimliğini nötralize etmedi, edemezdi. Gazze’deki direniş hareketine iki haftadır geri adım attıramayan Siyonist rejim, ABD ve Avrupalı emperyalistlerin tam desteğini almış olmanın moral gücüyle, derin bir çizik yemiş karizmasını kurtarma telaşındadır. Bunun için yapabildiği şey ise gece-gündüz sivilleri bombalamak, yakıp/yıkmak ve çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşan binlerce sivili katletmektir. Basın özgürlüğünden sık söz edilen batı medyasında bu gerçekleri görmek bir yana, savaş suçlarını örtme telaşı adeta bir histeriye dönüşmüş durumda.

***

Siyonist İsrail rejiminin Gazze’ye yapacağı olası bir kara harekatı yıllardır yaptığı katliamlarına bir yenisini eklemekten başka bir sonuç yaratmayacaktır. Bunu yapsa da İsrail ve onun emperyalist hamileri daha çok güvende olmayacaklardır. Ortadoğu’nun bütün dengelerini değiştirebilecek bir kapsama sahip olan Filistin sorunu daha doğrusu İsrail sorunu sivil katliamların devam etmesi ve Gazze’nin işgali, farklı güçlerin dahil olacağı kapsamlı bir bölgesel savaşın fitilini ateşleyebilir. Bunun farkında olan Batılı emperyalistler bir taraftan savaş gemileriyle doğu Akdeniz’i kuşatmakta diğer taraftan ise Tel Aviv’e düzenledikleri seferlerle Siyonist rejime karşı savaşa katılabilecek güçleri tehdit ediyorlar.

Bölge halklarının ve ilerici kamuoyunun direnişi sahiplenmesi İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı düzenleme planlarını şimdiden zorlaştırmıştır. Olası bir harekatta ise hem kayıplar vereceğini hem istediğini alamayacağını bildiği için daha temkinli hareket etmeye çalışıyor. Elinde sadece acımasızca kullandığı hava saldırılarıyla masum sivil insanları katletmek kalmış ve son Hastane saldırısıyla da sınırı oldukça aşmış görünüyor. Bölge gericiliğinin belli sınırlarda gösterdiği direnç de İsrail’in şu ana dek alışık olmadığı bir gelişmeydi ve bundan sonraki sürecin üzerinde önemli bir rol oynayacaktır. Her türlü Uluslararası desteğe, teknik ve askeri donanıma rağmen kendini güvende hissetmeyen ve etmeyecek olan işgalci İsrail’dir ve öyle de kalacaktır. Ortadoğu’nun kalbine saplanan bu emperyalist gerici aparat sökülüp atılmadıkça, Filistin ve İsrail halkları huzur bulamayacak ve bir arada yaşamanın olanakları yaratılamayacaktır.

Clausewitz‚ “Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır ve savaşlar silahlı güçlerin karşılıklı birbirlerini yok etme yoluyla iradesini dayatması ve teslim almasıdır” der. Oysa ki bugün İsrail’in Gazze’de mazlum bir halka yaptıkları savaş değil çıplak bir soykırımdır.

A. Serhat