Korona günlerinde “kurtarma paketleri” ve sağlık

Bu salgında bir kez daha ispatlandığı üzere, kapitalizm artık kendi sınırlarına dayanmış bulunuyor. Bu sistem varoluşunu sürdürdüğü sürece gezegenimiz ve onunla birlikte bütün bir canlılar alemi yok oluş sınırlarına sürüklenmeye devam edecek.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 28 Mart 2020
  • 22:27

Hiçbir zaman sera gazı salımı bu kadar azalmamıştı. Tüm uçuşlar neredeyse durdu. Gemiler demir almaz oldu. Sokaklarda hareket halindeki araçların sayısı üçte ikinin altına düştü. ABD ve Çin başta olmak üzere yoğun enerji tüketen emperyalist merkezlerde enerji tüketimi oldukça azaldı. Anarşik biçimdeki “üretim, daha çok üretim” azaldı. Tüketim toplumlarındaki çılgınca tüketim düştü ve düşmeye devam ediyor. 

Enerji tüketimindeki düşüş petrole de yansıdı. Petrol fiyatları 2009’dan bu yana en düşük düzeye geriledi. En büyük ihracatçı ülkelerden Rusya ve Suudi Arabistan üretimi azaltmak konusunda anlaşamayınca piyasalar iyice allak bullak oldu. Bir varil petrolün satışı neredeyse maliyetini karşılamayacak seviyelere indi. Başta petrol tekellerinin hisse senetleri olmak üzere borsalar ardı ardına tepe taklak oldu. Buna paralel olarak merkez bankaları peş peşe para piyasalarının imdadına yetişmek ve rahatlatmak için faizleri neredeyse sıfırladılar. Malum, petrol fiyatlarının düşüşüne paralel olarak bir tüketim artışının olmayışı da cabası. 

Uluslararası Enerji Ajansı, 2009 yılından bu yana petrol tüketiminin ilk kez bu yıl azalacağını varsayıyor. “Kara Pazartesi” petrol piyasalarına, borsalara ve emperyalist odaklara gerçek anlamda bir kâbus yaşattı. 

Korona salgını ve kurtarma paketleri

Bilinen o ki, virüs yayılmaya devam ettiği sürece ne petrolde daha fazla bir tüketim ne borsalarda bir düzelme ve ne de anarşik üretime dair durum öngörülebiliyor. Tabii çılgınca tüketim de…

Virüs, kapitalizmin bağrına adeta bıçak sapladı. Ülkeler ardı ardına ekonomiyi -demek oluyor ki, kapitalist tekelleri- kurtarma paketleri açıkladılar. ABD 2,2 trilyon dolar, Almanya 720 milyar, Fransa 345 milyar, İtalya 340 milyar ve İspanya 200 milyar euroluk paketlerle tekellerin yardımına koştular. Türkiye’de sermaye iktidarı da karınca kararınca 100 milyar TL (15 milyar dolar) ile yardımını esirgemedi yandaşlarından. 

Birçok ülkede kapitalist tekeller 500 milyona kadar olan kredilerden devlet garantisi ile faizsiz yararlanabilecekler. 500 milyonun üzerinde olan kredilerde ise faiz neredeyse yok denecek düzeyde ve devlet bu kredilerin %80’lik bölümüne kefil oluyor. Geriye kalan yüzde 20’lik dilimi ise, eğer geri ödeme olmazsa, kredi veren bankalar üstlenecek.

Salgının geldiği aşama

Şu an itibarıyla (28 Mart) dünya çapında koronavirüse yakalananların sayısı 650 bine, ölenlerin sayısı 30 bine dayanmış bulunuyor. Sayılar katlamalı şekilde artıyor. Sadece ABD’de hasta sayısı 110 bini geçmiş bulunuyor. Dünya Sağlık Örgütü ABD’nin salgının yeni merkezi olabileceğini belirtiyor. Birçok ülkede olduğu gibi Fransa ve İspanya’da da sağlık hizmetleri çökme aşamasına gelmiş durumda. Sadece İspanya’da 9 bin 500 sağlık emekçisi Covid-19’a yakalanmış bulunuyor. 

Daha önce İtalya, şimdi de İspanya Avrupa Birliği tarafından yalnız bırakılmaktan yakınıyorlar. AB ülkelerinin birbirlerinden yakınmaları ve birliği sorgulamaları her geçen gün artıyor. İspanya Başbakanı Pedro Sanchez “Bu salgın geçtiğinde Avrupa Birliği mi ulusal devlet mi, mutlaka sorgulanmalı” diyecek duruma geliyor. ABD Başkanı Donald Trump ise çaresizliğini, “Bütün dünya doktorları ABD’ye gelmek için vize başvurusunda bulunsunlar. Hepsine vize vereceğiz ve burada işe alacağız” diyerek dile getiriyor.

Bilim insanları salgının önü alınamazsa dünya çapında 40-50 milyon insanın ölebileceğini söylüyorlar.

Peki kapitalist devletler, emperyalist odaklar yakınmak ve Trump gibi bencil ve çaresiz açıklamalar dışında bu salgının önüne geçmek için ne yapıyorlar? 

Yukarıda aktardığımız kurtarma paketlerine bakıldığında sağlık alanına ilişkin hiç de bir şey yaptıkları söylenemez.

Bu salgında bir kez daha ispatlandığı üzere, kapitalizm artık kendi sınırlarına dayanmış bulunuyor. Bu sistem varoluşunu sürdürdüğü sürece gezegenimiz ve onunla birlikte bütün bir canlılar alemi yok oluş sınırlarına sürüklenmeye devam edecek. 

Denilir ya, “Her şerde bir hayır vardır” diye. Bu şer belki de bir hayra vesile olur ve bu gezegenin “lanetlileri” sayılan işçi ve emekçiler, varsa devrimci önderlikleri ile birleşerek, yoksa yaratarak, sınırlarına dayanmış bu sistemi yıkmanın öznesine dönüşür ve gezegenimizi ve canlılar alemini kurtarmayı başarırlar.