İspanya’da radikal sol çizgisi ile bilinen Katalan rapçi Pablo Hasél, “terörizmi yücelttiği” ve “Kraliyet ailesine ve devletin kurumlarına hakaret ettiği” gerekçeleriyle 16 Şubat’ta gözaltına alınarak tutuklandı.
Daha önce İspanya’nın yüksek mahkemesi Hasél’in 9 ay hapis cezasını onamış, teslim olması yönünde çağrı yapmıştı. Hasél ise “yakalanırsam başım dik gideceğim” diyerek, teslim olmayı reddetmişti. Arkadaşları ile barikat kurduğu üniversitede 16 Şubat’ta zorla gözaltına alınarak tutuklandığında, sıkılı yumruğu ile “Faşist devlete ölüm”, “Bize diz çöktüremeyecekler”, “Bizi susturamayacaklar” sloganları atarak yürüdü. Hasél, Franko faşizminin 1978 yılında yıkılmasından bu yana hapsedilen ilk müzisyen oldu.
Hasél’in tutuklanmasının ardından tüm ülke günlerce yaygın gösterilere sahne olurken, “ifade özgürlüğü” ile ilgili tartışmalar da yeniden alevlendi.
Pablo Hasél kimdir?
32 yaşındaki Pablo Hasél, İspanyol rap sahnesinde bir yıldız değil. O, radikal, solcu, monarşi karşıtı aktivistler ve müzisyenlerin sahnesine ait bir sanatçı. İlk demo kasetini 2005’te kaydetti. Hasél kendisini bir komünist olarak tanımlıyor ve rap parçalarında sisteme karşı söylemleri ile toplumsal adaletsizliği işliyor. Polise ve siyasi düzene, kapitalizme, kiliseye, bankalara karşı tepkisini dile getiriyor, mücadele çağrısı yapıyor. Hatta “bazen bir adım daha ileri gitmenin gerekliliğini” savunuyor. Rap parçalarında ve sosyal medya paylaşımlarında saray için “Bourbon mafyası” ifadesini kullanan Hasél, eski kral Juan Carlos ve oğlu Kral Felipe için “hırsız”, “parazit” ve “Mafioso” ifadelerini kullanıyor.
Geçtiğimiz günlerde tutuklanan Hasél’in ilk yargılanması değil bu. Hasél, 2011 yılında “Democracia su Puta Madre” şarkısında, yasak olan İspanya Komünist Partisi’nin silahlı kolu GRAPO’nun cezaevinde tutuklu bulunan lideri “Manuel Arenas’a özgürlük” istediği gerekçesiyle tutuklanmış ve kefaletle serbest bırakılmıştı. 2012’de, “Okulumda şiddet vardı ve bu ETA değil, tahtadaki monarşinin portreleriydi” ifadesini kullanan Hasél, ETA’yı övdüğü suçlamasıyla, “terörü yüceltmek”ten ceza aldı. 2014 yılında ise GRAPO, ETA, RAF ve Terra Lliure gibi örgütler hakkında pozitif ifadeler kullandığı gerekçesiyle iki buçuk yıl hapis cezası verilen Hasél, aynı yıl bir muhabiri iterek, ona temizlik deterjanı sıkmasından dolayı açılan davada, 2020 yılında 6 ay hapis ve para cezasına çarptırıldı. Mart 2018’de, GRAPO militanı Victoria Gomez’in resminin yanına “Gösteriler iyi ama yeterli değil - bazen bir adım daha ileri gitmeniz gerekiyor!” diye yazacak ve terör örgütünü övme suçlaması ile tutuklanacaktı. Daha sonra serbest bırakılan Hasél’in cezası ertelendi.
Hasél, 16 Şubat’ta kesinleşen 9 ay cezası nedeniyle hapse konulduktan 3 gün sonra, yüksek mahkeme Hasél aleyhine kışkırtıcı bir şekilde başka bir ceza daha onadı. 2017 yılında Katalan bağımsızlık referandumu sırasında 16 yaşındaki bir protestocuyu vuran bir polis memuru lehine gerçek dışı ifade veren bir kişiye sosyal medyada saldıran Hasél’in, adaleti engelleme ve şahidi tehdit etme suçlaması nedeniyle aldığı 2,5 yıl hapis cezası da mahkemede onaylandı. Böylece sermaye devleti hem Hasél’i uzun süre hapsedecek hem de toplumda yükselecek sesleri susturabilecek veya en azından onlara gözdağı vermiş olacaktı. Bu, pandemi nedeniyle yoğunlaşan baskıların, ifade özgürlüğünü ve demokratik hakları kısıtlama amaçlı kampanyanın da parçası yapılabilirdi. Ama öyle olmadı.
Hasél’in tutuklanmasına karşı büyüyen tepkiler
Hasél’in tutuklanmasının ardından binlerce kişi Katalonya bölgesinin Barcelona, Lleida, Girona, Vic, Tarragona kentlerinde sokağa çıkarak gösteri düzenledi. Gösteriler Madrid, Granada, Malaga gibi diğer büyük şehirlere yayıldı. Daha sonra gösterilere Valensiya, Salamanca ve Bask bölgesindeki 5 kent eklendi. Gösterilere katılan binlerce kişi Hasél’in serbest bırakılmasını talep ettiler ve ifade özgürlüğü talebini yükselttiler, yer yer polisle çatıştılar. 150’nin üzerinde protestocunun gözaltına alındığı eylemlerde çok sayıda kişi yaralandı.
Uluslararası Af Örgütü’nün Hasél’in serbest kalmasını talep ederek başlattığı “Rap suç değildir!” başlıklı online kampanyasını 100 bin kişi imzaladı. Film yapımcısı Pedro Almodóvar, aktör Javier Bardem, şarkıcı Joan Manuel Serrat’ın da bulunduğu 300 oyuncu, müzisyen ve sanatçı, Hasél’in serbest bırakılmasını talep ederek, “sadece ifade özgürlüğünü değil, aynı zamanda ideolojik ve sanatsal özgürlüğü de kısıtlayan” “bu tür suçlara” karşı bir manifesto yayınladılar.
Hasél’in tutuklanması ve büyüyen protestolar ifade özgürlüğü tartışmalarını yeniden alevlendirdi. İspanya’daki sol koalisyon hükümeti “nefret suçları, krallığa hakaret, İspanyol bayrağına saldırı, terörizmi yüceltme veya dini duygulara saldırı” gibi “ifade” suçlarına yönelik cezaların yeniden gözden geçirileceğini açıklamak zorunda kaldı. Başbakan Pedro Sanchez 19 Şubat’ta yaptığı açıklamada İspanyol demokrasisinin “Bir an önce ifade özgürlüğünü genişletmek ve iyileştirmekle yükümlü” olduğunu söyledi.
Koalisyonun küçük ortağı sol popülist Unidas Podemos partisi, Hasél’in ifade özgürlüğünün çiğnenerek haksız bir şekilde hapis cezası verildiğini belirtip, Adalet Bakanlığına Hasél için af çıkartılması talebiyle dilekçe vereceğini açıkladı.
İspanya’da “terörü övme” suçu
Rapçi Hasél’in “GRAPO”yu yücelttiği için aldığı iki yıl hapis cezası, 2015 yılında kabul edilen “Kamu Güvenliği Yasası”na dayanıyor ve terörü övme suçuna giriyor. İspanya’da gerici Mariano Rajoy hükümeti 17 Aralık 2013’te büyük protestolara neden olan “Ley Mordaza” (kıskaç, mengene) yasasını parlamentodan geçirmişti. Yasa 2015 yılında İspanya’da ekonomik kriz nedeniyle artan protestoları dizginlemek için daha da sertleştirildi. “Terörü övmeyi” ve terör mağdurlarını “aşağılamayı” suç sayan yasa, ifade özgürlüğü hakkını ciddi şekilde sınırlıyor. 2014’ten bu yana çok sayıda kişi sosyal medyada paylaştıkları mesajlar nedeniyle bu yasadan dolayı tutuklandı. Bu maddeyle suçlananların sayısı 2011’de üç kişiyken, 2017’de 39’a yükseldi ve yalnızca son iki sene içinde yaklaşık 70 kişi mahkum edildi
İspanyol işçi ve emekçi halkını hedef alan “Kamu Güvenliği Yasası” kazanılmış temel hak ve özgürlükleri önemli ölçüde kısıtladı. Her tür protesto, gösteri ve grevi, hatta sosyal medya aracılığıyla eylem çağrısı yapmayı bile yasakladı veya sınırlamalar getirdi. Polis ve yargıya geniş yetkiler tanıdı. Eylemleri temel olarak büyük ve küçük suçlar şeklinde sınıflandırarak, 30 bin ile 600 bin euroya kadar para cezası getirdi.
Yasa, yıllardır akademisyenler, hukukçular, gazeteciler, sivil toplum örgütleri, uluslararası kuruluşlar tarafından İspanya’nın yakın tarihteki en baskıcı yasama girişimlerinden biri olarak görülüyor ve geri çekilmesi talep ediliyor.
Sokağa taşan öfke
Hasél’e verilen cezaya karşı sokağa taşan eylemler İspanya’da uzunca bir süredir toplumda alttan alta birikmiş olan öfke ve tepkinin dışavurumu oldu. Sermayenin baskıcı yasalarına bile aldırış etmeden tüm ülkeye yayılan ve günlerce süren eylemliliklerde özellikle gençliğin dinamizmi öne çıkıyor. “Hasél’e özgürlük!” eylemleri ile İspanyol gençliğinin bastırılmış hayal kırıklığı sokaklara döküldü. Bu gençler krizin en büyük kaybedenlerini oluşturuyor.
Gösterilere katılan protestocuların büyük çoğunluğunun 25 yaşın altında olması dikkat çekiyor. Polisin karşısına dikilen bu gençler polisle saatlerce çatışıyor. Barcelona’da taşıdıkları bir pankart dikkat çekiciydi: “Bize barışçıl olmanın hiçbir işe yaramayacağını siz öğrettiniz!”
Gazeteler, Barselona’daki polis çevrelerine dayandırdıkları haberlerde, eylemci gençlerin çoğunun herhangi bir siyasi derneğe bağlı olmadığını ve ideolojik geçmişlerini belirlemenin zor olduğunu yazıyorlar. Bu gençlik, İspanya kapitalizminin Hasél’i hapsederek onu susturmaya çalıştığını gördüler. Diğer yandan son dönemlerde Nazi sembolleriyle yapılan ve faşist diktatör Franco dönemini yücelten eylemlerin hiçbirinin devletin ve kolluk kuvvetlerinin müdahale ve engellemesiyle karşılaşmadığını görüyorlar. Buna öfke duyuyor ve bu görüntüleri paylaşarak, tepkilerini dile getiriyorlar.
Bu gençlik kuşağı hem sağcı faşist Partido Popular hem de sosyal demokrat, popülist PSOE ve Podemos altında kemer sıkma, kitlesel işsizlik vb. ile faşist parti Vox’un propagandasını görmüş ve demokratik haklara saldırıları en sert biçimde yaşamış bir kuşak. Bu gençler 2014’ten bu yana sosyal medyadaki paylaşımları nedeniyle cezalandırılıyor, hatta tutuklanıyorlar. Polise tepki duyuyorlar, çünkü göstericilere, işçilere ve göçmenlere karşı uyguladığı vahşi şiddeti görüyorlar. Katalonya’nın bağımsızlığı için düzenlenen eylemlere büyük bir kinle saldırdığına tanık oluyorlar.
Bu nesil, egemen sınıfın “sol” dediği şeyle en önemli siyasi deneyimini yaşadı. “Sol-popülist” Podemos’un ikiyüzlülüğüne, korkaklığına, değiştireceğini söylediği yasaların uygulanmaya devam ettiğine tanık oldular. PSOE-Podemos hükümetinin göçmenlere yönelik acımasız zulmünü gördüler.
Gençlik, bir yıllık pandemi sürecinin ardından İspanya’daki en büyük kaybedenlerden aynı zamanda. Bu yaş grubundaki işsizlik şu anda Katalonya’da yüzde 38 ve bu, nüfusun geri kalanına göre üç kat daha yüksek. Avrupa Birliği’nde en yüksek işsizlik oranına sahip ülkede, 25 yaşın altındaki on kişiden dördü işsiz. İşsizlik ve geleceksizlik bu kuşağı sokağa döküyor, mücadeleye yöneltiyor.
Hasél’in davası sadece gençliği değil, İspanyol emekçilerini de harekete geçiriyor. Hasél şarkı sözlerinde İspanyol toplumundaki iki büyük çatışmayı dile getiriyor: Katalan bağımsızlığı ve monarşi karşıtlığı. Hasél, Katalan bağımsızlığını savunuyor ve İspanyol devletini eleştiriyor. “En sevdiği düşman”ı Kral Juan Carlos, bugün İspanya’da demokrasinin koruyucusu olmaktan çok hırsız olarak görülüyor. Ve Hasél müzikleriyle kitlelere tercüman oluyor. Onun müzikleri ülkede artan işsizlik ve polis şiddetine duyulan öfkeyi ve Katalonya’nın bağımsızlık mücadelesine sempatiyi içeriyor. İspanya emekçileri ve gençliği Pablo Hasél’in hapsedilmesinin gerekçesinin onun siyasi görüşleri olduğunu biliyorlar.
Hasél, bugün İspanya’da yıllardır ortaya çıkan siyasi bir çatışmayı da ateşledi. Sol popülist hükümet protestoların basıncı altında kendi taraftarlarını kaybetmemek adına da olsa, seçimlerde söz verdiği terörle mücadele yasasını gözden geçireceğini duyurdu. Çünkü İspanya işçi ve emekçileri müzikleri ve sosyal medya açıklamaları nedeniyle bir sanatçının parmaklıklar ardına konulmasını kesin bir şekilde reddediyorlar.
Bugün gençlik kitleleri birkaç ay önce adını duymamış olabilecekleri Pablo Hasél’in sözlerini söylüyorlar. Sokaklarda onun özgürlüğü için savaşıyorlar. Sadece bu da değil... Sokaklarda yankılanan “Liberta, Liberta!” şiarları ile aslında kendi talepleri, kendi özgürlükleri için savaşıyorlar.