Haiti'de emekçilerin dinmeyen öfkesi

Dünyanın birçok bölgesinde kesintisiz olarak devam eden halk hareketlerinden biri olan Haiti’deki direnişin kaderi, her yerde olduğu gibi, işçi sınıfının tutumuna bağlıdır. Bununla birlikte, kapitalist tekellerin amansızca sürdürdükleri saldırılara karşı günümüzde gerçekleşen emekçi halk isyanları ve proleter kitle hareketlerinin, yalnızca gelmekte olan büyük sarsıntıların habercisi olduğuna da kuşku yoktur. Yer yer işçi sınıfının da ön planda olduğu bugünün sınıf ve kitle hareketleri dalgası, devrimci önderlik birikimine katkılar yaparak ilerleyecek ve süreç er geç devrimci önderliğiyle buluşmuş proletaryanın tarihsel atılımına evrilecektir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 01 Şubat 2020
  • 15:38

Haiti, 2018’in Temmuz ayından beri emekçi halk hareketine sahne oluyor. Bugüne kadar milyonlarca emekçinin sokakları işgal ettiği Haiti’de militan eylem ve gösterilerin biri bitmeden diğeri başlıyor. Latin Amerika ve Karayipler’deki yeni halk isyanları dalgası içinde Haiti direnişi, için için yanan bir sosyal patlamadır ve dünya kamuoyuna en az yansıtılanlardan biridir. Yaklaşık 11 milyon nüfuslu ülkede 1,5 milyonu aşan emekçinin katılımıyla devam eden emekçi halk hareketini tetikleyen başlıca üç önemli nedenden söz edilebilir.

Birincisi, IMF’nin yaptırım programları çerçevesinde hükümet tarafından yakıt fiyatlarına yüzde 51’lik zam yapılmasıydı. Bu zam otomatikman gıda fiyatlarına, ulaşım maliyetlerine ve yaşamın her alanına yansıdı. Emekçilerin zaten çok büyük zorluklarla yaşayabildiği ülkede son zam yağmuru, bardağı alabildiğine taşırdı. IMF patentli bu saldırıya karşı 1,5 milyon emekçi, 6-8 Temmuz 2018 tarihleri arasında sokaklara çıktı. Emekçiler militan direnişleri sayesinde zamların geri çekilmesini ve Başbakan Jack Guy Lafontant’ın istifa etmesini sağladılar.

Kitlelerin öfkesini bileyen ikinci gelişme, cumhurbaşkanı ve partisinin, Venezuela hükümetiyle yapılmış olan Petro-Caribe anlaşmasından en az 2 milyar doları zimmetine geçirdiğinin ortaya çıkması oldu. Bu miktar ülke ekonomisinin yaklaşık olarak dörtte birine tekabül ediyor. Bu büyük yolsuzluk skandalı üzerine 2018’in Eylül ayında başlayan eylemler 2019’un Mart ayına kadar devam etti. Bu eylemlerin bir sonucu olarak, yolsuzluk skandalına adı karışanların yargılanması için adım atılmak zorunda kalındı.

Haiti’de bardağı yeniden taşıran üçüncü bir gelişme ise Eylül 2019’da başlayan enerji krizi oldu. Kriz, Venezuela hükümeti tarafından Latin Amerika ve Karayip ülkelerine çok ucuz fiyatlar karşılığında yapılan petrol ve doğalgaz ihracatının, ABD emperyalizminin Venezuela’ya yönelik ambargosunun bir sonucu olarak engellenmesi ile başladı. Ayrıca, Haiti hükümetinin Venezuela’daki ABD güdümlü darbeyi desteklemesi ve Maduro hükümetini tanımadığı yönündeki açıklamaları da bunda etkili oldu.

Enerji krizinin bir sonucu olarak yüksek devalüasyon ve ücretlerin dondurulması, zaten çok ağır şartlar altında yaşamak zorunda olan emekçilerin sefaletini daha da derinleştirdi. Bütün bu gelişmeler, ülke nüfusunun yüzde 80’i için açlık anlamına geliyordu. Yaşanan bu son krizin sonuçlarına bağlı olarak ülke genelinde emekçilere yönelik çok kapsamlı saldırılar da beraberinde geldi. Örneğin toplu taşımacılık geçici olarak durduruldu. Tarım alanında yakıt eksikliğinden kaynaklı üretim krizi baş gösterdi. Gıda fiyatları fahiş oranda arttı ve gıda temininde büyük sıkıntılar yaşanmaya başladı. Okullar geçici olarak kapatıldı. Sağlık hizmetleri verilemez hale geldi. Fabrikaların ve küçük işletmelerin kapılarına kilit vuruldu vb…

Ülkede yaşamı cehenneme çeviren bu saldırılara karşı emekçilerin tepkisi, tüm bunlardan sorumlu tutulan Başkan Jovenel Moïse’nin derhal istifası talebiyle yeniden sokaklara çıkmak oldu. Ancak eylemler, kısa süre içinde daha da radikalleşerek, “Her şeyi yıkacağız!” vb. sloganlarıyla sisteme yöneldi. Hükümetin ilk adımı sessizlikti. Bir ay sonra gelen diyalog çağrıları emekçiler tarafından reddedildi. Sonrasında göstericilere yönelik devlet terörü aşırı şiddet, işkence, keyfi tutuklamalar biçiminde acımasızca devam etti. Polisin yanı sıra, iktidar tarafından örgütlenen faşist çeteler de sokaklara salındılar. Dizginlerinden boşalan devlet terörünün sonucunda şimdiye kadar en az 77 emekçi öldürüldü.

Başta ABD olmak üzere batılı emperyalistler ile IMF gibi emperyalist kuruluşlar, çürümüş Moïse iktidarını tüm suçlarına rağmen her anlamda desteklemeyi sürdürüyorlar. ABD Büyükelçiliği ve Dışişleri Bakanlığı, “Haiti krizinin” uluslararası tekellerin çıkarlarına zarar verdiği gerekçesiyle, direnen emekçilere karşı harekete geçti. ABD beslemesi paramiliter suç örgütleri eliyle son haftalarda direnişe saldırılar başladı. Uluslararası sermaye güçlerinin tüm bu saldırılarına rağmen emekçilerin süren direnişi sonucunda, Petro-Caribe anlaşması sürecinde zimmetine para geçirmekten sorumlu olanlara karşı davaların açılması kabul edildi.

Dünyanın birçok bölgesinde kesintisiz olarak devam eden halk hareketlerinden biri olan Haiti’deki direnişin kaderi, her yerde olduğu gibi, işçi sınıfının tutumuna bağlıdır. Bununla birlikte, kapitalist tekellerin amansızca sürdürdükleri saldırılara karşı günümüzde gerçekleşen emekçi halk isyanları ve proleter kitle hareketlerinin, yalnızca gelmekte olan büyük sarsıntıların habercisi olduğuna da kuşku yoktur. Yer yer işçi sınıfının da ön planda olduğu bugünün sınıf ve kitle hareketleri dalgası, devrimci önderlik birikimine katkılar yaparak ilerleyecek ve süreç er geç devrimci önderliğiyle buluşmuş proletaryanın tarihsel atılımına evrilecektir.