Avrupa’nın yuttuğu 10 bin kimsesiz mülteci çocuk!

Kaybolan çocukların akıbetine ilişkin üç maymunu oynayan Almanya ve diğer AB üyelerinin bugün kimsesiz mülteci çocuklara karşı sergiledikleri tutum kendi suçlarını örtmekten başka bir anlam ifade etmiyor.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 12 Nisan 2020
  • 17:04

İnsanlık tarihi kadar eski olan göç olgusu, günümüz dünyasında insanlığın kanayan yarası olmaya devam ediyor. Göç kavramını kısaca insanların doğal, ekonomik ve siyasal nedenlerden dolayı sürekli yaşadığı yerlerden ayrılıp, başka yerlere toplu veya bireysel olarak yerleşmeleri diye tanımlayabiliriz. İç savaş, yoksulluk, siyasi istikrarsızlıklar veya doğal afetler nedeniyle milyonlarca kişi çareyi bulunduğu yerlerden daha güvenlikli gördüğü yerlere kaçışta arıyor.

Bu göçmen kafileleri arasında binlerce çocuk da yer almaktadır. Çocuklar yetişkinler için bile zorlu olan bu “umuda yolculuk” sürecini aileleriyle, yakınlarıyla ya da ailesi olmaksızın refakatsiz olarak yaşamaktadırlar. Tüm bu süreçler çocuklar için ağır yıkımlar içeren istismarlara yol açmaktadır.

UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) Eylül 2015 tarihli basın açıklamasında, özellikle çocukların durumuna vurgu yapıyor. Açıklamada, “Avrupa’ya sığınmaya çalışan Suriyelilerin en az dörtte biri çocuklardan oluşuyor. Bu yılın ilk altı ayında 106.000’den fazla çocuk Avrupa’ya sığınma talebinde bulundu” deniliyor. Birleşmiş Milletler’in 2018 verileri ise, “Her iki mülteciden biri çocuktu” diyor. Bunların çoğu (111.000 çocuk) refakatsizdi ve çoğunun yanında ailesi yoktu. BM Suriye ve diğer bölgelerdeki savaşlar ve kriz bölgeleri nedeniyle 2018’de dünya genelinde mültecilerin 70 milyonu aştığını kaydediyor.

Merkezi İngiltere’de bulunan bir kuruluş olan Save The Children’ın (Çocukları Koruyun) rakamlarına göre 2015 yılında 26 bin kadar refakatsiz çocuk Avrupa’ya giriş yaptı. Europol (Avrupa Polis Teşkilatı) da aynı süre zarfı içinde kıtaya gelen bir milyon civarındaki mültecinin yüzde 27’sinin çocuklardan oluştuğunu belirtiyor. “Komplike bir suç şebekesinin şimdi mültecileri hedef aldığı” uyarısında bulunan bir Europol yetkilisi, “İster kayıtlı ister kayıtsız olsun, 270 bin çocuktan bahsediyoruz. Bir kısmı aileleriyle beraber fakat yüksek bir oranının böyle olmayabileceğine dair kanıtlarımız var” diye açıklamalarda bulunuyor.

İnsan ticareti diye nitelendirilen bu devasa illegal pazarın kurbanları arasında en başta kadınlar ve çocuklar gelmektedir. Europol son iki yıl içerisinde, 10 binden fazla mülteci çocuğun Avrupa’ya ulaşmalarının ardından kaybolduğunu ve bunların çoğunun suç örgütlerinin ve insan kaçakçılarının eline düşmesinden endişe edildiğini açıkladı.

İngiliz The Observer gazetesine bilgi veren Europol Direktörü Brian Donald, “On binden fazla çocuğu aradığımızı söylemek mantıksız olmaz. Bunların tamamı suç için suiistimal edilmeyecektir. Bazıları aile üyelerine kavuşmuş olabilir. Ancak gerçek şu ki, şu an nerede olduklarını, ne yaptıklarını veya kiminle olduklarını bilmiyoruz” diyor. Avrupa’nın maruz kaldığı göç dalgasıyla ilgili en derin problemlerden biriyle ilgili ilk kez emniyet birimlerince hazırlanan istatistikleri açıklayan Donald, sadece İtalya’da 5 bin, İsveç’te de bin çocuğun kaybolduğuna vurgu yapıyor.

Donald, mültecileri hedefleyen Pan-Avrupa suç örgütünün 18 ay önce ortaya çıktığını ve merkez üssünün Almanya ve Macaristan’da bulunduğuna dikkat çekiyor. Macaristan İtalya ya da İsveç’ten çocukları alan ve kıtanın gerisine dağıtan insan ticareti ağlarının transit geçiş merkezi işlevi görüyor.

Donald açıklamalarının devamında, “Almanya ve Macaristan’da tutuklularının neredeyse tamamını, son göç krizinden kaynaklı insan ticaretine bulaşmış kişilerin oluşturduğu cezaevleri var” diyor.

Europol ayrıca, yıllardır araştırmasını yaptığı seks ve köle örgütleri ile mülteci çocukları kaçıran suç çeteleri arasında endişe verici bir ilişki olduğunu da ortaya çıkardı.

Benzer örnekler özellikle 90’lı yıllarda Doğu Bloku’nun dağılması sonrasında yine Avrupa’da yaygın bir şekilde yaşanmıştı. İnsan ticaretinin oluşturduğu bu pazarın büyük bölümünü kadınlar, genç kızlar ve çocuklar oluşturmaktadır. Yukarda aktardığımız açıklamalarda anlaşılacağı üzere devletlerin de içerisinde olduğu devasa bir pazar söz konusudur. Bu çocuklar başta fuhuş alanı olmak üzere, kötü koşullarda çalıştırılma, sokaklarda dilendirilme, uyuşturucu işlerinde kullanılma, evlatlık olarak satılma vs. gibi bir istismar ağının kurbanı olmaktadırlar.

Çocuklar, mülteci kamplarında da en zayıf kesimi oluşturuyorlar. Korona salgının dünyayı teslim aldığı bu tarihi süreçte mülteci kamplarında kötü yaşam koşulları alarm veriyor. Bugün yaklaşık 45 bin mültecinin yetersiz koşullar altında yaşam mücadelesi verdiği Yunan adalarında Covid-19 vakalarının ortaya çıkması göçmelerin korkularını had safhaya getirmiş bulunuyor.

Örneğin Avrupa’nın en kalabalık Moria Kampı’nın kapasitesi 2.840 olmasına karşın, 4 Mart 2020 itibariyle 19 bin 507 mülteci bulunuyor. Ve bu sayının 7 bine yakınını çocuklar oluşturmaktadır. Sorunların üstesinde gelemeyeceklerini üyesi oldukları Avrupa Birliği’ne açıkça bildiren Yunanlı yetkililer kimsesiz yetim mülteci çocuklarının AB üyesi ülkelerince alınmasını istedi. Bu çağrıya Alman koalisyon hükümetinden ve Hırvatistan’dan olumlu cevaplar geldi. Alman Başbakanı Angela Merkel koalisyon üyeleriyle yaptığı görüşmenin ardından “Yunan adalarında bulunan bin 500 çocuğu alacağız” açıklamasından bulundu. Hırvatistan Başbakanı Andrej Plenkovic ise, Biz her zaman insancıl bir yaklaşım sergiledik ve çocukların özel bir korumaya ihtiyacı var. Mantıklı bir insanın çocuklara yardım etmemize karşı çıkacağını sanmıyorum.” dedi.

Kaybolan çocukların akıbetine ilişkin üç maymunu oynayan Almanya ve diğer AB üyelerinin bugün kimsesiz mülteci çocuklara karşı sergiledikleri tutum kendi suçlarını örtmekten başka bir anlam ifade etmiyor. Göçmen sorununu bir şantaj aracı olarak kullanan ve Suriye savaşında taraf olan Erdoğan-AKP rejimini ekonomik olarak destekleyen ve ona silah satan Merkel’in kendisidir.

Ve bugün Avrupa’ya gelen kimsesiz göçmen çocukların çoğunluğunu Suriye savaşında ailelerini ve yakınlarını yitiren çocuklar oluşturmaktadır. Ellerinde milyonlarca sivilin kanı olan bu işgalci gerici emperyalist devletlerin “insani” hamleleri sahtedir.