Alman kapitalizmi ekonomik olarak büyürken… Yaygınlaşan, derinleşen, süreklileşen sefalet!

Eğitimden çalışma yaşamına kadar ortaya çıkan tablo, kapitalist sistemde ekonomik gelişmenin genel olarak işçi sınıfının, özel olarak da azınlıkların günlük yaşamlarında otomatik olarak bir iyileştirme sağlamadığının yeni bir teyididir. Kapitalizm, sınıfsal ve etnik ayrılıkları derinleştirerek, sefaleti ağırlaştırarak, mezara kadar süreklileştiriyor. Dünya kapitalist sisteminde ekonomik büyüme tablosuyla öne çıkan Alman kapitalizminde işçilerin ve onların çocuklarının içerisinde bulunduğu sefalet tablosu bunun en çarpıcı örneğidir.

  • Kızıl Bayrak yazıları
  • |
  • Dünya
  • |
  • 21 Eylül 2019
  • 22:41

Almanya’da sonuçları açıklanan “Bildungsmonitor-2019” adlı araştırma raporu, eğitimde başarıya giden yolun sınıfsal ve etnik kökenle bağını dolaysız olarak ortaya koyuyor. Rapor, sınıfsal ve etnik kökene bağlı olarak ortaya çıkan bu yıkıcı tablonun işçi çocuklarının ve göçmen kökenlilerin aleyhine olmak üzere her yıl artış gösterdiğini de tespit ediyor.

Almanya’da okulunu diploma almadan terk edenlerin oranı 2016’ya göre %0,7 artışla 2017’de 6,3’e yükselirken, özellikle göçmen kökenli öğrenciler arasında okulu terk edenlerin oranı çok daha yüksek. Aynı dönemde diploma almadan eğitimini bırakan göçmen kökenli öğrencilerin oranı yüzde 14,2’den yüzde 18’e yükseldi. Raporun da ortaya koyduğu gibi göçmen kökenli ailelerin çocukları arasında okullarını tamamlamadan terk edenlerin oranı daha hızlı artış gösteriyor. Sınıfsal ve etnik kökene bağlı olarak okul eğitimini tamamlamadan okullarını terk edenlerin oranı, toplumsal zenginliklerin gaspıyla paralellik gösteriyor.

Berlin Eğitim Bakanı Sandra Scheeres de “Bizde (eyalette) her üç çocuktan biri yoksulluk içinde büyüyor. Bu yalnızca sosyal adaletsizlik anlamına gelmiyor, aynı zamanda okullar açısından da çok zor koşullar oluşturuyor” derken, sosyal ve sınıfsal parçalanmışlığın okul eğitimiyle olan bağına işaret ediyor.

Alman Eğitim ve Bilim Sendikası (GEW) da eğitimde başarının toplumsal koşullara bağlı olmasının Almanya’da eğitimin temel sorunu olduğunu belirtti.

Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı’nın (PISA) Almanya’da 15 yaşındaki göçmen kökenli öğrenciler arasında yaptığı ve okul başarısını ölçen araştırmanın sonuçları da aynı tabloyu ortaya koyuyor. Araştırma göçmen kökenli öğrencilerin yüzde 43’ünün okul başarısının “çok zayıf” olduğunu, söz konusu oranın, yabancı kökenli olmayan öğrenciler arasında kaydedilenden iki buçuk kat daha fazla olduğunu saptadı.

Okul yıllarında daha çocuk ve gençlik yıllarında başlayan ayrımcılık ve dışlanmışlık ilerleyen yıllarda ve çalışma yaşamında da artarak devam ediyor. Yoksulluk bir kader olarak bu kitlenin alnına burjuvazi eliyle yazılıyor. Şans eseri ömrü vefa eden, emeklik hedefine ulaşanların çalışma yıllarında yaşadıkları yoksulluk açlığa doğru evrilerek mezara kadar yakalarını bırakmıyor.

Merkezi Köln’de bulunan Alman Ekonomi Enstitüsü’nün hazırladığı bir rapor günlük yaşamda ortaya çıkan bu durumun istatiksel bilgilerini veriyor. Rapora göre, 25-44 yaş grubundaki göçmen kökenliler arasında çalışanların oranı yüzde 72,3 iken, 2017 verilerinin değerlendirildiği raporda, aynı yaş grubunda göçmen kökenli olmayanlar arasında çalışanların oranının ise yüzde 87,2 ile 15 puan daha yüksek olduğunu ortaya koyuyor.

Göçmen kökenli çalışanlar arasında geliri yoksulluk sınırının altında olanların oranı %14 ile göçmen kökenli olmayanların oranının (%6,1) iki katından fazla. Alman Ekonomi Enstitüsü’nün göçmen kökenli gençlerin eğitim durumuna dair 2016 verilerini de değerlendirdiği raporda, 18-20 yaş grubundaki göçmen kökenliler arasında akademik veya mesleki eğitim almayanların oranının yüksekliğine dikkat çekildi.

Buna göre Almanya’da doğan göçmen kökenlilerin yüzde 25,2’si, 12 yaşından önce Almanya’ya göç etmiş olanların da yüzde 28,3’ü akademik veya mesleki eğitim almıyor. Göçmen kökenli olmayanlarda bu oran yüzde 17.

Eğitimden çalışma yaşamına kadar ortaya çıkan tablo, kapitalist sistemde ekonomik gelişmenin genel olarak işçi sınıfının, özel olarak da azınlıkların günlük yaşamlarında otomatik olarak bir iyileştirme sağlamadığının yeni bir teyididir. Kapitalizm, sınıfsal ve etnik ayrılıkları derinleştirerek, sefaleti ağırlaştırarak, mezara kadar süreklileştiriyor. Dünya kapitalist sisteminde ekonomik büyüme tablosuyla öne çıkan Alman kapitalizminde işçilerin ve onların çocuklarının içerisinde bulunduğu sefalet tablosu bunun en çarpıcı örneğidir.

Bu tablonun tersine döndürülmesinin yegane yolu işçi sınıfı ve emekçilerin hak alma mücadelesinde gösterecekleri ısrar ve süreklilikten geçmektedir.