Koronavirüs salgını gündemi meşgul ederken, Alman hükümeti AB-İsrail-Suudi Arabistan üçlüsünü sevindiren bir karara imza attı. Almanya İçişleri Bakanı Horst Seehofer, ülkede Hizbullah’ın faaliyetlerini yasaklama kararı aldığını ilan etti.
Twitter hesabından açıklama yapan Bakanlık Sözcüsü Steve Alter, “İçişleri Bakanı Seehofer, Almanya’da Şii terör organizasyonu Hizbullah’ın faaliyetlerini yasakladı” ifadesini kullandı. Açıklamanın devamında şu gülünç ifadeler de yer aldı: “Kriz zamanlarında da ‘hukuk devletinin hareket kabiliyeti’ var.” Siyasi bir kararı ilan eden bakanın bunu “hukuk devletinin hareket kabiliyeti” diye izah etmesi, utanç verici bir parodiye mizah katma çabasının ürünü olsa gerek.
Yasak ilanıyla birlikte kolluk kuvvetleri Berlin, Bremen, Dortmund, Münster, Recklinghausen kentlerinde büyük “terör operasyonları” gerçekleştirdi. Bakanlık açıklamasına göre “Hizbullah ile bağlantısı olduğundan şüphe edilen” cami, dernek, ev gibi mekanlara polis baskınları düzenlendi. Yanı sıra Hizbullah’a ait her türlü sembol yasaklandı. ‘Hizbullah’a ait’ mal varlıkları ile banka hesaplarına el kondu. Bu arada kolluk kuvvetleri, Almanya’da Hizbullah üyelerinin sayısının bin 50 civarında olduğunu tahmin ediyormuş.
***
Koronavirüs salgınıyla uğraşmaktan fırsat bulan Alman hükümetinin Hizbullah’a saldırması, bekleneceği üzere ABD-İsrail-Suudi Arabistan üçlüsü tarafından selamlandı. Bu da kararın alınış sebepleri hakkında fikir veriyor. Zira bu üçlü, Hizbullah’ın Ortadoğu’da emperyalist-siyonist güçlere biat etmeyen bir güç olmasından rahatsızlar. Hizbullah’ın İsrail işgaline karşı başarılı bir direniş yürütmesi, 2006 yılında İsrail ordusunun “yenilmez güç” efsanesini yıkması, bu arada Filistin direniş hareketlerine yardım etmesi, deneyim aktarması gibi “suçlar” hedef alınmasının esas nedenidir. Elbette İran’la yakın işbirliği içinde olması da emperyalist-siyonist güçleri rahatsız ediyor. Yine de esas sorun ABD-İsrail-Suudi Arabistan üçlüsünün Ortadoğu politikalarına karşıt bir tutum içinde olmasıdır.
***
Hizbullah’ın çizgisinde bir değişiklik olmadığına göre, ortada yeni bir durum da yok demektir. Alman hükümeti, yakın zamana kadar Hizbullah’ın siyasi kanadı kabul edilen Lübnan hükümetinin bazı bakanlarıyla ilişki içindeydi. Kimi zaman İsrail ile Hizbullah arasında (elbette İsrail lehine) arabuluculuk da yapan Alman hükümeti, birden bire hidayete erip Hizbullah’ın terörist olduğun mu keşfetti? Böyle bir durum olmadığına göre, bu kararın altında yatan esas neden belirginleşiyor: ABD-İsrail-siyonist lobilerinin baskıları karşısında utanç verici bir boyun eğiş…
Bütün emperyalist güçler gibi Almanya’nın da “direniş” hareketlerine karşı net bir tutumu var. Ancak karşıtlığını kaba yöntemlerden çok ince yöntemler üzerine kuran, tabir uygunsa ‘emperyalist güçlerin iyi polisi’ rolü oynayan Almanya, bu politika ile farklı taraflarla ilişkiler kurabiliyordu. Hizbullah’ı yasaklama kararı alması izlediği bu “denge” politikasından bir sapma olarak değerlendiriliyor. Bu bağlamda olaya bakıldığında kararın Alman burjuvazisi için ‘rasyonelliği’ tartışmalı görünüyor.
Almanya gibi ‘büyük emperyalist güçler ligi’nde oynamaya heves eden bir oyuncunun siyonist baskıya bu şekilde boyun eğmesi aynı zamanda bağımsız hareket etme konusundaki sınırına işaret ediyor.