Makine Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, Makine Kimya Endüstrisi Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda meydana gelen patlamada 5 işçinin hayatını kaybetmesiyle ilgili açıklama yaptı.
Açıklamada patlamanın yeni bir olay olmadığı vurgulanarak şunlar denildi:
“Ayrıca şunu belirtelim ki, işçi sağlığına, insan yaşamına önem vermemek ülkemizde MKE ile sınırlı değil. Her yıl önlenebilir yüzbinlerce “iş kazası” oluyor, iş cinayetlerinde her yıl en az 1.500 can gidiyor, binlerce emekçi yaralanıyor, sakatlanıyor. Yine belirtmek gerekir ki, AKP iktidarı ile işçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) piyasalaştırıldı, konu işverenlerce yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük olmaktan çıkartılıp, adeta taşeronlara devredildi. Nitekim MKE’de de İSİG bir Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi’ne(OSGB) devredildi”
Açıklamanın devamında şunlar ifade edildi:
“Açık ki İSİG’e önem vermeme, kazalara ve cinayetlere davetiye çıkartıyor. Ayrıca belirtmek gerekir, MKE Elmadağ Roket ve Patlayıcı Fabrikası’nda teknoloji eskidir ve bu husus daha önceki patlamalarda bu dile getirildi ancak teknoloji yenilenmesi konusunda herhangi bir adım atılmadı. Bunun yanında işyerlerinde İSİG’in sağlanması bir organizasyon olarak öngörülmüyor, her şey tesadüflere bırakılıyor, örneğin patlayıcı ortamlarda yapılmaması gereken, patlamaya yol açabilecek işler de aynı anda yapılabiliyor.”
Yapılması gerekenler ise şu şekilde sıralandı:
“İş sağlığı ve güvenliği gibi konuyu bulanıklaştıran kavram yerine işçi sağlığı ve iş güvenliği kavramı kullanılmalıdır.
Sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmanın her çalışanın hakkı olduğu, İSİG’in sağlanmasının öncelikle devletin ve işverenin görevi olduğu benimsenmelidir.
ÇSGB, İSİG’in sağlanması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi konularında görevini yerine getirmemektedir. İşverenlerin kâr hırsının yanında, işyerlerinin denetlenmemesi, denetlemelerde idari para cezalarının uygulanmaması, işin durdurulması kararlarının alınmaması, iş cinayetleri sonrası işverenlerin çok hafif para cezaları ile adeta ödüllendirilmeleri, mevcut vurdumduymazlığın nedenleridir.
İşyerleri denetlenmeli, idari para cezaları uygulanmalıdır. 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’nda belirtildiği şekilde işyerlerinde iş durdurulmalıdır. İş kazaları sonucu yargılamalar taksir-bilinçli taksir çerçevesinde değerlendirmeden çıkarılmalı, cezalar artırılmalıdır.
İSİG’e ilişkin düzenleme ve denetleme yetkisi, ÇSGB’nin yanında Sağlık Bakanlığı, üniversiteler, sendikalar, TTB ve TMMOB’den oluşan, idari ve mali yönden bağımsız bir enstitüye verilmelidir. Çalışma yaşamına ilişkin tüm düzenlemeler bu enstitü tarafından yeniden ele alınmalı ve kararlaştırılmalıdır.
Esnek ve kuralsız çalışmayı, geçici iş ilişkisini, taşeronlaştırmayı yasal hale getiren, kıdem tazminatlarını, fazla mesai ücretlerini, sendikal hak ve yetkileri budayan, İSİG’i işveren yükümlülüğü olarak görmeyen, örgütlülük önüne engeller koyan 4857 sayılı İş Kanunu, Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu ve diğer düzenlemeler iptal edilmelidir.
İş kazaları ve iş cinayetlerinin önlenebilir olduğu bilinmektedir. Bilimsel ve teknik ölçütler doğrultusunda atılacak adımlar ile göz göre göre “geliyorum” demekte olan facialara son vermek mümkündür. Bunun için önce insan hayatına ve emeğe değer veren bir yaklaşımın benimsenmesi gerekmektedir.
İSİG’i sağlamak iş güvenliği uzmanının işi değildir, uzmanlar rehberlik ve danışmanlık yaparlar. Ayrıca uzmanlar ile meslek örgütlerinin bağı koparılmıştır, uzmanların mesleki gelişimi eğitimi, denetimi, sicillerinin tutulması konusunda TMMOB’nin yetkisi tanınmalıdır.
Sendikalar, örgütlü olduğu ya da olmadığı işkolundaki tüm işyerlerinde işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda denetim yapabilmelidir.”