Uğur Konfeksiyon’un entegre bir fabrika gibi görünmesine karşın merdiven altı atölyelerden tek farkının 8 saatlik iş günü olduğunu belirten Karaçam şunları anlattı: “Yemekleri desen kötü, lavaboları desen kötü, vermiş oldukları ücretler düşük. Yani bir işçi Uğur Konfeksiyon’dan aldığı ücretle geçimini sağlayamıyor, zorluk çekiyor. Bunun için de fazla mesai yapmak zorunda kalıyorlar. 12 saate, 24 saate varan fazla mesailer yaptırılıyor. İşçilerin geçimini sağlayabilmesi için bizler bir şeyler yapmaya çalışıyorduk fabrika içerisinde. Fabrika bülteni, iç bülten olarak çıkardık, bu meseleleri işledik. İşçilere anlatmaya çalıştık fazla mesaiye kalmamak gerektiğini, birlikte mücadele etmek gerektiğini. Bunları fabrikada oluşturacağımız komiteler yoluyla çözmemiz gerektiğini anlatıyorduk işçilere. Bu böyle devam etti. Hiçbir şekilde koşullarda iyileştirme sağlamadılar. Sadece büyük firmalar denetime geldiğinde dahi kendi seçmiş oldukları işçileri fazla mesaiye kalmadıklarını, yemeklerin iyi olduğunu söylemeye zorluyorlardı.”
Havasız ve tozlu bir ortam, iş güvenliği yok
İşçilerin çalışırken yaşadıkları en önemli sıkıntıların havasız ve tozlu bir ortamda çalışmak olduğunu belirten Karaçam, “İp üretimi yapıldığından kaynaklı toz oranları çok yüksek, gürültü ve sesli bir ortam var” dedi. Ayrıca devasa makineler olduğundan fabrikanın hamam gibi bir sıcaklığa ulaştığını belirterek işçileri kan-ter içinde çalışmak zorunda kaldığını söyledi.
İş güvenliği önlemlerinin alınmadığını belirterek sürekli iş kazaları yaşandığını söyleyen Karaçam, kaza geçiren işçilere evinde kaza yaşadığı dayatması yapıldığını aktardı. İş güvenliği önlemlerinin alınmadığını vurguladı.
Kendisinin de forkliftten düşerek iş kazası geçirdiğini belirten Karaçam, iş kazasının ardından yaşadıklarını şu şekilde anlattı:
“Fabrikaya o gün hemen iş güvenliğini çağırarak bana iş güvenliği eğitimi verdirmeye kalktılar. Ben dedim, ‘bu yaptığınız doğru değil, benim iş güvenliğime aldırmadan çalıştırıyorsunuz, bu kurallara aykırı.’ Tabi hiçbir önlem almadılar tekrardan. Aynı şekilde çalışmış olduğum alanda, depoda çalışmaya devam ettim. Uğur Konfeksiyon’un işçilere vermiş olduğu bir değer yok. Onları birer makinenin parçası olarak görmekteler. İşçiler de korktuklarından kaynaklı ses çıkartamıyorlar. Çünkü fabrikada çalışan birçok işçi borçlu ve geçim sıkıntısı yaşıyor. Bu sebepten kaynaklı ‘ben maaşımı gününde alıyorum, sigortam gününde yatıyor’ hesabı yaptığından ses çıkartmıyorlar. Ama sonuçta birçok işçi burada yaşanan tüm sorunlardan rahatsız.”
Fabrikada genel olarak 35-40 yaş üstü evli işçilerin ve çok sayıda emekli işçinin de çalıştığını belirten Karaçam, fabrikadaki işçilerin yüzde 70’inin kadın olduğunu vurguladı. Kadınları ucuz iş gücü olarak gören patronun asgari ücretin altında çalıştırabilmek için fabrikanın dokuma, iplik ve üretim bölümlerinde tamamen kadın işçileri çalıştırmayı planladığını, ancak bunu başaramadığını anlattı.
“Greif Direnişi’ni örnek aldık”
Fabrikada örgütlenme çalışmasına başladıklarında Greif Direnişi’ni kendilerine örnek aldıklarını belirten Karaçam şunları söyledi:
“Greif Direnişi’ni önümüze alıp, örnek olarak o yolu izleyerek bir fabrika örgütlenmesi başlatmış olduk. Fabrikamızda komitelere dayalı bir örgütlenme çalışmasına başladık. İlk olarak fabrikadaki sorunları ele alarak ve fabrika içinde fabrika bülteni çıkartarak işçilerden güvendiğimiz, temasta olduğumuz arkadaşlarımızla sürekli vakit geçirip özgüvenini ortaya çıkartıp bizlere güvenmesini sağladık. Fabrikada bir sene sonra üyelik yapmaya başlamış olduk. Üyeliklerin ardından fabrika yönetimi sendikal faaliyetin yürüdüğünü anlamış oldu ve bunun sonucunda fabrika komitesinde olan iki arkadaşımız işten çıkartılmış oldu. Bununla birlikte fabrika önünde basın açıklaması gerçekleştirerek içeride bültenlerle birlikte işçilere fabrika önüne gelip bildiriler dağıtarak Uğur Konfeksiyon’un bir işçi düşmanlığı sergilediğini, sendikal faaliyete dönük saldırı gerçekleştiğini göstermiş olduk. Ama Uğur Konfeksiyon sendikal faaliyete saldırı olarak değil ‘biz küçülmeye gidiyoruz’ diyerek bu işten atmaları gerçekleştirdi. Tabi biz bunun aksini ispatlamış olduk. Çünkü işçi atımları gerçekleştiğinde, ‘küçülmeye gidiyoruz’ bahanesini ortaya koyduğunda fabrika küçülmeye gitmedi, arkadaşlarımızı işten attıktan sonra 300 işçiyi daha fabrikaya aldılar. Ve bununla birlikte ‘daralmaya gidiyoruz’ diyen bir firma bir sene içerisinde yüzde 34’lük bir büyüme sağladı. Biz bunları fabrika içerisinde işçilere anlattık, fabrikadaki sorunlarla birlikte ele alarak örgütlenme çalışmamızı ileriye taşımaya çalıştık.”
“4 defa çıkış yöntemimi değiştirdiler”
Kendisinin sendika üye ve yöneticisi olduğunun bilindiğini söyleyen Karaçam, daha önce işten atılan iki sendika üyesinin Uğur Konfeksiyon’a açtığı davaları kazanmasının ertesi gününde kendisinin de işten atıldığını söyleyerek şunları ifade etti: “Beni işten atarken 4 defa çıkış yöntemimi değiştirdiler. İlk tazminatımı verip çıkartmaya çalıştılar. İki, tutanak tutup çıkartmaya çalıştılar. Tutanakta ben kendi savunmamı yapıp, bizim müdürün, depo sorumlusu şefin bana etmiş olduğu ağır küfürleri dahi harfi harfine oraya yazarak, imalat müdürünün, iplik müdürünün söylemiş olduğu tehditvari konuşmaları oraya olduğu gibi yazarak, asıl atılma sebebimin ‘işyeri disiplinine aykırı davranış’tan olmadığını, sendika üyesi ve yöneticisi olduğumdan kaynaklı olduğunu belirtip bir savunma yazmıştım ve bu savunmamı yazdıktan sonra tutanakla da çıkartamadılar. En son anlaşamadık, bir uzlaşmaya varamadık fabrikayı terk etmeyeceğimi, istiyorlarsa polis zoruyla beni fabrikadan çıkartabileceklerini söylemiş oldum ve fabrikayı terk etmedim.”
Karşılaştığı bütün baskı ve hakaretlere rağmen tok bir tutum alarak sendika üyesi olduğu ve örgütlenme çalışması yürüttüğü için işten atıldığını patron temsilcileri karşısında ortaya koyduğunu belirten Karaçam, “iş yeri kurallarına aykırı davranmak ve ahlaki kurallar” gerekçe gösterilerek sonunda işten atıldığını söyledi. Kendisinin ahlaksız bir davranış sergilemediğini, ahlaksız bir davranış varsa bunu da patron temsilcilerinin sergilediğini söyleyen Karaçam, o gün özel güvenliğin peşinden hiç ayrılmadığını, ancak kendisinin akşama kadar fabrikayı terk etmeyerek durumu arkadaşlarına teşhir ettiğini belirtti.
“Mücadelemizi bu düzlemde sürdürmeye devam edeceğiz”
Bundan sonra neler yapacakları konusunda ise, “Bugün ben de işten atılmış olabilirim ama sonuçta Uğur Konfeksiyon’da yürüttüğümüz sendikal faaliyet, yürüttüğümüz mücadele son bulmayacaktır. Sonuna kadar oradaki işçileri taban örgütlülüğüne dayalı bir mücadele hattı üzerinden örgütlemeye devam edeceğiz. Mücadelemizi bu düzlemde sürdürmeye devam edeceğiz” dedi.
Aynı zamanda hukuki süreci de başlatacaklarını belirten Karaçam, kendisine hakaret ve küfür eden depo sorumlusu ve imalat müdürü hakkında da suç duyurusunda bulunacağını belirterek en azından bu kişilerin diğer işçilere karşı böylesine pervasız davranmalarını engellemek istediğini söyledi.
1 Mayıs’ın yaklaştığını söyleyen Karaçam, son olarak “Kendi çalışmış olduğum alanda buradaki işçi ve emekçileri kitlesel bir 1 Mayıs’a davet edebilmek için burada çalışma yürüteceğim” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Kızıl Bayrak / İstanbul