İzmir’de bulunan TPİ Composites fabrikalarında Aralık ayının sonunda baskı, mobbing ve koruyucu ekipmanların yetersiz verilmesi nedeniyle vardiya girişlerinde eylemler yapılmıştı. Dün TPİ 1 ve 2 fabrikalarında sermayedar, eyleme katılan işçilerden bir grubu “küfür ettikleri” gerekçesiyle işten attı. İşçiler jandarmaya ifade verilmeye çağrıldı.
“TPİ’de yaşanan son süreç üzerine: Filler tepişirken, ezilen çimen olmayalım!
TPİ fabrikaları ve İzmir Petrol-İş’te yaşanan durumu inceledikten sonra süreci değerlendiren bir yazı yazmaya karar verdik.
Yönetici kademesinin iki tarafa kamplaşması üzerinden başlayan bu süreç, TPİ fabrikaları başta olma üzere İzmir Petrol-İş’e üye olan tüm işçileri etkiledi. İzmir Şube Başkanı Orhan Zengin’in TPİ yönetimi tarafından servis edilen ses kaydı (kendisi de kabul etmiştir) ile sendikanın yetkilerini kendi çıkarları çerçevesinde kullanması ve sendikal içi hesap sürecini başlamıştı. Daha sonra olağan üstü genel kurula gidilmeye çalışılması, genel merkezin anti-demokratik bir karar alarak reddetmesi, dava sürecinin başlaması ile kamplaşma artmıştı. Hemen sonrasında ise temsilcilerin görevden alınması ve yapılan temsilcilik seçimi ile Orhan’cılar ve Örgen’ciler gibi yapay bir ayrım TPİ fabrikalarında iyiden iyiye ortaya çıkmıştı. Bu durumun en son somut yansıması ise Mustafa Örgen’in görevini 3 aydır yerine getirmemesi nedeniyle tüzük yardımı ile görevden alınıp iş başı yapması olmuştu.
Süreç kısaca bu dönemeçlerden geçerken Mustafa Örgen’in iş başı yaptığı gün TPİ işyerlerinde yapılan eylemler bir kez daha işçiyi ikiye böldü.
Baskı, kötü çalışma koşulları, koruyucu ekipmanların verilmemesi nedeni ile eyleme çıkan TPİ işçisi bu durumu iki şekilde değerlendirdi. İlk değerlendirme Orhan Zengin’in görevden kaçmadan işine baktığı ve Mustafa Örgen’in görevini yapmadığı, ikinci değerlendirme ise Örgen’in iş başı yaptığı gün, Orhan Zengin’in Mustafa Örgen’i işten attırmak için yönetime baskı kurmaya çalıştığı bakışıydı.
Her iki bakış da sınıf mücadelesine uzak, kişi endeksli ve sınıfsal çıkarlara karşı ne yazık ki kör olmak anlamı taşıyor. Orhan Zengin eylem kararını bırakın tabana sormayı sadece kendine yakın temsilcilere söyleyerek alıyor. Kendine muhalif diyenler ise eylemi kendilerine karşı yapılmış bir komplo olarak değerlendirerek katılmıyor. Tutarsızlık diz boyu desek abartmış olmayacağız! Kimse çıkıp bu eylemi rayına sokmak için adım atmıyor, yıllardır sorun olan konularla ilgili göstermelik olsa da açığa çıkan bu eyleme kimse kazandırıcı bir etki bırakmak için çaba sarfetmiyor!
Şimdi ise süreç başka bir safhaya gelmiştir. İki taraf kendi çıkarları çerçevesinde ayrışmayı körüklerken işveren işten çıkartma ile bu bölünmeden faydalanmaktan geri durmadı. Bazı işçilerin ifadeye çağrıldığı, bazıların savunmaya çağrıldığı dedikoduları üretim alanlarında sessiz sessiz konuşuluyor. Bir işçi arkadaşımız işten atılmış durumda. Herkes birbirinin gözüne sonuç ne olacak bakışları ile bakıyor!
Bu çaresizlik ve sessizlik niye ?
* İşçi sınıfı kendi sınıf çıkarının önüne neyi koyarsa koysun kaybeder!
* Yapay çatışmalar, sınıf çatışmasının yerini alırsa işçi sınıfı kaybeder!
* Sınıf birliği yerini, çıkar birliği alırsa işçi sınıfı kaybeder!
Şimdi başlangıç zamanıdır! Bu süreç gerisin geriye alınabilir, kayıplar yok edilebilir! Yeter ki birliğimiz kurulsun, toplam çıkarlarımız korunsun! İlk yapmamız gereken işten atılan arkadaşımızı işe aldırmak olmalı! Küfür etti, hakaret etti gibi kuru bahaneleri bir köşeye bırakıp, iş güvencemizi koruyalım.
Bugün yanı başımızda çalışan arkadaşımızın başına gelen bu saldırı, yarın başka bir bahane ile bizi bulacaktır. Eylemli cevap verelim, üretimden gelen gücümüze güvenelim! Orhancı-Örgenci ayrışmasını bırakalım! Birleşelim, birliğimizin gücüne güvenelim! Bağımsız sınıf çıkarlarımız çerçevesinde iş yerimiz basta olmak üzere, sendikamıza kadar bu değişimi inşaa edelim!”