İzmir TPİ Composite fabrikasında toplu iş sözleşmesi görüşmeleri sona yaklaşıyor. Birçok sosyal maddede anlaşmanın sağlandığı görüşmelerde, son oturumların konusunu ücret ve kıdem zamları oluşturuyor. İşçileri temsilen görüşmeye katılan Petrol-İş sendikası ile TPİ sermayedarının 13-14 Nisan günlerindeki oturumlarından sonuç çıkmadı. Sendikanın %25 ücret zammı ve kıdem yılına göre ücretlendirme taleplerine karşı sermayedarın ücretlere en son %20 ve her kıdem yılı için 10 kuruş zam teklifi etmesi üzerine anlaşma sağlanamadı. Anlaşma sağlanamaması ve görüşmelerin tıkanması üzerine TPI Sasalı ve Maltepe fabrikalarında vardiya öncesi ve sonrası eylemler başladı ve işçiler fazla mesaiye kalmamaya başladı.
Fabrika içerisinde de tartışmalar yoğunlaşıyor. Pandemide özel izinlerle ve sektöre göre oldukça düşük ücretlerle mesai baskısı altında çalıştırılan TPİ işçileri, özellikle derinleşen krizle birlikte artan hayat pahalılığına karşı ücretler konusunda patronun teklif ettiğinden çok daha fazlasını istiyorlar. Aynı süreçte içerde sermayedar tarafından yayılan “Grev yapmak yasak” propagandası sendika temsilcileri tarafından da pekiştiriliyor.
Son yıllarda nerdeyse işçilerin grevlerinin tamamı Cumhurbaşkanlığı tarafından yasaklanıyor, işçilerin üretimden gelen güçlerini kullanmaları engelleniyor. Geçmiş dönemlere nazaran özellikle pandemiyle birlikte AKP-MHP iktidarının sermayeyi korumak adına yürüttüğü politikaların bu kadar gün yüzüne çıktığı bir dönemde, patronlar bu yasaklara dayanarak zenginleşmeyi sürdürüyorlar. Yasalara göre grev hakkı olsa dahi fiilen grev yaptırılmaması bile patronlara TPİ’deki gibi “yasak” söylentilerini rahatça yaymasına zemin yaratıyor. Salgın sürecinde patronla işbirlikçi tutumu daha da görünür hale gelen sendika bürokrasisinin de bu yalan söylentinin yayılmasını sağlaması, bu süreçte TPİ işçisinin silahını şimdiden düşürmesi amacına hizmet ediyor.
Petrol-İş sendikasının, TİS süreçleri devam eden fabrikalarda grevlerin yasaklanması ihtimalinin göz önünde bulundurulması telkinlerini yaydığı belirtiliyor. Dolayısıyla TPİ’de yaşananlar hiç şaşırtıcı değil. Telkinle sınırlama ve fiili meşru mücadeleye sevk etmeme tutumu, greve hazırlanmama sonucunu doğuruyor. İşçinin hak arayışına patron ve devletten önce müdahale ediliyor oluşu, günümüzün icazetçi sendikal anlayışının örneklerinden biri sadece.
Tek tek bileşenleriyle, iktidarıyla, devletin tüm imkanlarıyla sermaye sınıfının, işçi sınıfına yönelik bu baskı ve saldırılarına karşı TİS sürecinde mücadeleye geçmek, milyonlarca emekçinin biriken öfkesini açığa çıkartacak eylemli bir hareket imkanıdır. Bunun farkında olan sermaye sınıfı işçiyi işsizlik sopasıyla açlığa ve yoksulluğa terk ederken, çözümsüzlük ve umutsuzluk yaymayı da sürdürüyor. Ekonomik nedenlerle her gün birden çok insan intihar ediyor. Kötü çalışma koşulları iş cinayetlerini beraberinde getiriyor. Her türlü baskı ve tehdit uygulamalarıyla sindirilmeye çalışılıyoruz.
Bütün bu sorunları bir araya gelerek, ortak hareket ederek aşabilir, mücadeleyle yarını değiştirebiliriz. Tüm bunlardan yola çıkarak TPİ işçisinin bugün haklarımız ve geleceğimiz için GREV diyebilmesi, bizlere reva görülen bu koşulları kabul etmemesi gerekmektedir. Hiçbir şey için geç değildir. Asıl şimdi işçinin gücünü ortaya koymanın zamanıdır. Bizlerin ağırlaşan çalışma ve yaşam koşulları üzerinden zenginleşen TPİ patronuna, biz çalışmadığımızda onun hiçbir şey yapamayacağını göstermek için birleşelim, haklarımız için GREV diyelim!
Petrokimya İşçileri Birliği