AGİ dahil 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak belirlenen asgari ücretin gerçekte ne ifade ettiğini anlamak için, bize sefalet ücretlerini reva görenlerin harcamalarına bakabiliriz. Örneğin Sarayın 4 dakikalık harcaması asgari ücretlinin 1 yıllık ücretine tekabül ediyor.
2021 bütçe görüşmelerinde sarayın bütçesinin 4 milyar 39 milyon olduğu ilan edildi. Yani saray dakikada 7.700 lira harcıyor. Erdoğan ise 2021 maaşına tek kalemde 7 bin liralık zam yaparak 81 binden 88 bine çıkardı. Yani asgari ücretin yaklaşık 30 katına. Onunkine AGİ dahil mi bilmiyoruz. Araştırmadık da. Ancak bizim 2 bin 825 liraya AGİ’nin dahil edildiği kesin. Dolayısıyla asgari ücret esasında 2.557 lira.
Saray günde 59 milyonluk bütçeye sahip. Ücretsiz izne çıkartılan bir işçinin ise günlük bütçesi 39 lira.
Erdoğan’ın parmağındaki yüzük üzerine ne söylediğini hatırlarsınız. 94’te “İşte bütün servetim bu yüzük!” demişti. Bu sözleri söylerken başka bir parmağında bir yüzük daha vardı. Bu cümleden 5 yıl sonra ise, “eğer bir gün duyarsanız ki, Tayyip Erdoğan zengin olmuş, bilin ki haram yemiştir!” demişti.
Bütçeden aslan payı alan bir diğer kurum ise Diyanet İşleri Başkanlığı (DİB). DİB’in 2021 bütçesi 12,9 milyar lira olacak. Yani, Diyanet her 7 saniyede bir asgari ücret harcayacak.
Bu arada, eğitime ayrılan bütçenin de 11,3 milyar lira olduğunu söylemek gerekiyor. İnsanca yaşama koşulları için eğitime, sağlığa ayrılması gereken bütçeler, dinsel gericiliğe ve savaşa ayrılmaktadır. Eğitim-sağlık hizmetleri ise piyasaya açılarak paralı hale getirilmektedir.
Bu tablo açıkça gösteriyor ki, AKP-MHP rejimi sefa sürmekte, işçi-emekçilere sefaleti sunmaktadır. Milyonları buna ikna edebilmek içinse dini istismar etmekten geri durmamaktadır.
Başka çıkar yolları da yok zaten. Zira, milyonlarca insanı sefalete mahkûm edip, ayağa kalkmalarını engellemek için baskı politikalarını devreye soktukları gibi, dinci gericiliğin uyuşturucu etkisini de sistematik olarak arttırmaya çalışıyorlar. Diyanete ayrılan bütçe, işçi emekçileri derin bir uykuda tutmak içindir. Çünkü işçi ve emekçilere aza kanaat edip, şükrettiği sürece kurdukları harami düzeni ayakta durmaktadır. Bu ayakta duruş AKP-MHP iktidarının ve sermaye düzeninin çürümüşlüğünün de bir göstergesidir.
Çürüyen düzenleri ile birlikte, işçi-emekçileri de çürütmek istiyorlar. Bu çürümüşlüğe karşı mücadele etmek, insani bir sorumluluktur. Emekçilere şükretmesini söyleyenlerin şatafatlı yaşamları aslında her şeyi ortaya koymaktadır. Milyonluk arabalara binenlerin, saraylarda yaşayanların birkaç saniyede asgari ücret miktarında harcama yapanların şükür üzerine sözleri kaile alınmamalıdır.
R. U. Kurşun