3 Temmuz'da Sakarya'daki Büyük Coşkunlar Havaifişek Fabrikası'nda gerçekleşen işçi katliamı sermayedarların nasıl korunduğunu, işçilerin yaşamının nasıl hiçe sayıldığını gözler önüne sererken, yandaş kapitalistlerin nasıl ihya edildiğine de ışık tutuyor.
Sakarya'nın Hendek İlçesi'nde, 3 Temmuz 2020 günü meydana gelen patlamada, yedi işçinin can verdiği Büyük Coşkunlar Havaifişek Fabrikası, sırtını iktidara dayamış olan sermaye sahiplerinin yasa ve kural tanımaz eylemlerine rağmen nasıl korunduklarının en belirgin örneği…
İktidar yanlısı Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) Sakarya Şube Başkanlığı'nı yürüten Yaşar Coşkun ve ailesine ait olan bu fabrikada ilk kez bir patlamaya meydana gelmiyor. Son 11 yılda, yaşanan altıncı iş kazası bu.
Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığı'nın hazırladığı iddianameye göre ilk iki patlama, 2009 yılının ağustos ve eylül aylarında gerçekleşti.
İki işçi öldü, 40 işçi yaralandı.
Bir yıl sonra, 22 Kasım 2010'da Ufuk Karalı adlı işçi yanarak can verdi.
Ardından 11 Şubat 2011'de kızkaçıran bölümündeki patlamada Hediye Hallaç öldü ve sekiz işçi yaralandı. Bu kazaya ilişkin fabrika sahibi Yaşar ve Fatih Coşkun kardeşlere, bir kişinin ölümüne ve birden çok kişinin yaralanmasına neden olmak suçundan ceza verildi.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 2015 yılında kararı bozdu. Cezayı az bulan 12. Daire, “adalet ve hakkaniyet kuralları uyarınca alt sınırdan daha fazla uzaklaşarak” sanıklara daha yüksek ceza verilmesini istedi.
Yargıtay: Önlem yok, baskı var
Çünkü Daire'ye göre…
Kızkaçıran ünitesindeki ilkokul mezunu işçilere yeterli iş güvenliği eğitimi verilmedi.
İşçilerin çalıştığı masa, statik elektrik oluşturuyordu.
Çalışma masasının arkasında kutular içerisinde patlayıcılar vardı.
Ünitede acil çıkış kapısı yoktu.
Tek çıkış kapısının önüne koliler yığılmıştı.
İşçilere “Daha çok çalışın” diye baskı yapılıyordu.
“Çok tehlikeli işler” kapsamındaki fabrikada, yasak olmasına rağmen kadın işçi çalıştırılıyordu.
Ölümlü iş kazalarına rağmen risk değerlendirmesi yapılmadı.
Elektrik ve aydınlatma tesisatı ile elektrikli cihazlar alev geçirmez değildi.
‘Öngörülebilir ve önlenebilir'
Yaşar Coşkun, bu davada yargılanırken 14 Aralık 2014'te beşinci iş kazası gerçekleşti. Yılmaz Şapoğlu adlı işçinin spiral makinasıyla demir kesmesi sırasında sıçrayan kıvılcım, patlayıcı kimyasalları tutuşturdu. Şapoğlu öldü ve bir işçi yaralandı.
Coşkun'a, Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde bir dava daha açıldı.
Fakat Coşkun, bugüne dek ne bir ceza aldı, ne de tutuklandı.
Kuralsızlığa göz yumuldu.
O kadar ki fabrikada “Çin Mahallesi” adı verilen kaçak bir üretim ünitesi oluşturuldu. Çin'den makine getirtilerek bu ünitede kaçak şekilde barut üretildi. Müfettişlerin Çin Mahallesi'ni denetlemesi engellendi.
Adeta 4 Temmuz 2020'deki felaket beklendi.
Patlamadan sonra Yaşar Coşkun ve dört kişi tutuklandı. Altı sanığa dava açıldı.
İddianamede, 2009 yılından bu yana bütün patlama ve kazaların benzer nedenlerden kaynaklandığı vurgulanarak, “Buna rağmen gerekli önlemler alınmayarak aynı şekilde çalışılmaya devam edilmesinin kazayı öngörülebilir ve önlenebilir hale getirdiği” belirtildi.
Tuzla'dan Soma'ya
Fabrikadaki faciaların “öngörülebilir ve önlenebilir” nitelikte olduğunu anlayabilmek için 11 yıl geçmesi…
Altı patlama ve iş kazasının meydana gelmesi…
12 işçinin ölmesi ve 157 işçinin yaralanması mı gerekiyordu?
Kaldı ki bir olay öngörülebilir ve önlenebilir nitelikteyse o bir kaza değil, cinayettir.
Büyük Coşkunlar Havafişek Fabrikası ve yargılandığı iki davaya rağmen Yaşar Coşkun, belli ki son patlamaya kadar korundu.
Yalnızca Coşkunlar değil…
Kum torbaları yerine insanla filika testi yapılan Tuzla tersanelerinde, 301 madencinin can verdiği Soma'da, 18 işçinin 17 bin ton su ve çamurda boğulduğu Ermenek'te, 10 emekçinin bir plaza inşaatının 29. katından yere çakıldığı Mecidiyeköy'de, hep aynı koruma zırhı karşımıza çıkıyor:
Suçlular ve güçlüler AK Parti rozetiyle dolaşıyor.
Coşkun’dan iddialara yanıt
25 Ekim'deki “Çin Mahallesi'nde cinayet” başlıklı yazım üzerine Büyük Coşkunlar'ın avukatı Mehmet Mangıroğlu, yanıt hakkını kullanmak üzere açıklama gönderdi. Mangıroğlu, fabrikada barut üretilmediğini, yurt dışından barut getirildiğini söyledi.
Fabrikanın sürekli denetlendiğini, elektrik tesisatının iyileştirildiğini, işçilere eğitim ve iş güvenlik donanımlarının verildiğini savundu. Yaşar Coşkun'un Sakarya'yı tanıtmak, şehir için iyi şeyler yapmak ve yardımda bulunmak amacıyla MÜSİAD Şube Başkanı olduğunu, şirketin kayrılmasına hizmet etmediğini ileri sürdü.