Hesabını işçi ve emekçiler soracak!
Sermaye daha fazla üretim ve kâr hırsıyla işçilerin hayatını hiçe saymaktadır. Kuralsız çalışmanın kurala dönüşmesi nedeniyle, hemen her gün madenlerde, inşaatlarda, tersanelerde yaşanan iş cinayetleri kapitalist düzenin normali olmuştur. Soma faciası, Sakarya Havai Fişek patlaması vb. gibi katliamlar yaşandığında ise, toplumsal tepkiyi o anda bertaraf etmek için birkaç kişiye göstermelik cezalar verilerek, süreç geçiştirilmeye çalışılmaktadır.
Türkiye’nin utanç tablosu: 301 maden işçisinin katillerine tahliye
Türkiye tarihinin en büyük işçi katliamı olan Soma maden katliamı davasında, sermaye devleti işçi düşmanı yüzünü bir kez daha gösterdi ve katilleri aklamaya devam etti. 2020 yılının ekim ayında Soma madenin patronu Can Gürkan’ın da aralarında olduğu dört sanığa, olası kastla 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama suçundan ceza verilmesine hükmeden Yargıtay, itiraz üzerine kararını değiştirdi. 12. Ceza Dairesi, dört sanığa bilinçli taksirle ölüme ve yaralamaya neden olma suçlarından ceza verilmesine hükmetti. Değişiklik kararı, dört ay önceki kararı veren 5 kişilik heyetten 3’ünün değişmesinin ardından geldi. 12. Ceza Dairesi’ne yeni atanan 3 üye de kararın değiştirilmesi yönünde oy kullandı.
Manisa’nın Soma ilçesinde, 13 Mayıs 2014’te yaşanan ve 301 madencinin hayatını kaybettiği maden katliamından sonra cezaevinde tutuklu bulunan Genel Müdür Ramazan Doğru, İşletme Müdürü Akın Çelik, yardımcısı İsmail Adalı, tutuklu bulundukları süre göz önüne alınarak, infaz savcılığı tarafından geçtiğimiz hafta serbest bırakıldılar. Patron Can Gürkan ise ‘Bilinçli Taksirle Adam Öldürme’ suçundan 13 Nisan 2021 tarihinde tekrar hakim karşısına çıkacak ve en fazla 22 yıl hapis cezası verilebilecek. Geçen yıl yapılan infaz düzenlemesi sayesinde bu cezanın yarısı infaz edilecek ve 3 yıllık denetimli serbestlik hakkı kullandırılacak. Böylece 301 maden işçisinin katilleri cezasız kalacak, Soma katliamına bir yenisini eklemek için madenlerde işçi kanı dökmeye devam edecekler.
Yaklaşık 7 yıldır içindeki acının dinmediğini vurgulayan madenci eşi Naciye Kaya, “Yargıtay’ın verdiği ikinci karar, sorumlu olanların cezaevinden çıkması bizim için utanç verici bir durum. Utanç verici bir tablo yaşıyoruz. Bizim eşlerimizi tekrardan bir daha öldürdüler. Bu duruma çok da şaşırmadım. Adalete zaten güvenim yoktu, son yaşananlar ile tamamen bitti. 7 yıldır içimdeki acı hiç dinmedi. Yaşadığımız bu acının hesabı bir gün sorulur” sözleriyle yaşananlara ayna tutu.
İş cinayetlerinde cezasızlık artacak
Sermaye düzeninin dümenindeki AKP-Erdoğan iktidarı, çıkarttığı yasalarla ve verilen yargı kararlarıyla patronları korumakta ve onlara sahip çıkmaktadır. Türkiye’de uzun yıllar süren iş cinayeti davalarında, etkin bir yargılama yerine göstermelik yargılamalar yapılmaktadır. Yapılan yargılamalar sonunda, sermaye sahipleri ile üst düzey yetkililer, dolayısıyla gerçek sorumlular genelde cezalandırılmazken, kamuoyunda çok tepki yapan ya da gündem olan davalarda cezalar en alt sınırdan verilmektedir. Suçlu olarak da daha çok işçiler ya da iş güvenliği uzmanları, mühendisler gösterilmektedir. Son olarak gerici-faşist AKP iktidarı, tüm iş cinayetleri davasının gittiği Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin üç üyesini değiştirmiş olarak, yaşanacak iş cinayetleri davalarında sermayedarları artık daha rahat aklayabilecektir. Bundan sonra iş cinayetlerine ilişkin dava dosyalarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması ya da para cezası gibi kararlar daha da sıklaşacaktır. Nitekim 301 maden işçisinin katledildiği Soma Maden katliamı sorumluları bile cezasız bırakılmıştır. Bu yüzden her yıl yüzlerce işçi iş cinayetine kurban gitmektedir. Ve sorumluları da muhtemelen cezasız kalacaktır.
Zorbalığa karşı işçi sınıfının örgütlü mücadelesi!
İş cinayetlerinin en önemli sebebi, işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerinin alınmamasıdır. Sermayedarlar işçilerin sağlığı yerine, işin daha ucuza mal edilmesine ve daha fazla kâr etmeye çalışmaktadırlar. Bu yüzden her iş kazası ve cinayetin temel sorumlusu kapitalist sistem ve sahipleridir. Erdoğan-AKP iktidarı iş başına geldiğinden beri sermayenin demir yumruğu işlevini iş cinayetlerinde de sergilemekte, tüm sorumluları aklamak için emri altındaki yargıyı kullanmaktadır.
Sermaye iktidarının bu kadar pervasız davranmasının gerisinde işçi sınıfının örgütlü mücadelesinde yaşanan zayıflık yatmaktadır. İşçi sınıfına kölelik yasalarını dayatan sermaye devletinin kapitalistlere gönül rahatlığıyla teşvikler yağdırmasının, koruyup kollamasının nedeni işçilerin sınıf olarak hareket etmemesidir. Sermaye devletinin gerek iş güvenliği konusunda gerekse iş cinayetleri karşındaki tutumu, sınıf kimliğine uygun bir şekilde, kapitalistlerden yanadır. İşçi ve emekçilerin, bu örgütlü katliam şebekesine karşı örgütlü bir sınıf haline gelmesi gerekmektedir. Sınıfa yönelik saldırılara karşı koymanın, iş cinayetlerini önlemenin başka yolu yoktur.