Sendika ağaları: “Bu saldırı bizsiz geçmez!”

AKP-MHP rejimi kıdem saldırısı ile beraber birçok saldırıyı da gündeme getirdi. Bunları hayata geçirmek için uygun zamanı kolluyor. Sendika ağaları da sınıfı kontrol altında tutmaya çalışarak bu suça ortak oluyorlar.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 03 Temmuz 2020
  • 10:41

Türkiye işçi sınıfının elinde kalan son ciddi hak olan kıdem tazminatı, gerici AKP-MHP rejimi tarafından gasp edilmek isteniyor. “Yeni normalleşme” bahanesiyle “ulusa sesleniş” konuşması yapan AKP’nin şefi, kıdem tazminatını Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) adı altında gasp etmek için çalışmalarını sürdürdüklerini ilan etti.  

T. Erdoğan’ın saldırıyı açıkça ilan etmesi üzerine birçok sendika yönetimi açıklama yaptı. “Kıdem tazminatı kırmızı çizgimizdir” denen açıklamalarda kıdemin fona devredilerek gasp edilmesine karşı çıkıldı. Mücadele edeceklerini söyleyen sendika yöneticileri, bu saldırıya izin vermeyeceklerini iddia ettiler. 

Yıllardan beri sermaye rejiminin gündemine olan saldırı, işçilerin tepkisinden dolayı geri çekiliyordu. Sermayenin demir yumruğu olan AKP-MHP rejimi bu defa kolay geri adım atacak gibi görünmüyor. Saldırının pandemi ile iyice derinleşen ekonomik krize karşı yeni kaynaklar yaratmak ve sermaye sınıfını bu son “yük”ten kurtarmak gibi amaçları da var. Bu yüzden sermayenin rejiminin bu saldırıyı gerçekleştirmek için daha inçe yöntemler geliştirme arayışında olduğu aşikar.

İşçi sınıfının yükselteceği mücadeleyi doğmadan pasifize etmek veya bastırmak için yeni yollar deneniyor. Bir yandan salgında işçi emekçileri maniple ederek, iktidarın politikalarına ikna etmek için kurulan bilim kurulunun benzerini kuracaklarını ilan ettiler. Bir yandan da sermayenin ajanları rolünü oynayan sendika ağaları ile toplantılar yapılarak işçi sınıfında oluşabilecek olan tepkiyi içerden bastırmanın yolunu döşüyorlar.

Sermaye temsilcileri, saray rejimi ve sendika ağaları arasında şu ana kadar iki toplantı gerçekleştirildi. Ancak bir sonuç çıkmadı. Görünen o ki, sendika ağaları işçi sınıfından yükselebilecek tepkiyi dindirmenin yollarını halen bulabilmiş değil. Diğer türlü çoktan bir anlaşma olur ve Türk İş ağası Ergün Atalay geçmişte olduğu gibi çıkar “konuyu böyle kapattım” diyerek saldırıya onay verirdi. Sendika ağaları Ergün Atalay-Mahmut Arslan ikilisi kıdem tazminatı saldırısı gündeme geldiğinden beri, işçi sınıfının çıkarlarını savunuyormuş görüntüsü verebilmek için açıklamalar yapıyor.

AKP şefinin kıdem tazminatının gaspı için start vermesi üzerine Türk İş ağası Ergün Atalay, “bizimle konuşmadan böyle bir ‘düzenlemeyi’ geçiremezsiniz” dedi. Acilen AKP şefi ile bir toplantı yapmak istediğini söyledi. İşçi sınıfını sürekli sırtından hançerleyen bu ağa takımı, saldırının kapsamının büyük olmasından dolayı rejimin kendilerine ihtiyaç duyacağını biliyor. T. Erdoğan’la görüşmeye meraklı Ergün Atalay, Mahmut Arslan gibi ağalar aslında “bu saldırı bizsiz geçmez” demeye getiriyorlar.

Saray rejimi kıdem tazminatını gasp etmek için harekete geçince birçok fabrikadan işçilerin sesleri yükselmeye başladı. Bundan dolayı Türk İş ağalarının bu saldırıya açıktan destek vermesi mümkün görünmüyor. Orta yol bulunması için iktidara çağrıda bulunuyor, aslında bir nevi “yalvarıyor”. Saldırıya karşı bir şeyler yapmış görüntüsü vermek için Türk İş Başkanlar Kurulu’nu toplayıp bazı kararlar aldıklarını ilan ettiler. Bu kararlardan biri 81 ilde “kıdem tazminatında fona hayır” içerikli, basın toplantısı yapmak. Böylece “biz sınıfın hakları için bir şeyler yapıyoruz” görüntüsü vermeye çalışıyorlar.

Hak-İş ağası Mahmut Arslan da AKP’nin sendikalardaki Truva atlarından biridir. İktidarı desteklediğini gizleme gereği de duymuyor. Öyle ki, pandemi süresince birçok hak kaybına uğrayan işçilere sadece sabretmelerini nasihat ederek o zaman da safını çok net göstermiştir. Ancak o da kıdem saldırısı karşısında “rahat” değil. O da saraydaki efendilerine yaranmak ile işçilerin tepkisi arasında sıkışmış görünüyor.

Sendikalara çöreklenmiş bu ağaların işlevi de misyonu da sermayenin sınıfa dönük saldırılarını sorunsuz hayata geçirmesine hizmet etmektir. İşçi sınıfına karşı işledikleri bu suçlar sayesinde koltuklarını koruyabiliyor, lüks ve şatafat içinde yaşamlarını sürdürebiliyorlar. Bu ajanlar işçi sınıfının içinden çıkarak, sermayeye yaptıkları hizmetleri karşılığında bu koltukları işgal ederler. Örneğin asgari ücret belirlenirken ya da TİS süreçlerinde işçi sınıfını temsil ediyor görünürler oysa her zaman sermayenin safında yer alıyorlar. Sermayenin demir yumruğu görevini üstlenen AKP-MHP rejimi kıdem saldırısı ile beraber birçok saldırıyı da gündeme getirdi. Bunları hayata geçirmek için uygun zamanı kolluyor. Sendika ağaları da sınıfı kontrol altında tutmaya çalışarak bu suça ortak oluyorlar.

İşçi sınıfının bu saldırılara ve sömürünün katmerleşmesine karşı mücadeleden başka seçeneği yoktur. Karşısında sermaye, iktidar ve sendika ağalarından oluşan ‘şer üçlüsü’ var. ‘Sınıfa karşı sınıf’ eksenli mücadele bu şer üçlüsünü hesaba katarak yükseltilmeli. İşçi sınıfı, talepleri tabanda örgütlenen, sendika bürokrasisinden bağımsız gelişen ve fiili-meşru mücadele yöntemlerini kullanarak kazanabilirler. Fabrikalardaki öncü işçiler zaman geçirmeden bu bilinçle harekete geçmelidirler…