Pandeminin sağlığımıza etkilerinin nispeten zayıflamasına rağmen, pandemi-kriz ikilisinin çok yönlü faturasının biz işçi-emekçilere kesilmeye çalışıldığı bir süreçteyiz. Pandemi boyunca ölümüne çalıştırıldık, ancak payımıza daha fazla ölüm, açlık, yoksulluk düştü, düşmeye de devam ediyor. 1 Mayıs’ın ardından, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin öngünlerinde gerçekleştirdiğimiz Merkez Yürütme Kurulu toplantımız ile yaptığımız değerlendirme ve aldığımız kararları sunuyoruz.
***
Ekonomik kriz derinleşiyor. AKP-MHP iktidarı bile krizin ağır yükünü görmezden gelemeyerek, “alım gücünün düştüğünün farkındayız” demek zorunda kalıyor. Artık hiç kimsenin güveninin kalmadığı TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı bile %70’e dayandı. Bu koşullarda sermayenin ayakta durması için alınan kararlar ile maaşlarımız eriyor, alım gücümüz düşüyor, temel tüketim maddelerine zam üstüne zam geliyor.
AKP-MHP iktidarının bu sürece tek çözüm önerisi “fedakârlık etmemiz”, “beklememiz”, “şükretmemiz”. Bir de fahiş kira artışlarına karşı sözde önlem adı altında, zaten borç batağında olan bizlere konut kredisi almamızı tavsiye ediyorlar. Bütün metal işçilerinin bildiği gerçekleri tekrar tekrar anlatmak gerekmiyor. Yoksullaştığımızın farkında olmamak imkânsız.
İşçi-emekçilerin hak alma mücadelesini engellemek için baskı, yasak ve engellemeler de devam ediyor. Sözde yasal bir hak olan sendikalaşma hakkını kullandığı için yüzlerce, binlerce işçi işten çıkartılıyor. Direnişe geçtiğinde engellemelerle, baskıyla, tehditle karşılaşıyor. Pressan’da, Asen’de ve birçok fabrikada süren direnişlerin büyütülmesi, işçi sınıfının sorumluluğudur. Hakkımız olanı almak istiyorsak örgütlenmek, direnmek, direnişteki işçilerle dayanışmak temel görevimizdir.
Bu gidişata dur demek istiyorsak, üretimden gelen gücümüzü kullanmalı, fabrika komitelerimizi kurmalı, harekete geçmeliyiz. Bu ablukayı dağıtacak güç bizlerin ellerinde. Sermayenin de hükümetinin de en büyük korkusu işçi-emekçilerin örgütlenmesi, hakkını almak için harekete geçmesidir. Korkularını gerçek kılmak ise bize düşmektedir. Boyun eğme değil, ayağa kalkma vakti gelmiştir.
Unutmayalım ki, öfkemizi dindirmek için seçimleri beklememizi öğütleyenler olacaktır. Seçimlerle mevcut hükümetten kurtulacağımız söylenmektedir. Peki, sermayenin egemenliğinden ve sömürüden de kurtulabilecek miyiz, seçimlerle? Veya seçimlerle kurulan hükümetler sermayeye hizmet etmeyecek mi? Bizlerin, her koşulda kendi sınıf kavgamızı yürütmemiz gerekmektedir. Metal İşçileri Birliği olarak başta bütün metal işçileri olmak üzere herkesi sınıf kavgamızı büyütmeye, fabrikalarımızdan başlayarak örgütlenmeye, üretimden gelen gücümüzü kullanmaya, alanlara çıkmaya çağırıyoruz. İşçi sınıfı ne kazandıysa, eylemlerle, direnişlerle, sokaklarda, meydanlarda kazanmıştır. Hiç kimse hiçbir hakkı bize sunmamıştır. Bileğimizin hakkıyla almışızdır. Almaya da devam edeceğiz.
Pandemi boyunca çalışmak dışında her şey yasakken, sendikal faaliyetler askıya alınmışken, direnişlere, işçi eylemlere yasaklar geliyorken; 1 Mayıslara da yasaklar getirilmişti. Halen kent meydanlarındaki yasaklar devam etse de on binlerce işçi-emekçinin alanları doldurduğu bir 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Ancak, işçi ve emekçilerin kendi talepleri ile alanlarda olduğu değil, hükümetin baskısı altında ve de sendikal bürokrasinin hakimiyetinde gerçekleşen bir 1 Mayıs’tı. Sermayenin 1 Mayıslardan, işçi-emekçilerin bir araya gelmesinden ne kadar korktuğunu bir kez daha gördük. Aynı zamanda, sendikal bürokrasinin etkisinin kırılmasının ve işçi sınıfının sendikalarına sahip çıkması gerektiğinin ne kadar önemli olduğunu da bir kez daha gördük.
15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi’nin öngünlerindeyken, bu büyük deneyimin derslerinden öğrenmek büyük önem taşımaktadır. 15-16 Haziran, işçi sınıfının örgütlülüğünü hedef alan yasalara karşı üretimden gelen gücünü kullanarak İstanbul’un meydanlarını zapt ettiği, devletin baskısına, barikatlara, kurşunlamalara, 3 işçinin öldürülmesine rağmen direndiği, burjuvaların yurt dışına kaçtığı ve sermaye devletinin saldırı yasalarını geri çekmek zorunda kaldığı bir direnişin tarihidir. 15-16 Haziran işçi sınıfına yürünmesi gereken yolu göstermektedir.
***
Önümüzdeki süreçte birliğimizi güçlendirmek için, çalışmalarımızı yoğunlaştırmaya devam edeceğiz. Bütün metal işçilerini, sendikalı sendikasız veya hangi sendikaya üye olursa olsun, MİB’li olmaya, MİB’te gücümüzü birleştirmeye, toplantılarımıza, meclislerimize katılmaya çağırıyoruz.
Metal İşçileri Birliği nasıl ki, bugüne kadar patronların, MESS’in ve sendika bürokratlarının korkulu rüyası olmuşsa, bu korkularını büyütmek için öncü metal işçilerinin emeğine, birliğine ihtiyacımız var. Unutmayalım ki, bugün artık boyun eğme vakti değildir. Ayağa kalkma vaktidir!
Metal İşçileri Birliği Merkezi Yürütme Kurulu