Kamu Çalışanları Birliği (KÇB), “KHK'lar, direnişler ve sendikalar” gündemiyle panel gerçekleştirdi.
Dün (13 Ekim) Eğitim Sen İstanbul 2 No'lu Şube (Kadıköy) binasında gerçekleştirilen panele, KÇB sözcüsünün yanı sıra Kadıköy direnişçisi Hüseyin Demir ile Veli Saçılık ve Acun Karadağ da katıldı.
“Saldırılar Şubat Genelgesi ile başladı”
Tüpraş'ta iş cinayetinde katledilen işçilerin anılmasıyla başlayan panelde ilk sözü KÇB sözcüsü aldı.
Kamu emekçilerine yönelik saldırıların 15 Temmuz darbe girişiminden çok önce başlatıldığını ifade eden KÇB sözcüsü, Şubat Genelgesi'nden itibaren bu saldırıların startının verildiğini belirtti.
Ancak o gün olduğu gibi, üyelerinin ihraç edilmesi karşısında da KESK yönetiminin beklemeci tavrını sürdürerek “kıyımlar bizi teğet geçecek” anlayışıyla süreci izlemekle yetinmesini eleştirdi. KESK'in 1 yılda 50 bin üye kaybı yaşadığını belirtti.
“Tarihsel saldırılar aynı zamanda tarihsel olanaklardır” diyen KÇB sözcüsü, kamu emekçilerine yönelik bu saldırıları kendi cephesinden bir kazanıma çevirebilme şansına sahip olan KESK'in sergilediği pratik ile bugün olağan sendikal faaliyetini dahi yürütemez konuma geldiğine dikkat çekti.
Kendilerinin en başından beri direnişi sendikalarının önüne koyduklarını hatırlatan KÇB sözcüsü, “Barutumuzu başta tüketmeyelim” söylemiyle beklenerek kıyımların artmasına kapı aralandığını söyledi.
“KESK direnişleri yalıttı, sahiplenmedi”
Nuriye Gülmen'in başlattığı direniş ile ihraçlara yol gösterdiğini ifade eden KÇB sözcüsü, peşi sıra tekil direnişlerin başladığını, ancak KESK'in “örgüt disiplinine aykırı” diyerek bu direnişleri yalıttığını ve sahiplenmediğini anlattı. İstanbul'daki direnişin de ihraç edilen emekçilerin basıncı sonucu KESK Şubeler Platformu adıyla yapıldığını, ancak sendika yöneticilerinin buraları sadece kendileri için bir konuşma kürsüsü olarak gördüklerini belirtti. Direnişi sahiplenmek ve yaymak için hiçbir adım atmadıklarını ekledi. KESK'i yerden yere vurdukları yönündeki eleştirilere cevaben ise “Biz KESK'i yerden yere vurmuyor, KESK'in değerlerine sahip çıkıyoruz” dedi.
KESK'in bu dönem yaptığı hiçbir açıklamada direniş vurgusu yapılmadığına dikkat çeken KÇB sözcüsü, ihraç saldırılarının kendiliğinden duracağını ummanın yanlış olduğunu belirterek direnişlerin ortaklaştırılmasının bir ihtiyaç olduğunu söyledi.
Son olarak açlık grevi üzerinden yapılan tartışmalara değinen KÇB sözcüsü, “temel olan taleplerin meşruluğudur” diyerek Gülmen ve Özakça'nın açlık grevlerinin ulaşabileceği sonuca ulaştığını bunu sıçratma sorumluluğunun ise sendikalarda ve destekçilerde olduğunu söyledi.
“Direnişler her yere yayılmalı”
Kadıköy direnişçisi Hüseyin Demir ise Yüksel direnişçilerinin mücadelesini selamlayarak konuşmasına başladı. Eşiyle aynı anda ihraç edildiğini, ardından Eğitim Sen yöneticileri ile toplantı yaptıklarını ve direnişi onlara zorla kabul ettirdiklerini anlattı. Sendika genel kurularında, toplantılarında yüksek perdeden konuşan “siyasi kimlikleri” 34 haftalık direnişlerinde hiç görmediklerini belirten Demir, bu anlayışların ihraç edilen emekçileri kooperatif ve dayanışma adı altında iş yeri açmaya ve ticarete teşvik etmesine tepki gösterdi. Sendikalardaki siyasi yaklaşımların direnişleri sahiplenmemesini ya da bazılarını sahiplenip bazılarını sahiplenmemesini eleştirdi.
Sürdürdükleri mücadelenin büyümesi için direnişin her yere yayılması gerektiğini ifade eden Demir, bunu sendikaların yapması gerektiğini belirtti. Direnişçiler olarak kendilerinin de eksiklikleri olduğu, tam anlamıyla bir programları olmadığı özeleştirisini yaptı.
“Nuriye ve Semih'i kurtarmak için eylemleri büyütmek gerekiyor”
Ardından panele ara verilerek Nuriye ve Semih İçin Dayanışma'nın Süreyya Operası önündeki eylemine katılan emekçiler eylem sonrasında panele kaldıkları yerden devam ettiler.
Bu bölümde konuşan Acun Karadağ, “Nuriye ve Semih açlık grevinden yargılanıyor” diyerek bunun duruşma salonunun kapısındaki listede de yazığını belirtti. Bu nedenle onların tutuklu olduğunu ancak kendisinin de yargılandığı halde tutuklanmadığını ifade etti. Ancak açlık grevinin de bir direniş biçimi olduğunu söyledi.
AİHM'den çıkacak kararlara bel bağlamanın doğru olmadığını söyleyen Karadağ, Nuriye ve Semih'i kurtarmak için eylemleri büyütmek gerektiğine vurgu yaptı.
İhraç edildikten Nuriye ve Semih ile birlikte sendika yönetimleriyle de görüştüklerini anlatan Karadağ, sendikalara egemen siyasi anlayışların direnişin önünde engel olduklarını belirterek “Yalnız kaldık, kendi isimlerimizle çıktık direnişe” dedi.
“Benden geçti, bir şey yapılamaz” algısı yıkılmalı
Veli Saçılık ise artan baskı ve saldırılar karşısında “Benden geçti, bir şey yapılamaz” algısının yıkılması gerektiğini ifade ederek Nuriye Gülmen'in tam olarak bunu yaptığını belirtti. Yüksel direnişine verilen desteğin gerici iktidarı rahatsız ettiğini söyleyen Saçılık, kendilerine yapılan saldırıların en ufak ayrıntısına kadar planlandığını belirtti.
Bakırköy ve Kadıköy'deki direnişlere değinen Saçılık, buralarda KESK'in öncülük etmediğini, ihraç edilen emekçilerin KESK'e öncülük ettiğini belirtti. Direnişe dair hiçbir şey yapmadıkları halde KESK yöneticilerinin buradaki eylemleri KESK’in yaptığı algısıyla kendilerini savunduklarını ifade etti.
Kendisinin Yüksel'de eyleme ilk katıldığında “sen onlardan değilsin, ne işin var orada” dendiğini anlatan Saçılık, önemli olanın eylemin taleplerinin haklı olması olduğunu söyledi. Eyleme başlamasıyla üzerindeki pasları attığını belirten Saçılık, “KESK yönetimine de bunu öneririm” dedi. Bir yöneticinin işin başında kendisinin olması gerektiğini söyleyen Saçılık, KESK yönetiminin bu şekilde davranmamasını ise eleştirdi. Var olan direnişlere “yanlış” diyenlerin alternatifler geliştirmediğine dikkat çekti.
“Açlık grevi yanlış” tartışmasını eleştiren Saçılık, önemli olanın direnişin haklılığı olduğunu ve bugün iki insanın hayatının söz konusu olduğunu belirterek “Bu yenilgi hepimizin yenilgisi, bu zafer hepimizin zaferi olacaktır” dedi. Son olarak İstanbul'daki direnişlerin önemli olduğunu, ancak seslerini daha fazla duyurmaları gerektiğini ifade ederek sözlerini sonlandırdı.
Soru ve katkılar
Saçılık'ın konuşmasının ardından katkı ve soru bölümüne geçildi. Bu bölümde sendikalardaki uzlaşmacı anlayışlar sorunu, KESK'in yaratığı güven yitimi sorunu ile irade eksikliği, diğer tartışmaların bir tarafa bırakılarak var olan direnişlerin desteklenmesi gerektiği konularında yapılan eklemelerin yanı sıra panele katılan emekçiler sorularını da sordular. Soruların cevaplanması sırasında direnişlerin birbiriyle irtibatlı olması ve ortaklaştırılması gerekliliği ifade edilerek panel sonlandırıldı.
Kızıl Bayrak / İstanbul