İstanbul KHK Direnişçileri tarafından ‘İhraçların hukuki durumu ve ne yapmalı?’ başlığıyla panel gerçekleştirildi.
Saat 14.00’te Kadıköy’deki Türkiye İşçi Partisi (TİP) bürosunda düzenlenen panelde ilk olarak moderatör, İstanbul KHK direnişçisi Hüda Yıldırım kısa bir açılış konuşması yaptı. Yıldırım paneli, üyesi oldukları KESK binasında yapmak istediklerini ancak KESK yöneticileri “uygun görmediği” için panelin TİP bürosunda gerçekleştirildiğini aktardı.
İstanbul’da süren 70 haftalık direnişi anlatan kısa bir sinevizyonun izlenmesinin ardından Av. Hüseyin Aygün konuştu. 2003’te kaldırılan OHAL’in AKP’nin 2 yıllık OHAL’ine göre ‘daha insani’ olduğunu ifade eden Aygün, o dönem de katliamlar, köy yakmalar gibi uygulamalar olduğunu ancak AKP’nin OHAL’inde hukuk rejiminde daha fazla değişiklik yapıldığını hatırlattı. 27 yıllık OHAL’de sürgün edilmeye dair iki KHK çıkarıldığını söyleyen Aygün, bugünkü gibi işten atma, sonsuza dek kamudan çıkarma, çalışma ve sigorta hakkını ortadan kaldırma gibi uygulamaların ise olmadığını ifade etti. AKP OHAL’inin yarattığı tahribatın eski OHAL’le kıyaslanamayacağına dikkat çekti. “Türkiye’de yargı tasfiye edildi” diyen Aygün buna dair örnekler verdi. İhraç edilen çoğu kişinin buna karşı koymadığına, “Allah bizi sınıyor” bakışında olduklarına dikkat çeken Aygün, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın direnişlerinin bu kişilerde dahi büyük saygınlık oluşturduğuna dair tanıklıklarına değindi.
Devamında ihraç edilmiş akademisyen Cenk Yiğiter Skype uygulamasıyla panele bağlandı. Erdoğan’ın anayasadan kurtulmak için OHAL ilan ettiğini ifade eden Yiğiter, KHK ile ihraç edilenler olarak, yalnızca yurttaş olanlara tanınan kamu görevine girme hakkından mahrum edildiklerini belirtti. İhraç edildiği Ankara Üniversitesi’ne öğrenci olarak da giremediğini belirten Yiğiter, KHK’lıların fiilen yurttaşlıktan çıkarılmış olduklarını kaydetti. Bunu Nazi hukuku olarak tanımlayan Yiğiter o dönemle olan benzerliklere dikkat çekti.
HDP milletvekili ve ihraç edilmiş doktor Ömer Faruk Gergerlioğlu sürecin daha da karanlıklaştığını, Türkiye’de bir soykırım yaşandığını ifade ederek konuşmasına başladı. Yaptıkları bir anket çalışmasından toplanan veriler üzerine konuşan Gergerlioğlu, Ortaçağ’daki cadı avı politikasının bir benzerinin bugün Türkiye’de yaşandığını kaydetti. “Artık neslinizi etkileyen bir tehlike var” diyen Gergerlioğlu güvenlik soruşturması, KHK vb. ile kişinin yanı sıra akrabaları ve alt soyunun da etiketlendiğine dikkat çekti. KHK’ların toplumu ve eğitim, bilim, kültür, hukuk, ekonomi vb. tüm alanları olumsuz etkilediğini vurgulayan Gergerlioğlu, gözaltı ve tutukluluk süreçlerinin de ciddi hak ihlalleriyle sürdüğünü hatırlattı. KHK’lı milletvekilleri olarak meclis içi ve dışında yaptıkları çalışmalardan bahsetti. OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu’na yaptıkları ziyareti aktaran ve “bir suç örgütü olarak çalıştığına ve hukuku katlettiğine” dikkat çeken Gergerlioğlu, KHK’ların 12 Eylül’ün ardından olduğu gibi bir gün mutlaka iptal edileceğine inandığını ifade etti. Bunun hukuki bir yolla değil, siyasi bir dönüşümle gerçekleşeceğini söyledi.
İstanbul KHK direnişçisi Yurdagül Şahin Demir, 2006’da mezun olduktan sonra sözleşmeli öğretmen olarak çalıştığını, kadrolu olduğundaysa ihraç edildiğini aktararak konuşmasına başladı. Kamu emekçilerinin iş güvencesinin ortadan kaldırılmasının 15 Temmuz darbe girişimiyle başlamadığına dikkat çeken Demir, 7 aylık hamile iken direnişe başladığını aktardı. Direniş başladığında Yüksel ve Düzce’de direniş olduğunu hatırlatan Demir, Antakya Samandağ ve Dersim’deki eğitim emekçilerinin açığa alındıkları işlerine örgütlü duruşları sayesinde döndüklerini belirtti. Bu süreçte KESK olarak toplantı yaptıklarını, direnme eğiliminin baskın geldiğini ve böylece 20 Şubat 2017’de 70 haftalık direnişin başladığını ifade etti. İhraç edilen kamu emekçilerinin direnme iradesi sonucu direnişin başladığını vurgulayan Demir, kamu emekçileri tarihinde bir ilk olarak bu kadar uzun soluklu bir eylem olduğunu kaydetti. Yine farklı siyasal anlayışların da bir araya geldiği tek örnek olduğunu ekledi. Seçimler öncesi “AKP, KHK demeyip önlük giymezseniz eyleme devam edebilirsiniz” diyen polisin dayatmasına karşı çok sayıda gözaltı gerçekleştiğini söyledi. KESK’in ise eylemin bitirilmesi taraftarı olduğuna dikkat çekti. İşlerine dönememelerine karşın 70 haftalık birlikteliğin çok önemli olduğuna dikkat çekti. Sorunların muhatabı olan kitlelerle buluşmak zorunda olduklarını ifade eden Demir, birlikte kapitalizmin krizinin derinleştirilmesi gerektiğini vurguladı. AKP’nin sermaye partisi olduğunu anlatmak gerektiğini söyleyerek, anayasanın ayaklar altında olduğu süreçte meclis ve AİHM yoluyla hiçbir şey elde edilemeyeceğine dikkat çekti. “Tek adam diktatörlüğünün tek bir görevi var; sermayeye hizmet etmek” diyen Demir, bu süreçte gördükleri büyük dayanışma için de teşekkür etti.
Av. Ferdi Yamar, direnişçilerin gözaltı süreçlerine dair aktarımlarda bulundu. Bu süreçte düşman ceza hukukunun uygulandığına, anayasal hakların ihlal edildiğine dikkat çekerek, ters kelepçe, işkenceyle parmak izi alma, hukuksuzca gözaltında tutulmak ve suçlamaya maruz kalmaz gibi uygulamalar yaşandığını hatırlattı. Hukuksal skandallar yaşıyoruz diyen Yamar, Bakırköy Özgürlük Meydanı’na iki emekçinin 200 metre yaklaşmasının yasaklanması örneğini verdi. Bu yasak ihlal edildiği gerekçesiyle 16 gün tutuklu kalan iki emekçinin bu dosyadan beraat ettiğini belirten Yamar, savcıların günlük keyfine göre “Yine mi siz” diyen savcıların adli kontrol veya tutuklama istemiyle mahkemeye sevk ettiğini aktardı. Süreci “Bu yaşananlar bir hukuk garabeti” diyerek özetledi.
Av. Tamer Doğan “güvenlik soruşturmaları” sonucu işten atılanların da KHK mağdurları gibi çalışma haklarının ellerinden alındığına dikkat çekti. Muhalif avukatların birçok dosyaya bakmasının engellendiğine dikkat çeken Doğan’ın konuşmasının ardından ara verildi.
Aradan sonra başlayan soru-cevap bölümünde katılımcılar düşüncelerini ifade etti ve ihraçlara, karanlık ortama karşı yapılması gerekenlere ilişkin fikirlerini ortaya koydu.
Tartışmaların ardından etkinlik saat 18.00’e doğru sonlandı.
Kızıl Bayrak / İstanbul