İSDEMİR, MESS ve Çelik-İş

Göstermelik eylemler yapmaktan bile uzak olan Çelik-İş ağlarına Çelik-İş üyesi işçiler, inisiyatifi kendi ellerine alarak cevap vermelidir. Sendikaların başlarına çöreklenmiş bu işbirlikçi anlayışların metal işçilerine vaat dışında verecekleri bir şey yoktur.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 04 Ocak 2018
  • 20:39

İskenderun Demir Çelik fabrikasında Türk Metal ile Çelik-İş arasında süren rant kavgasından dolayı 2015 Ocak ayından beri toplu sözleşme imzalanamıyordu. Yıllardır süren yargı süreci Türk Metal ve Çelik-İş bürokratlarının metal fırtınanın ardından yaptıkları anlaşma ile sonuçlandı. Bu anlaşmanın ardından 2017 Mart ayında yargı yetkiyi Çelik-İş’e verdi.

3 bini aşkın işçinin çalıştığı İSDEMİR’de çözülen yetki sorununun ardından toplu sözleşme görüşmeleri başladı. TOFAŞ ve Dytech işçilerini satan Çelik-İş ağaları İSDEMİR’de yıllardır sözleşme yapamayan işçilere büyük sözler verdi. Fakat hazırlayıp “tarihi” olarak sundukları taslak bile ciddiyetlerinin sınırlarını gösteriyordu. Hazırlanan taslakta Çelik-İş 2016 yılı için enflasyon artı yüzde 8, 2017 yılı için ise enflasyon artı yüzde 1 ve kurban parası olarak 1200 lira istiyordu.

Uyuşmazlık aşamasına gelen toplu sözleşme görüşmelerinde grev aşamasına kısa bir süre kala Çelik-İş ve İSDEMİR yönetimi anlaştıklarını duyurdular. İlk açıklamasında ayrıntıya yer vermeyen Çelik-İş fark beklentisi, avans, kurban harçlığı gibi maddelerin öne çıktığını söyleyerek işçilerin beklemelerini sağladı. Detayların ise İSDEMİR yöneticileri ile yapılacak “ortak miting” ile duyurulacağını söyledi. İşbirlikçi anlayışa uygun davranışlar sergileyen Çelik-İş satışı daha ilk günden haber verdi. İskenderun Karayolları Meydanı’nda yapılan gösteride ise satışın boyutları ortaya çıktı. 3 yıllık sözleşmeye imza atan Çelik-İş bürokratları ücretlere ilk altı ay için yüzde 8 diğer altı aylar için ise enflasyon oranında bir artışa anlaştılar.

İşçilerin tepki gösterdiği İSDEMİR’de imzalanan sözleşme, MESS grup TİS sürecinde Çelik-İş ağalarının bulduğu ilk fırsatta işçileri satacağını, yolda bırakacağını bir kez daha kanıtladı.

MESS ile yapılan görüşmelerde sessiz kalan Çelik-İş, tabanın basıncından dolayı göstermelik açıklamalar yapmaya başladı. Eylem(sizlik) planları açıkladı. Fakat Çelik-İş, yetkili olduğu fabrikalarda mesaiye kalmama, çatal-kaşık vurma, yürüyüş yapma vb. eylem programına bile uymakta acizce davranıyor. Belirlenen günlerde kimi yerlerde eylemler gerçekleşmezken, neredeyse bütün fabrikalarında işçilere ağır mesailer dayatılırken Çelik-İş, işçilerin sözlerine kulaklarını kapatıyor.

MESS’le yapılacak sözleşme hakkında“ülkemizin ekonomik şartlarını göz önünde bulundurarak, metal sektöründeki gelişmeleri ve piyasa koşullarını göz ardı etmeyerek, gerçekçi talepler içeren bir taslak ortaya çıkardık”  ve “iki yıllık sözleşme kırmızı çizgimizdir” şeklinde açıklamalar yapan Çelik-İş bürokratları, İSDEMİR’de imzaladıkları satış anlaşması ile MESS sürecinde nasıl bir tutum alacaklarını da göstermiş oldular.

Başta Çelik-İş üyesi metal işçileri olmak üzere tüm metal işçilerinin Çelik-İş’in bu uğursuz rolünü bilerek hareket etmeleri gerekiyor. Zira, sermayenin yarattığı sendikal düzenin temel ayaklarından biri olan Çelik-İş, sermayeden ve onun çıkarlarından yana tutum almaya devam edecektir. Türk Metal’in gölgesinde bir sözleşme imzalamaya daha dünden hazır olan Çelik-İş, Türk Metal’in pozisyonuna göre kendine pozisyon belirleyecek, MESS sermayedarlarına sadakatini bir kez daha gösterecektir.

Göstermelik eylemler yapmaktan bile uzak olan Çelik-İş ağlarına Çelik-İş üyesi işçiler, inisiyatifi kendi ellerine alarak cevap vermelidir. Sendikaların başlarına çöreklenmiş bu işbirlikçi anlayışların metal işçilerine vaat dışında verecekleri bir şey yoktur. İş kolunda bulunan diğer sendika bürokratlarıyla birlikte en pespaye yöntemleri kullanarak işçilerin hak arama mücadelesini baltalayan Çelik-İş’e karşı metal işçileri dikkatli olmalı, ipleri kendi eline almalıdır. Çelik-İş üyesi işçiler söz, yetki, karar hakkına sahip çıkarak diğer fabrikalardan işçilerle birleşik bir mücadelenin zeminini yaratmaya girişmelidir. Çünkü, çürüyen bu anlayışlar ancak işçilerin birleşik, kitlesel ve sınıfa karşı sınıf tutumu ile layık olduğu yere, tarihin çöplüğüne gönderilecektir.