Ege İşçi Birliği’ne (EİB) ulaşan Ege Çelik işçisi seçimden sonrasına işaret ederek “İşçi fabrikada, belediyede, inşaatlarda o parti bu parti demeden kendi hakları için bir araya gelemiyorsa kim kurtaracak işçiyi?” diye sordu.
EİB’in sosyal medya hesabında yer alan paylaşım şu şekilde:
“Ege Çelik işçisinden…
Seçimden sonrası tufan işçiyi kim kurtaracak?
Herkes seçimleri konuşuyor. Bütün medya büyükşehirleri kim alacak, Kim iyi kim kötü? diye saatlerce, günlerce tartışıyor. Peki neden bu tartışmalar bizi çok derinden ilgilendirmiyor? Ya da şöyle ifade edeceğim; tartışmalar neden günlük yaşamımıza etki edecek çözümleri içermiyor?
Çok basit: Çünkü belediye seçimleri aslında öne çıkmış birkaç zengin kliğin rant kapma yarışıdır. Bunun için her türlü hile hurda yalan söylemek mubahtır. Bugün vaat edenler zaten yıllardır yönetmiyorlar mı?
AKP 20 yılı aşkın süreden beri iktidardır. Ne diyor? ‘Oy verin güvenli şehir inşa edelim’. Demek 20 yılda bunu yapmadı. Ya da İzmir’de yıllardır muhalefet var. Hep ‘iktidar bizi engelliyor’ diyen muhalefet şimdi seçim vaatleri sunuyor. Madem seçilince çözeceksiniz, bunca yıldır elinizi ne tuttu? Yani milyonlarca işçiye alenen yalan söylüyorlar. Rant için kılıktan kılığa giriyorlar.
İşçinin gerçeğine gelelim, seçimden sonrası tufan arkadaşlar.
İşçiyi günlük yaşam koşullarından, vergiden, borçtan, zamdan kim koruyacak? Ekrem İmamoğlu mu, Murat Kurum mu yoksa Mansur Yavaş ya da Cemil Tugay mı?
Ne alaka diyeceksiniz değil mi.
Evet ne alaka?
‘Bu seçimler işçi ve emekçilerin yaşamını değiştirecek’ diyenlere sesleniyorum: Ne alaka?
‘Seçimden sonrası tufan’ diyor herkes. Peki işçiyi kim koruyacak bu saldırılardan?
İşçi fabrikasında ürettiği emek üzerinden söz sahibi değilse, işçi sosyal hakları için sokağa çıkamıyorsa, işçi işten atmalara karşı iş güvencesi demiyorsa, soruyorum, kim kurtaracak bu işçiyi?
İşçi fabrikada, belediyede, inşaatlarda o parti bu parti demeden kendi hakları için bir araya gelemiyorsa kim kurtaracak işçiyi?
Kimse okuyup geçmesin bu yazdıklarımı, dönüp bulunduğu yerde arkadaşına baksın. Biz nereye gidiyoruz ve neden bir adım atmıyoruz? diye sorsun…”