İşçiler sendikasız, sendikalar denetim altında

Çalışma Bakanlığı’nın son verileri hem sermaye devletinin saldırılarına hem de mevcut sendikal bürokrasinin ihanetlerine rağmen sendikalı olmak isteyen işçilerin sayılarında artış olduğunu gösteriyor.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 31 Ocak 2024
  • 14:30

Altı ayda bir açıklanan sendikalaşma verileri paylaşıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının “6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu Gereğince; İşkollarındaki İşçi Sayıları ve Sendikaların Üye Sayılarına İlişkin 2024 Ocak Ayı İstatistikleri Hakkında Tebliğ”i Resmi Gazete'de yayımlandı. Buna göre 16 milyon 395 bin 275 işçiden yüzde 15,22'sine denk gelen 2 milyon 495 bin 423'ünün herhangi bir işçi sendikasına üyeliği bulunuyor. Böylece, geçen yılın ocak ayında 2 milyon 330 bin 98 olan sendikalı işçi sayısı, 165 bin 325 kişi (yüzde 0,8) arttı.

Toplam 20 iş kolu arasında en fazla işçinin yer aldığı iş kolu, 4 milyon 222 bin 728 işçiyle “ticaret, büro, eğitim ve güzel sanatlar” oldu. Bunu 1 milyon 976 bin 475 işçiyle “metal” ve 1 milyon 670 bin 363 işçiyle “inşaat” iş kolu izledi. Hizmet-İş, 301 bin 456 üyeyle tüm işçi sendikaları arasında ilk sırada yer aldı. Hizmet-İş'i 282 bin 715 üyeyle Türk Metal, 203 bin 424 üyeyle Öz Sağlık-İş takip etti.

Söz konusu veriler alım gücünün düştüğü ve kölece çalışma koşullarının dayatıldığı bir dönemde işçilerin örgütsüz ve sendikasız bırakıldığını gösteriyor. Böyle bir dönemde işçilerin öz örgütleri olan sendikalara daha fazla yönelmesi beklenirken ortadaki tablo işçi sınıfının içinde bulunduğu cendereye de ışık tutuyor.

İşçi sınıfının bilincini hedef alan ideolojik-kültürel saldırılar ve gericilik atmosferi işçileri yan yana gelmekten alıkoyan en önemli engellerden biridir. Sendikalaşma hakkına yönelik sistematik ve kapsamlı saldırılar da işçileri edilgenliğe iten bir diğer etkendir.

Yakın zamanda Özak Tekstil’de yaşanan gelişmeler, bir tekstil işçisinin sendikasını seçme ya da değiştirme hakkını kullandığında karşılaşabileceklerinin ne olacağına dair somut örnekler sundu. Sarı sendika Öz İplik-İş’ten istifa ederek Birtek-Sen’e üye olan işçilerin ilk karşılaştığı saldırı işten atma oldu. İşten atma saldırısını, Valilik yasağı, polis ve jandarma saldırısı, işçi ailelerinin tehdit edilmesi, işçilere iftira atılması vb. saldırılar izledi.

Geçtiğimiz haftalarda sonuçlanan metal grup TİS süreci ise sendikalaşma oranının görece yüksek olduğu metal sektöründe sendikalı işçilerin yaşadığı açmazları gözler önüne serdi. Greve üç gün kala işçilere sorulmadan sözleşme imzalanarak on binlerce metal işçisinin söz hakkı gasp edildi, talep edilenden çok daha azına rıza gösterildi. En önemlisi de metal işçisinin bir sınıf olarak irade koyabilmesinin önüne geçildi.  

Çalışma Bakanlığı’nın son verileri hem sermaye devletinin saldırılarına hem de mevcut sendikal bürokrasinin ihanetlerine rağmen sendikalı olmak isteyen işçilerin sayılarında artış olduğunu gösteriyor. Var olan koşulların ağırlığı tüm saldırılara rağmen işçileri yan yana gelmeye zorluyor. İşçilerin ilk çaldıkları kapılardan biri de sendikalar oluyor. Sendikaların gerçek işlevini yerine getirebilmesi ve işçi örgütleri olabilmesi ancak tabana dayalı örgütlülük ve fiili-meşru mücadele anlayışı ile sağlanabilir. İşçi sınıfı etrafındaki bu cendereyi ancak böylesi bir mücadeleyle parçalayabilir. Ağır sömürü koşullarına, taşeron köleliğine ve sendikal bürokrasiye karşı gerçekleştirilen Greif işgali 10’uncu yıl dönümünde bu açıdan da işçi sınıfının mücadelesine ışık tutmaya devam ediyor.