Sermaye devletinin işçi sınıfını denetim altında tutmak, sosyal ve siyasal mücadelelerden alıkoymak için kullandığı Türk-İş bürokrasisine karşı tabandan yükselen mücadelenin itilimiyle, 13 Şubat 1967 tarihinde kurulan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 52. kuruluş yıldönümündeyiz.
DİSK’in kuruluşuna giden süreç ve kuruluşundan bugüne kadarki evrimi, işçi sınıfı için önemli dersler taşıyor. Öte yandan da başından bu yana DİSK’e egemen olan siyasal anlayışların ve yarattıkları bürokrat çizginin çok daha ileriye gidebilecek bir mücadeleyi nasıl da düzen sınırları içinde tutabildiğini anlamak açısından önemli veriler sunuyor.
Tabandan yükselen mücadele ve DİSK’in kuruluşu
Türkiye’de 1946 yılında “çok partili rejime” geçiş ile birlikte 1938’de getirilen sınıf temelli örgütlenme yasağı kaldırılmış ancak toplu sözleşme ve grev yasağı yerli yerinde bırakılmıştır.
İlk sendikal örgütlenmelerle birlikte işçi sınıfını tam denetim altında tutmak için sermaye devleti 1952’de Türk-İş’i kurmuştur. Türkiye’de sanayinin gelişmekte olduğu 1960’lı yıllar, sendikal örgütlenme ve sınıfsal mücadelelerin de ivmelenmesine sahne olmuştur. Grev ve toplu sözleşme hakkı için 1961’de ivme kazanan mücadele 100 bin işçinin katıldığı Saraçhane mitingi ve sonrasında ise grev hakkının fiili grev ile kazanıldığı Kavel Direnişi ile taçlanmıştır.
Kavel Direnişi sırasında Türk-İş’in mücadele karşısında aldığı tutum, sınıfın tabandan yükselen basıncı üzerinden 23 sendika başkanı ve 45 yöneticinin ortak bir açıklamayla konfederasyonla ilişkilerini kesmesi sonucunu doğurdu.
İşçi sınıfı fiili-meşru mücadele çizgisiyle mücadelesini sürdürürken, 1966 yılında Paşabahçe grevi karşısında Türk-İş’in izlediği ihanet çizgisi ayrışmayı daha da keskinleştiren bir rol oynadı. Türk-İş yönetimi işçilere eylemi sonlandırma çağrısı yaparken, Petrol-İş, Maden-İş, Lastik-İş, Basın-İş ve Tez Büro-İş sendikaları “Paşabahçe Grevini Destekleme Komitesi”ni kurdukları için geçici sürelerle konfederasyondan ihraç edildiler.
Sınıfın mücadelesi kesintisiz bir şekilde sürerken, T. Maden-İş Genel Başkanı Kemal Türkler, Lastik-İş Genel Başkanı ve TİP Ankara Milletvekili Rıza Kuas, Basın-İş Genel Başkanı İbrahim Güzelce, T. Gıda-İş Genel Başkanı ve TİP Tekirdağ Milletvekili Kemal Nebioğlu ile T. Maden-İş (Zonguldak) Genel Başkanı Mehmet Alpdündar tarafından 13 Şubat 1967’de DİSK’in kuruluş dilekçesi verildi. DİSK’in ilk genel başkanı Kemal Türkler oldu.
Bu tarihten itibaren DİSK’i etkisizleştirmek için sermaye devletinin saldırıları kesintisiz sürdü. İşçi sınıfı 1970’te 15-16 Haziran Direnişi ile bu saldırılara karşılık vermiş, DİSK’e karşı çıkarılmak istenen yasa geri çekilmiştir. Ancak 12 Eylül askeri faşist darbesiyle kapatılan ve yasaklanan DİSK, 1992 yılında faaliyetine bıraktığı yerden yeniden başlamıştır.
Düzen sınırlarını aşamayan anlayışların DİSK’e hakimiyeti
Kuşkusuz ki DİSK’i var eden, işçi sınıfının tabandan büyüttüğü fiili-meşru mücadele çizgisidir. Ancak ne yazık ki kurulduğu andan itibaren sendikanın yönetimine egemen olan TİP çizgisinin düzenin sınırlarını aşmaktan uzak ufku, aynı şekilde sonrasında sendikaya egemen olan TKP çizgisi ile de devam ettirilmiştir.
Gelinen aşamada CHP’nin arka bahçesine çevrilen DİSK, konfederasyon başkanları tarafından milletvekilliğine giden bir basamak olarak kullanılıyor. Bugün DİSK’i ve ona bağlı sendikaları işçilerin en basit ekonomik ve sosyal talepleri için dahi mücadele etmekten aciz bir konuma getiren bir bürokratik kastlaşma oluşmuştur. Bu bürokratik kast kuşkusuz ki kuruluşundan bu yana DİSK’e egemen anlayışların hep birlikte var ettikleri bir yapıdır. 12 Eylül darbesinin yarattığı yıkım da bu anlayışın sendikalara egemen hale gelmesini perçinlemiştir.
İşçi sınıfı geçmiş mücadele birikimi ve ’89 Bahar Eylemleri ile birlikte üzerindeki ölü toprağı atmaya başlasa da düzenin sınırlarına hapsolmuş söz konusu bürokratik kast, yükselen sınıf mücadelesini 15-16 Haziran’da Kemal Türkler yönetiminin yaptığı gibi dizginleyen ve mücadeleyi düzen sınırları içinde tutan bir pratiğin temsilcisi olmuştur.
Düzenle tam uyum içinde hareket eden DİSK’teki “çağdaş sendikacılık” anlayışı bugün Greif işçilerine ihanet eden sendika ağalarını barındıran, silahla tehdit ettiği işçi tarafından öldürülen mafyavari Lastik-İş Başkanı Abdullah Karacan gibi unsurları sahiplenen, kendisine muhalif olan ve eleştiren işçileri ve sendika temsilcilerini işten attıran Birleşik Metal-İş tablosunu ortaya çıkaran bir hale gelmiştir. Bu anlayışlar işçi sınıfının bu mücadele mevziisini çürümeye doğru sürüklemektedir.
Türkiye’de işçi sayısının 2 milyon 437 bin olduğu ‘60’lı yılların sonunda üye sayısı 100 bin olan DİSK’in, bugün (Ocak 2019) işçi sayısı 5 kat artarak 13 milyon 411 bin 983’e çıktığı halde, sadece 171 bin 428 üyesi olması da bizzat DİSK’e egemen bu çizginin yarattığı bir tablodur.
Ayrıca DİSK’e bağlı 19 sendikadan sadece 5’i bugün toplu sözleşme yapacak üye sayısına sahip. Yıllardır var olan kimi sendikaların üye sayısı ise 300’ün altındadır. (Kamuda taşeron düzenlemesiyle CHP’li belediyelerde Genel-İş’e üye yapılan ancak 2020’ye kadar TİS’ten ve sosyal yardımlardan yararlanamayan binlerce işçi olduğunu, e-devlet üzerinden üye olan ama işyerlerinde hiçbir örgütlülük olmayan işçileri de bu verileri okurken atlamamak gerekir.)
***
Kuruluşunun 52. yılında işçi sınıfı DİSK’i var eden taban örgütlülüğü ve fiili-meşru mücadele çizgisini kuşanarak, devlet güdümündeki Türk-İş’ten kopuşu sağlayan tabanın yolundan gitmeli, uzlaşmacı-işbirlikçi anlayışlara karşı mücadele çizgisini referans almalıdır.
Greif işçilerinin 60 günlük işgal deneyimleri ve Metal Fırtına sürecini yaratan metal işçilerinin ortaya çıkardığı mücadele tablosu tam da DİSK’i var eden fiili-meşru mücadele çizgisini devam ettirmiştir. İşçi sınıfı dünden bugüne bu mücadele deneyimlerinden öğrenerek sendikalara egemen bu geri anlayışları parçalamak için harekete geçmelidir.
Kaynak
Devrimci bir DİSK için... Devrimci sınıf mücadelesini yükseltelim! / Kızıl Bayrak