Greif işçileri ve grevci cam işçileri ile Greif deneyimleri tartışıldı...

Greif işçileri ve grevci cam işçileri Metal İşçileri Birliği'nin Bursa'da düzenlediği söyleşide buluştu.

  • Haber
  • |
  • Sınıf
  • |
  • 23 Haziran 2014
  • 00:23

"İşgal, grev, direniş!"

 

Taşerona ve sömürüye karşı isyan bayrağı açan Greif işçileri bugün deneyimlerini paylaşmak için Bursalı işçiler, emekçiler ve gençlerle buluştu. Metal İşçileri Birliği tarafından düzenlenen söyleşiye grevlerinin üçüncü gününde olan cam işçileri de katıldı. Yenişehir’den gelen grevci cam işçileri etkinliğe grev coşkularını ve heyecanlarını da kattılar. Söyleşi cam işçilerinin de aktif katılımıyla oldukça sıcak bir havada geçti.

Söyleşi Greif direnişinden kesitlerin yer aldığı sinevizyon gösterimi ile başladı.

Sinevizyonun ardından Metal İşçileri Birliği adına bir konuşma yapıldı. Konuşmada Greif direnişinin işçi sınıfına bir yol sunduğu dile getirildi. Greif direnişinin on yıllar boyu işçi sınıfına giydirilen deli gömleğini yırtıp attığı, bir çıkış yolu gösterdiğini belirtti. Yasalcı-icazetçi sendikal anlayışın karşısında yeni bir mücadele geleneği, kültürü ve değerler sistemi yarattığını dile getirdi.

Ardından sözü Greif işyeri temsilcisi Orhan Purhan aldı. Purhan sözüne cam işçilerinin grevini selamlayarak başladı. Mücadelelerini belli kesitler halinde anlatan Purhan, örgütlenme süreçlerini, işgal eylemini ve mücadelelerini, sendikalarının ihanetini, işçilerde oluşan sınıfsal kimliği ve kadın işçilerin rolünü katılımcılarla paylaştı.

 

Greif’te işçi demokrasisi

İlk önce fabrikadaki çalışma koşullarından bahsetti. 44 adet ayrı taşeronun olduğu fabrikada kölelik koşullarında çalıştıklarını dile getirdi. Gizli ve disiplinli bir çalışma ile yürüttükleri örgütlenme çalışmasının ayrıntılarından bahseden Purhan, komiteleri nasıl işlettiklerini anlattı. Örgütlülüklerinin ve kararlılıklarının gücünün bu komitelerden geldiğini belirterek, komitelerin işgal süresince işletilen işçi demokrasisinin ilk nüveleri olduğunu ifade etti. Komitelerle eğitim çalışmaları ve toplantılar yaptıklarını ve örgütlendikten sonra hangi sendikayı seçeceklerine bu komitelerle karar verdiklerini belirtti. “Taban iradesine dayalı komitelerimizi kurup, yüzlerce işçinin katıldığı gerçek bir demokrasiyle kararlarımızı aldık” dedi.

Öncelikle kadrolu işçiler arasında örgütlendiklerini ve taşeron işçileri örgütlemek için onların güvenini kazanacak bir hat izlemeleri gerektiğini söyleyen Purhan, yetki sürecinde bir arkadaşlarının işten atılmasıyla izledikleri yolun taşeron işçileri de kazanmalarını sağladığını dile getirdi. İşten atmaya karşı uzun ve meşakkatli bir yol olan hukuksal süreçten önce fiili mücadeleyi seçtiklerini ve iş bıraktıklarını belirten Purhan, “8 saat sonra arkadaşımız işe alındı” dedi. 10 günlük bir süre içinde de taşeronları hızla örgütlediklerini belirtti.

 

“Taslağımızın arkasında duracak bir örgütlülüğümüz vardı”

Toplusözleşme sürecinde taslağı anketler yaparak işçilerle beraber oluşturduklarını belirten Purhan, “söz, yetki, karar” işçilerin ilkesine hep bağlı kaldıklarını dile getirdi. Taşeron işçilerin kadroya alınması, ücret ve 4 ikramiye maddelerinin kırmızı çizgileri olduğunu belirterek sendika yönetimine bu taslağı sunduklarında yönetim tarafından bunun hayal olarak nitelendirildiği söyledi. Purhan işçilerin bu talepleri sağlayacak örgütlülükte olduğunu dile getirerek taslaklarının arkasında olduklarını belirtti.

 

“Mücadelemizin her aşamasında meşruluğumuzla hareket ettik”

Toplu sözleşme görüşmeleri devam ederken de fiili-meşru mücadelesi çizgisinde hareket ettiklerini çünkü aksinin onları karanlık bir tünele sürükleyeceğini ifade etti. “Eğer yasaların söylediği yoldan greve çıksaydık sadece 228 kadrolu işçi grevde olacaktı ve 1300 işçi üretime devam edecekti. Biz üretimden gelen gücümüzü kullanamıyor olacaktık” diyerek, 10 Şubat günü taşeron ve kadrolu işçilerin hep beraber fabrikayı işgal ettiğini belirtti. Bu tarihten polis operasyonu ile fabrikadan çıkarıldıkları 10 Nisan tarihine kadar fabrikanın denetiminin kendilerinde olduğu söyledi ve mücadeleyi Greif bünyesindeki diğer fabrikalara da taşıdıklarından bahsetti. Türkiye tarihinde ilk kez Greif işçilerinin kendi fabrikaları dışında bir fabrikayı işgal ederek Sultanbeyli fabrikasındaki 50 işçiyi de sendikaya üye yaptıklarını sözlerine ekledi.

 

Örgütlü işçinin gücünden korktular

Sendikanın ilk günden itibaren direnişin karşısında yer aldığını söyleyen Purhan, çeşitli aşamalarıyla DİSK Tekstil ve DİSK’te karşılaştıkları tutumları dile getirdi. DİSK Tekstil’in direnişi kırmak için oynadığı oyunları anlattı. Dudullu fabrikasında direnişin nasıl kırıldığını, polis operasyonunun DİSK Tekstil’in girişimleri ile yapıldığını belirtti. Aynı zamanda bu süreçte mücadele gücünden yoksun bir DİSK ile yüzyüze kaldıklarını, bürokratizm karşısında duran, taban iradesinden gücünü alan Greif işçilerinden korkan DİSK yönetiminin ihanete kol kanat gerdiklerini sözlerine ekledi.

 

“Yeni Greifler yaratacağız”

Purhan yeni Greifler yaratmak için çalışmalarının devam ettiğini, direnişçi arkadaşlarıyla beraber bunda kararlı olduklarını belirtti. İşe giren direnişçi arkadaşlarının örgütlenmek için çalışmalar yaptığını sözlerine ekledi.

 

“Kadın işçiler daha kararlı ve cesurdu”

Purhan işgal boyunca kadın işçilerin, mücadelelerinde nasıl bir rol oynadıklarından da bahsetti. Çok cesur ve kararlı davrandıklarını, oluşturdukları kadın komisyonu ile işgal boyunca aktif olduklarını söyledi. İşgal fabrikasında gerçekleştirilen 8 Mart etkinliği gibi kadın komisyonunun düzenlendiği etkinliklerden ve çalışmalardan bahsetti. Direnişin ilk başından beri fabrikada olan 25 kadın işçinin direnişi asla terk etmediklerini de sözlerine ekledi. 

 

“işçiler sınıf kimlikleri ile birleştiler”

Direnişin doğu-batı, Alevi-Sunni, Türk-Kürt, kadın-erkek gibi ayrımları ortadan kaldırdığını ve emek mücadelesinin ortak bir sınıf kimliği yarattığını dile getirdi. “Biz fabrikada Newroz’u da kutladık, ilk fabrikaya mescit de açtık” diyerek sınıfın birleştirici bir güç olduğunu söyledi. Fabrikada işçilerin sınıf kimlikleri ile bütünleştiklerini belirtti.

 

Cam işçilerinin grev kararlılığı

Purhan’ın ardından grevci cam işçisi Kadir Tekin konuştu. Grevci işçilerin selamlarını getirdiğini söyleyerek konuşmasına başlayan Tekin “mücadele davaya inanmaktan geçer” dedi. 25 yıllık işçilik hayatının 19 yılını sendikalı olarak geçirdiğini belirterek sendikanın işçinin önünde, arkasında, berisinde giden bir kurum olmadığını söyledi. “Bir avuç kumu cama fırlatırsanız kum cama ulaşmadan dağılıp gider ama bir avuç kumu bir mendile sararak cama fırlatırsanız camı kırarsınız” diyerek buradaki mendilin sendika olduğunu söyledi. “Önemli olan sayılar, rakamlar değil birlikte hareket etmektir” diyerek grevlerinin başarıya ulaşması için Yenişehir halkıyla bir bütün olmaları gerektiğinden bahsetti. Cam işçisinin tarihsel grevlerinden biri olan Paşabahçe grevine değinen Tekin, Paşabahçe işçisinin Beykoz halkıyla bir bütün olabildiğini sözlerine ekledi.

 

Şişecam patronundan oyunlar

Grevlerinin üçüncü gününde patronun kendilerini tahrik etmeye çalıştığını ve çeşitli oyunlar oynadığından bahsederek hatalı şişelerin makinelere sürüldüğünü ve hatlara yüklendiğini belirtti. Patronun aslında böyle bir şeye ihtiyacı olmadığını fakat işçileri galeyana getirmek istediğini söyledi. Bu süreçte çelişkili açıklamalar yaptığını, bir yandan piyasaya stoklarının yeterli olduğunu ve müşterilerini mağdur etmeyeceğini söylerken, devlet katında da “devletin geleceği ile oynuyorlar” diye yakındığını belirtti. “Bira şişesiye devlete darbe nasıl oluyor” diye soran Tekin, Şişecam işvereninin kendilerini tahrik ederek hataya sürüklemeye çalıştığını belirtti.

Konuşmasının devamında grev kararlılığını dile getiren Tekin “biz emeğimizi satarız, onurumuzu değil” diyerek, “greve çıkarken makinelerimizi tertemiz teslim ettik. Ama işveren ayın 20.’sinde yatırması gereken maaşlarımızı yatırmıyor” dedi.

 

“Onların sermayesi varsa bizim de onurumuz var”

Onların sermayesi ne kadar büyük olursa olsun fabrikanın asıl sahiplerinin işçiler olduğunu söyleyen Tekin, “onların sermayesi varsa bizim de haysiyetimiz, şerefimiz, onurumuz var” dedi.

Tekin greve başlarken “açlıktan ölmeyiz, biz bu yoldan dönmeyiz” diyerek yola çıktıklarını belirterek kendilerinin cama hayat veren işçiler olduğunu, rakı şişesi yaptıklarını ama haklarını patronun rakı masasında meze yaptırmayacaklarını söyledi.

Ağır sanayide çalıştıklarını dile getiren Tekin 1800 derece sıcaklıklarda, 80 derece ortam sıcaklığında çalıştıklarını ifade etti. Patronun kamuoyunu yanılttığını işçilerin 2 bin-3 bin lira maaş aldıkları yalanını söylediğini belirtti. Yemek, sosyal haklar vb. ile rakamların bu meblağlara çıktığını ortalama bin 200 lira aldıklarını ifade etti.

Ücret zammının yanısıra işçilerin kırmızı çizgileri olduğunu söyledi. Bunların yatay geçiş hakkı ve rapor almaları durumunda ücretlerde yapılan kesintiler olduğunu belirtti.

Sendikaların toplu sözleşme taslaklarına yeni maddeler ekleyemediğini artık mevcut maddeleri koruma noktasında olduklarını sözlerine ekledi. Grev boyunca “dünya yerinden oynar işçiler birlik olsa” dediklerini, işçilerin birliği karşısında kimsenin duramayacağını söyledi.

 

“Sendikacılık unvan değildir”

Zonguldak madenci grevinin ardından bugün artık 1 Mayıs’ın yemekhanelerde kutlayan bir Türk-İş olduğunu, artık sendikacılığın bir unvan olduğunu söyleyen Tekin “birileri bizlere para mı verdi, biz inandığımız için buraya geldik, kimseden bir karşılık beklemiyoruz, sendikacılık da karşılık bekleyerek yapılamaz” dedi.

Tekin, Greif direnişçisi Purhan’a dönerek “siz zoru başardınız. Her zaman sizin gibi işçilerin yanındayız” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

 

Cam işçileriyle Greif işçileri deneyimlerini paylaştı

Bu bölümün ardından çok sıcak bir havada soru-cevap bölümüne geçildi. Sohbet havasında geçen konuşmalarda cam işçisi grevciler ve diğer katılımcılar Purhan’a çeşitli sorular yöneltti. Grevde sesi kısılan bir işçi arkadaşımız kürsüye gelerek Purhan’a sorusunu iletti.

Bazı öne çıkan noktalar ise şöyle oldu: Kristal-İş üyesi işçiler kendi taslaklarının Türk-İş bağlı diğer sendikaların taslaklarının oldukça ilerisinde olduğunu söylerken, bunun diğer sendika yönetimleri tarafından rahatsızlıkla karşılandığını belirtti. Bakanlar ve milletvekilleri aracılığıyla kendi sendikalarının arandığı ve taslaklarını gözden geçirmeleri istendiği belirtildi. Türk Metal, Tes- İş, Teksif gibi fazla üyesi olan sendikaların, bu taslakla grevi başarıyla sonuçlandırmaları durumunda kendi üyelerine açıklama yapamayacakları söylendi.

MİB temsilcisi de toplu sözleşme sürecinde olan metal işçilerinin de gözünün cam grevinde olduğunu, cam işçisi kazanırsa geçtiğimiz sene grev aşamasına gelen metal işçilerinin de daha direngen olacağını söyledi.

Söyleşi sona erdikten sonra grevci işçilerle fotoğraf çektirildi. “Greif işçisi yalnız değildir!”, “Cam işçisi yalnız değildir!”, “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganlarıyla söyleşi sona erdi.

Kızıl Bayrak / Bursa