Türkiye işçi sınıfı mücadelesinin önemli deneyim ve birikimlerini süzmek ve bu mücadeleye yeni değerler katmak zor iştir. Greif işgali bu zor işin yaşanmış pratiği ve teorisinin adıdır.
İşçi sınıfının devrimci rolünü kavramış ve onun bu rolü yerine getirmesi için çaba harcayan sınıf devrimcileri yılların deneyim ve birikimine, yeniden ve daha ileri bir düzeyden hayat vermek için zorlu mücadelelerin içinde oldular. En sıradan hak alma mücadelesinde bile “Sınıfa karşı sınıf” tutumu ile hareket ettiler. Fabrikalarda ve atölyelerde sınıf devrimcilerinin doğrudan ve dolaylı müdahalesinin, çalışmasının, emeğinin olduğu sayısız örnekler yaşandı.
Yaşanan deneyimlerin sınıf ve örgüt bilinci, kültürü ve pratiği açısından en ileri örneklerinden biri Greif işgalidir. Greif işgali yakın tarihimizdeki birçok deneyimden farklı olarak doğrudan sınıf devrimcisi işçilerin önderliğinde, devrimci sınıf çıkarlarına bağlı bir direniş olarak şekillenmiştir. Örgütlenme ve direniş süreci, başından sonuna taban demokrasisinin hakim olduğu bir süreçtir. Sınıf devrimcileri uzun bir zamanı bulan örgütlenme ve eğitim çalışmalarıyla Greif işçilerini eğitme çabası içine girmişlerdir. Bu çaba işçi sınıfına, üretimden gelen gücünü pratikte nasıl ve hangi amaçlar için kullanması gerektiği bilincinin taşınması ekseninde olmuştur. Greif işgali yoğun ve bir o kadar da özverili bir çalışmanın ürünü olarak şekillenmiştir. Ön aşamalarında taban demokrasisi, taban örgütlülükleri ve “Sınıfa karşı sınıf” bilinciyle yoğrulan süreç, mücadele tarihimize Greif kriterleri olarak kazınan ilkelerin yazılmasını sağlamıştır.
Geçmişi aşan, geleceğe yol çizen direniş
Greif işgali Türkiye işçi sınıfı mücadelesinde önemli rol oynamış, birçok direnişin deneyimi ve pratiğini doğrudan sahiplenen ve onların üzerinden yükselen bir direniş olmuştur. Fabrika işgali boyunca “Kavel’den Greif’e İşgal, Grev, Direniş!” şiarı bilinçli bir tercihin ürünü olarak öne çıkarılmıştır. Fakat kendini Kavel direnişinin sınırlılıklarında tutmayarak geçmişin diğer deneyimlerine de hak ettiği değeri vermiştir. Greif’i geçmişin anlamlı ve önemli direnişlerinden ayıran en önemli özelliği, örgütlü bir işçi yapısına ve güçlü bir taban demokrasisine sahip olmasıdır. Bunun yanı sıra bütün yalnızlaştırılma ve hiçleştirme çabalarına rağmen kendi yolunu açmış, sınıf adına güçlü bir irade ortaya koymuştur.
Yol ve yöntemleriyle geçmişin en ileri deneyimlerini aşan Greif işgali geleceğin mücadeleleri için de izlenilmesi gereken yolu göstermektedir. Yakın zamanda gerçekleşen metal süreci Greif kriterlerinin işçi sınıfı içinde ete kemiğe büründürülmesinin önemini bir kere daha göstermiştir.
Sendikal bürokrasi ve ihanet şebekesine karşı kaynaşma halinde olan metal işçileri toplu sözleşme taslaklarının geçmiş yıllara göre nispeten daha iyi hazırlanmasını sağlamışlardır. Fakat duyulan öfke ve tepki sendikal ihanet şebekelerini parçalamaya yetmemiştir. Buradaki en önemli zayıflık, metal işçisinin fabrikalarda bir araya gelişinin Greif kriterleri olarak ifade ettiğimiz taban demokrasisi ve “Sınıfa karşı sınıf” bakışından yoksunluğudur. İşçilerin bürokratik kastı parçalamasında önemli bir rol oynayacak güçlü komitelerden yoksun olması bir diğer sorundur. Elbette kendi başına taban komitelerinin olması da yetmeyecektir. Bu komitelerin işçi sınıfının tarihsel ve toplumsal çıkarlarına göre hareket etmesi gerekmektedir.
İşçi sınıfı mücadelesinin ihtiyacı; fabrikalarda Greif deneyimindeki gibi merkezler yaratmaktır. İşte o zaman sendikal ağalık düzenini parçalayacak güç ve araçlar da yaratılmış olur.
Her geçen gün bu temel ihtiyaç kendini daha yakıcı biçimde dayattı ve dayatıyor.
Sendikal örgütlenmenin önüne her türlü keyfiliğin çıkarıldığı, yasalarla tanınan hakların kullanımının keyfi biçimde yasaklandığı, OHAL bahanesiyle patronlara her türlü keyfi davranma olanağının tanındığı vb. koşullarda ancak Greif’te hayat bulan fiili meşru mücadele günün ihtiyaçlarına yanıt verebilir. Bu da kendiliğinden olacak bir iş değildir. Devrimci öncü işçilerin bedel ödemeyi göze almasıyla, sınıfa bedel ödemeden kazanamayacağı bilincini taşımakla olur.
Bugünün koşullarında sınıf adına konuşan sendika vb. örgütlerin hiçbiri bedel ödemeyi göze almadıkları için düzenin yasalarına göre dahi meşru olmayan uygulamalar karşısında boyun eğmektedirler. Bunu bir anlayış olarak sınıfa taşımaktadırlar. Fırsatını buldukça Greif işgaline alçakça saldırmakta, itibarsızlaştırmak için çalışmaktadırlar. Biliyorlar ki Greif kriterleri işçi sınıfı içinde ete kemiğe büründüğü zaman onların tozpembe dünyaları yerle bir olacaktır.
Greif işgalinin 4. yılında verilmesi gereken mücadele, tek başına sermayeye ve hizmetindeki hükümetlere karşı değil, onların sınıf içindeki her türlü uzantılarına karşı da amansızca yürütülmelidir. Günün öncelikli ve acil görevi budur. İşçi sınıfı ve emekçileri kuşatan gerici cendereyi ancak fiili-meşru mücadeleyle; işgal, grev, direniş parolasıyla aşabiliriz.