Bugünlerde yapılan itirazlar nedeniyle nafaka işleyişinin yeniden düzenleneceği söyleniyor. Mevcut sisteme göre bir gün bile evli kalınsa boşanma sonucunda ömür boyu nafaka alınabiliyor. Nafaka boşanan her iki tarafın da hakkı olmakla birlikte Türkiye’de istisnai örnekler dışında kadınlar alıyor. Nafaka alan tarafın evlenmesi ve ölümü ile nafaka sona eriyor. Sona ermesi için diğer bir gerekçe olarak da nafaka alan tarafın evlenme olmadan fiilen evli gibi yaşaması, yoksulluğunun sona ermesi, “haysiyetsiz yaşam” olarak ifade edilen durumların ortaya çıkması ile mahkeme kararı gerekiyor.
Başta da belirttiğimiz gibi, nafaka bir günlük evlilik sonucunda bile alınabilecek şekilde düzenlenmiş. Adalet Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın açıklamasına göre bu durumdan şikayetçi olan yüzlerce, belki de binlerce erkek başvuruda bulunmuş. Özellikle erkekler tarafından “müebbet nafaka, ömür boyu nafaka” diye tanımlanıyor. Yapılacak düzenlemede ise nafakanın bağlanmasında boşanan kadının yaşı, iş durumu, çocuk sayısı, boşanmada kadının kusur durumu vb. kriterlerin belirleyici olacağı ifade ediliyor.
Nafaka, boşanılan erkek ile bağımlı bir ilişkinin sürmesidir
Nafakanın bir diğer tanımlanması da yoksulluk parasıdır. Nafaka, evlenmenin sonlanması ile kadına bağlanmaktadır. Neden böyledir? Çünkü bu toplumda kadın evlilik ile birlikte genelde iş yaşamından uzaklaşan, çocuk bakımı ve ev işleri ile geçen bir ömür yaşayandır. Ekonomik bağımsızlığını elde edemeyen veya kaybeden kadın evlilik boyunca erkeğe bağımlıdır. Aynı bağımlılık nafaka mantığı ile aslında devam ettirilmektedir. Evlilik sürecinde çalışma yaşamından uzak kalan kadın için, kadınların iş bulmasının zorluğunu düşündüğümüzde bir gereklilik gibi durmaktadır. Evet, kadının toplumda ikinci cins olması, üzerine yüklenilen sorumluluklar ile çalışma yaşamından kopması veya sürekliliğinin kesintiye uğraması, kadınların iş bulmasının zor olması, toplamda belli bir yaşın üzerinde iş bulmanın imkansızlaşması, hele bir de çocuk gelinliğin arttığı-teşvik edildiği bir Türkiye gerçeği ile bakıldığında boşanan kadının yaşamını idame ettirmesi zordur.
Kadın açısından yukarıda saydığımız zorluklar çoktan sona ermiş evliliklerin zorla devam etmesine neden olmaktadır. Sömürü düzeni, bitmeyen evliliklerden, kurumsal bir yapı olarak gördüğü evliliklerden güç almaktadır. Bozulsun istememektedir. Bundandır ki nafaka tartışması gündeme geldiğinde “Aile Bütünlüğünü Olumsuz Etkileyen Unsurlar ile Boşanma Olaylarının Araştırılması ve Aile Kurumunun Güçlendirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi” için kurulmuş olan Araştırma Komisyonu adına yapılan açıklama şu olmuştur: “Kadınlar nafakadan güç alıp boşanabiliyor!”
Yoruma gerek yok, komisyonun amacı-adı her şeyi açıklıyor, derdi açık. Sermaye devletinin sözcüleri, tüm gericilikleri ile tartışadursunlar. Nafakanın kalkması veya her halde verilmesinin sınırlanması ile evlilikleri sürdürme derdinde olsunlar. Bizler kadının özgür bir birey olabilmesinin önündeki tüm etmenlerin ortadan kalkması gerektiğininin altını bir kez daha çiziyoruz. Karl Marx ve Friedrich Engels, Komünist Manifesto’da “Burjuvazi aile ilişkisinin dokunaklı-duygusal peçesini yırttı ve onu katışıksız para ilişkisine döndürdü” cümlesi ile evliliği, aile ilişkilerini kapitalizmin nasıl şekillendirdiğini anlatıyorlar.
Nafakanın sözlük anlamı şöyle: “Bir kimsenin geçindirmekle, bakıp gözetmekle yükümlü bulunduğu kimseye ya da kimselere, mahkeme kararıyla verdiği aylık.” Nafaka sistemi, evlilik sonrasında bile kadının erkeğe bağımlılığını sürdüren bir temel oluşturmaktadır. Boşanılan erkek ile boşanan kadının ekonomik temelli bile olsa ilişkilenişini sürdüren bir yan taşımaktadır. Boşanan kadın, boşandığı erkek tarafından hâlâ bakılmaktadır. Burada kadın kendi başına kendi yaşamını devam ettirme noktasında aciz görülmektedir.
Çözüm toplumsal değişimde, kadından yana düzenlemelerde
Bugünün dünyasında kadının boşanma kararı almakta ve sonrasında yaşamını idame ettirmekte zorlanacağı gerçeği nafakanın kalıcı olmasının gerekçesi yapılmamalıdır. Zira, çözümü erkekte değil kadının her türlü özgürlüğünü sağlayacak toplumsal düzende-düzenlemelerde aramalıyız.
Bunun için, günümüz koşullarında öncelikle kadının çalışmasının önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Kadın toplumsal üretimin parçası haline getirilmelidir. Kadının çalışma yaşamına girmesi teşvik edilmeli, iş imkanı yaratılmalıdır. Kadının çalışma yaşamında olmasını engelleyen ataerkil zihniyetle mücadele edilmeli, kadının üzerine yüklenen sorumluluklara çözümler üretilmelidir. Bunların en başında gelenlerinden biri çocuk bakımıdır. Ücretsiz ve nitelikli kreşlerle kadınlar çocuk sahibi olduktan sonra da çalışma yaşamının içinde olabilirler.
Eşit ve özgür bir şekilde yaşayan kadın, istediği zaman evliliği bitirebilme gücünü bulacak, evlilik sonrası onu bağımlı kılacak hiçbir şeye muhtaç kalmayacaktır.