“Kadınlar yaşamasın istiyorlar”
Bu düzenlemeyle kısaca şunu demek istiyorlar: “Kadınlar yaşamasın!” Çocuğa bakan, ev işlerini yapan hep kadınlar oluyor. Kadınlar çok emek veriyor. Hep kendinden ödün veriyor. Aslında geçmişte de bu devirde de kadın olmak çok zor. Bu düzenlemede çocuklar için verilen iştirak nafakasının kaldırılma durumuna özellikle karşıyım. Evlilik boyunca çocuğun bakımı hep kadında kalıyor, bu nedenle kadın çalışamıyor. Bir de bu düzenleme devreye girerse daha fazla kadın “kötü yollar”a itilecek. İşsizlik zaten had safhada. Bu koşullar da kadını çaresiz bırakıyor ve kadınlar fuhuşa doğru sürükleniyor. Bu yasalar da bizlerde çaresizlik yaratıyor.
Sizlerle böylesi çaresiz kaldığım bir durumu paylaşmak istiyorum. 2002 senesinde Çerkezköy’de çorap ve iç giyim fabrikasında çalışıyordum. 23 yaşındaydım, evliydim ve eşimden sürekli şiddet görüyordum. Fabrikaya bir gün sağ gözüm, diğer gün sol gözüm, ertesi gün ikisi birden morarmış bir şekilde gidiyordum. Patron fark etmiş. Beni çağırıp durumumu sordu. Ben de ailemin destek olmadığını, verdiği maaşın da hesabını kendisinin bildiğini söyledim. Vicdan yapıp yardım etmek istedi, sığınma evlerine yönlendirdi. Çocuklarımı da aldım, sığınma evine gittik. Durumu anlattım. Çalışmayanlara iş bulmakta destek olduklarını, ben çalıştığım için ev bulana, yerleşene kadar 3,5 ay destek olabileceklerini söylediler.
Ertesi gün patron sığınma evini sorduğunda “Onlar 3,5 ay destek olabileceklerini söylediler. Siz benim maaşımı biraz daha düzeltseniz olmaz mı?” diye sordum. Patron da maaşımın yükseltilmesinin mümkün olmadığını söyledi ve dahası 3 ay sonra beni işten çıkardı. Kadın her alanda çaresizliğe itiliyor. Devlet de bu nafaka düzenlemesiyle aynısını yapıyor, kadınlar için koşulları ağırlaştırıyor.
Zorlu bir süreç olsa da boşandım fakat çocuklarım ortada kaldı. Devlet sorumluluk alsaydı, benim ve benim durumumda olan kadınlara güvence sağlasaydı, ben bu durumu yaşamazdım. Benim çocuğum da zor koşullar nedeniyle küçük yaşta evlendi. Yaşadıklarımın benzerini yaşıyor.
Kullanmadığımız köprünün vergisini alan devlet, şiddet gören kadına sessiz kalıyor, sahip çıkmıyor, güvence sağlamıyor. Bizleri bu duruma getiriyor.
***
“Evlilikte hiçbir hakkımız yok ki boşandıktan sonra olsun?”
Hayat bizi öyle bir duruma getiriyor ki insan gibi yaşamaya yeten imkanlarımız yok, çünkü ihtiyaçlarımızın hepsi parayla satılıyor. Bu koşullar bizleri bozuyor. Emekçi bir ailede yaşayan bir anne olarak ben, bu koşullar yüzünden, “çocuklarımla aç kalmamak için ne yapabilirim” diye düşünmek ve bunun için çabalamaktan başka bir şey yapamaz hale geliyorum. Kendimi geliştirmem bu koşullar yüzünden engelleniyor. Çocuklarımın daha iyi yaşaması yine aynı…
Maddi koşullar eşimin de ailemize daha olumsuz davranmasına yol açıyor. “Erkek”, “aile reisi” olarak sorumluluğunu aldığı bizlerin ihtiyaçlarını karşılayamamak onda psikolojik sorunlara yol açıyor. Bu açmaz ve koşullara duyduğu öfke gelip bize patlıyor. Oysa ki hepimiz aynı açlığı, aynı bastırılmışlığı, sıkıntıları yaşıyoruz. Eşimin yaşadıklarını anlıyorum fakat bu yoksulluk koşullarında da eşit olmadığımızı görüyorum. Bir kadın olarak daha da zor bir hayat yaşıyorum, şiddet görüyorum. İhtiyaçların sağlanmasına ortak olmam, çalışmam engelleniyor, çünkü bir hizmetçi gibi görülüyorum. Şiddete maruz kalabiliyorum. Evlilik kadının tabusunun satın alındığı bir durum. Evin içerisinde söz hakkım yok.
Şimdi bana soruyorsunuz nafakayla ilgili düzenleme hakkında neler söylemek istersin diye? Biz emekçi kadınların evde, evlilikte söz hakkı dahi yok ki boşandıktan sonra hakkımız olsun?
Yine kadınlara ve çocuklara zaten sınırlı verilen nafakanın kaldırılmasına dönük düzenlemeyi doğru bulmuyorum. Devlet yine haksızlık yapmaya devam ediyor.
***
“Toplum öldü”
Kadına yönelik şiddet çok yaygın. Mesela Emine Bulut katliamıyla ilgili bir ayrıntı vardı. Katil adam beş ay boyunca elinde bıçakla geziyor ve kadını tehdit ediyor. Bir nevi öldüreceğini gösteriyor. Devlet bunun önlemini neden almıyor?
Orada bir kadın öldü. Geride kalan çocuğu da bir nevi hem gördüklerinden hem de göreceklerinden, öldü. Orada bir toplum öldü. Ben böyle okuyorum aynı zamanda bu vahşeti.
Dediğim gibi, kadına yönelik şiddet çok yaygın, ölümler had safhada. Daha kötüsü olayın ağırlığı etkisini kaybediyor, unutuluyor. Gelişen duyarlılığın somut bir şeye dökülmesi lazım.
Ben çocuğumun özel durumu için başvuru yapıp, sosyal hizmetlerden faydalanmak istedim. Sosyal hizmetler yapacağı maddi yardım için bir sürü evrak istiyor, şart arıyor. Tek tek evlere gelip kontrol ediyor, uğraşıyor.
Bu kadar çok ağır şiddet gören kadınları tespit etmesi, bulması destek sağlaması bu kadar mı zor peki? Devlet bunu tercih etmiyor.
Örneğin, nafaka meselesinde pek çok kadın anlaşmalı boşanıyor, böylelikle hakkı doğsa da nafaka almıyor. Bunu neden tercih eder, kadın? Tehditler aldığı için, üzerinde baskı kurulduğu için... Hakimler ise bu durumu kabul ediyor. Nafaka alma durumu yasal olarak açığa çıksa da kadınlar alamıyor. Alamadığında doğru düzgün bir yaptırımın uygulanması lazım. Maddi koşullarımızın düzelmesi gerekiyor, sorunlarımız için…