Michoacán eyaletinde silahlarını kuşanan kadınlar, Jalisco kartelinin kanlı saldırılarını önlemek için mücadele başlattı. Silahlı kadınların ayrıca ev yapımı bir tankları ve üzeri çelik plakayla kaplı ağır hizmet tipi kamyonetleri de bulunuyor.
Silahlanan kadınların sayılarının 40’ın üzerinde olduğu ve aralarında hamile olanların da bulunduğu, savunma için barikatlar kurdukları, barikata giden bazı kadınların çocuklarını da beraberinde aldıkları ifade ediliyor.
Indymedia’nın AP’ye dayandırdığı habere göre, civar kasabalarında yaşayan halkın da saldırganları dışarıda tutmak için komşu Jalisco eyaletine çıkan yollarda hendekler kazdığına dikkat çekildi.
El Terrero mezrasında yaşayan pek çok kadın, uyuşturucu karteliyle çatışmalarda oğullarını, erkek kardeşlerini ya da babalarını kaybetti.
“Çocuklarımızın, ailelerimizin kaybolmasına şahit olmaktan bıktık.” diyerek silahlanan 40 kişilik kadın grubu oğullarının, kızlarının, yakınlarının ve eşlerinin götürülmesine daha fazla seyirci kalmayacaklarını söylüyorlar ve ekliyorlar: “Geride bıraktığımız kişileri, ardımızda kalan çocuklarımızı canımız pahasına savunacağız!”
Uyuşturucu kartelleri
1930’larda ABD ve Latin Amerika kıtası arasında süren alkol kaçakçılığı, 1960’larla beraber uyuşturucu kaçakçılığına evrildi.
Kolombiyalı Pablo Escobar ile yaygın hale gelen uyuşturucu kaçakçılığı, Amerikan emperyalizminin de doğrudan müdahaleleriyle Meksika’yı önce bir pazar, ardından ise ana üretici ve dağıtıcı haline getirdi. Meksika’nın özellikle Sinalao bölgesinde bulunan Culiacan şehri, 1980’lerin sonunda kokain ticaretiyle ünlendi.
Bugün ülkede Sinaloa karteliyle beraber, ABD ile Meksika arasında uyuşturucu rotasını yöneten 9 büyük kartel ve bu kartellerle ilişkili 80 alt grup ve çete bulunuyor. Karteller sadece uyuşturucu işiyle de uğraşmıyor. Yanı sıra silah, akaryakıt, maden, avokado, alkol, narenciye, insan kaçakçılığı ve kadın ticareti de sürdürüyor, suikast, infaz, bombalama gibi saldırılar gerçekleştiriyor.
Meksika’nın en eski ve en bilinen kartellerinden Sinaloa’dan ayrılarak 2011 yılında ortaya çıkan ve bugün 74 kentte çatışmanın yanı sıra 32 eyaletin 27’sinde varlık gösteren Cartel Jalisco Nueva Generacion (CJNG) son dönemde ülkede en büyük kartel olarak görülüyor.
Eski polis Nemesio Oseguera Cervantes tarafından yönetilen CJNG, Jalisco, Baja California, Michoacan, Guerrero, Guanajuato, Oaxaca, Veracruz eyaletlerinde varlık göstermeye ve güç kazanmaya devam ediyor.
Artan cinayetler, kayıplar
Ülkede 2006 yılında dönemin Devlet Başkanı Felipe Calderon’un ve halefi Enrique Pena Nieto’nun kartellere karşı başlattıklarını öne sürdükleri savaşın ortaya çıkardığı şiddet sarmalında şu ana değin hayatını kaybedenlerin sayısının 300 bini aştığı kaydediliyor. Meksika basınında yer alan rakamlara göre kolluk güçlerinin de insan hakları ihlallerine imza attığı bu şiddet dalgasında 50 binden fazla kişi kayboldu, 340 binden fazla kişi yerlerinden edildi.
“Kartel şiddetini artıran mücadele yöntemlerini takip etmeyeceğini” öne süren iktidardaki Devlet Başkanı Andres Manuel Lopez Obrador’un görevi devraldığı 2018 yılı ise Meksika’da son yıllarda en fazla cinayet işlenen yıl oldu. 2019 yılında, 120 milyon nüfuslu ülkede, önemli bölümü uyuşturucu kartelleriyle bağlantılı 35 binden fazla kişi cinayete kurban gitti.
Meksika İçişleri bakanlığının yayımladığı bir rapora göre son 56 yılda 73 bin üzerinde insan kaybedildi. Ülkede kayıpları arama çalışmalarını koordine eden Ulusal Arama Komisyonu Başkanı Karla Quintana, sadece 2019’da kaybolup bulunamayan kişi sayısının 5 binden fazla olduğunu ve 2006’dan bu yana ülkede 3 bin 631 gizli mezar tespit edildiğini kaydetmişti.
Meksika’nın Guerrero eyaletinde öğretmenlerin çalışma koşullarını protesto eden 43 üniversitelinin uyuşturucu çeteleriyle ilişkisi bulunan polisler tarafından kaçırılan öldürüldüğü hatırlardadır.
Indymedia’nın haberine göre, Statista’nın Temmuz 2020’de paylaştığı rapor, ülkedeki “güvensizlik” seviyesinin son birkaç yılda daha da kötüleştiği ve yetişkin nüfusun yaklaşık yüzde 80’inin yaşadıkları yerlerde kendilerini güvende hissetmediğini ortaya koymuştu.
Yıllık cinayet oranlarına bakıldığındaysa, 100 bin kişi başına yaklaşık 30 kasıtlı cinayet işlendiğini gösteren raporda, hayatı tehdit eden suç oranlarında bilhassa kadınlara yönelik suç sayısının yüksekliğine dikkat çekilmişti.
Kadın cinayetleri, mücadele ve özsavunma
Uyuşturucu kartellerinin hakim olduğu, şiddet ve toplumsal çürümenin ayyuka çıktığı Meksika’da kadınlar, devletin kadın cinayetleri konusunda yeterli önlemler almadığını belirtiyor.
Koronavirüs salgınının patlak vermesiyle beraber “kemer sıkma” politikalarının uygulandığı ülkede, sığınma evlerine ayrılan bütçelerde kesinti uygulandı. Diğer yandan kadına karşı şiddet ve kadın cinayetleri ciddi ölçüde arttı. 2020 yılının ilk yarısında kadın cinayetlerinin yüzde 7,7 oranında arttığı tespit edildi. Her gün en az 10 katledildiği Meksika’da 2019 yılındaysa 4 bin kadın cinayeti gerçekleşmişti.
Meksika’da kadınlar, kendilerine yönelik bu şiddet ve cinayetlere karşı yıllardır mücadele yürütüyor. Kadınların isyanı sokakları, devlet kurumlarını tutuşturmaya devam ediyor. Geçtiğimiz 8 Mart’ta ülke genelinde milyonlarca kadın “bizsiz bir gün” diyerek greve giderek yaşamı adeta durdurmuştu. Burjuva düzenine, kartellere ve erkek şiddetine karşı radikal bir direniş sergileyen kadınlar, gösterilerde polisle militanca çatışmalara giriyor. Kadın cinayetleri konusunda hükümetin politikalarını eleştiren kadınlar, Sonora eyaletindeki mahkemeyi ateşe vermişti. Bir kamu binası da aylardır işgal altında tutuyor.