Sermaye iktidarı Boğaziçi eylemlerini ezmek ve toplumsal muhalefette yarattığı olumlu etkiyi kırmak için dizginlerinden boşalmışçasına saldırıyor. Toplumsal yaşamın üzerine çöken bu gerici-faşist zorbalık, Boğaziçi eylemlerde uygulanan polis şiddetine ve sermaye iktidarının sözcülerinin yaptığı açıklamalara yansıyor.
Melih Bulu’nun kayyım rektör olarak Boğaziçi Üniversitesine atanmasının ardından yaşanan gelişmeler, faşist saldırganlığın boyutlarını gözler önüne sermiş oldu. Gerici-faşist iktidarın hedefinde her türden muhalif düşünce ve sanatsal üretim, en ufak bir hak mücadelesi, yani işçiler, emekçiler, gençler ve kadınlar yer alıyor. Sermaye iktidarı adeta gözü dönmüşçesine Boğaziçi eylemleri şahsında tüm toplumsal muhalefet üzerinde bir cadı avı yürütüyor. Bu cadı avının en önemli silahı ise din simsarlığı ve kadın düşmanlığı, cinsiyetçi söylemler olmaya devam etmektedir. Bu nedenle ‘Kabe fotoğrafı yere serildi’ gibi yalanlara sarılıyor, demokratik hak ve özgürlüklerini kullananları terörist ilan ediyorlar. Her türlü kirli yöntemi devreye sokarak birleşik mücadelenin önüne geçmeye, kitle hareketini gelişmeden boğmaya çalışıyorlar. Bunun için cinsiyetçi ve homofobik söylemlerle gerici ideolojinin etkisi altındaki kitlelerin bilincini bulandırıyor, kitlelerin haklı ve meşru mücadelesini karalıyorlar. AKP-MHP rejiminin kutuplaştırma siyaseti ise, cinsiyetçi söylemlerle ve cinsel kimlikleri aşağılama politikaları ile sürdürülüyor.
Boğaziçi gündemli eylemlerde yüzlerce genç vahşice dövülerek gözaltına alınmış, sokaklarda polis eylemci avına çıkmış, keyfi suçlamalarla tutuklama terörü estirilmiştir. Kadınları ev işlerinin kölesi ve kuluçka makinesi olarak gören AKP-MHP iktidarı, kadın düşmanlığında sınır tanımamaktadır. Sömürüye, baskıya karşı sokaklara çıkan kadınlar bu nedenle hızla hedef tahtasına alınmaktadır. Eylemlerde estirilen polis terörü esnasında kadınların cinsel taciz işkencesine uğraması bu politikanın bir yansımasıdır. Boğaziçi eylemlerinde bir kadın, polis tarafından fiziki olarak cinsel tacize uğramış, gözaltına alınan kadınlara cinsiyetçi söylemler ve hakaretlerle psikolojik işkence yapılmıştır.
Kadınlar, dünyada ve Türkiye’de pandeminin ve krizin faturasına karşı sokakları dolduran kitlelerin ön saflarında yer alıyorlar. Yaşadıkları çok yönlü sorunlara karşı meydanlara inen kadınlar, sermaye iktidarlarının kölelik dayatmalarına karşı erkek sınıf kardeşleri ile birlikte hakları ve gelecekleri için mücadeleyi yükseltiyorlar.
Bizler de gözaltında, hapishanede, sokakta ve fabrikalarda yaşanan cinsel taciz ve şiddetin sorumlusu olan sermaye düzenine karşı mücadeleyi yükseltelim. Polisin cinsel tacizine uğrayan kadınlarla dayanışmayı büyütelim, cinsiyetçi politikalara geçit vermeyelim!
İşçi Emekçi Kadın Komisyonları