Her alanda; evde, iş yerlerinde, fabrikalarda, sokaklarda, eğitim ve sağlık kurumlarda kadına yönelik şiddet özellikle pandemi döneminde daha da arttı. Salgını fırsat bilen patronlar, “ücretsiz izin” veya “Kod-29” gibi bahanelerle ilk olarak ucuz iş gücü olarak gördükleri kadın çalışanları işten çıkardı.
Pandemi döneminde evde daha fazla kalmak zorunda olan ailelerde, kadınlar daha fazla şiddete maruz kaldı. AKP-MHP iktidarının şiddet uygulayanlara karşı herhangi bir ciddi yaptırım uygulamaması hatta tam tersine iyi hal indirimleriyle adeta şiddet uygulayanların ödüllendirilmeleri, şiddetin daha da “meşru” görülmesine neden oldu.
İktidarın şiddeti teşvik etmesinin yanına bir de bakanların yaptığı skandal açıklamaları da eklemek gerekir. Ensar Vakfı’nda onlarca çocuğun cinsel istismara maruz kalmasını “bir kerecikten bir şey olmaz” diyerek aklamaya çalışan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun cinsel istismarı meşrulaştıran sözleri hâlâ hafızalardadır. Şiddeti, cinsel istismarı savunan ve aklayan bu kervana yakın zamanda bir yenisi daha eklendi.
Nisan ayında Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı olarak göreve başlayan Derya Yanık, TBMM Kadına yönelik şiddetin belirlenmesi Araştırma Komisyonu’nda yaptığı sunumda, pandemi döneminde kadına yönelik şiddetteki artışın “tolere edilebilir” düzeyde olduğunu ileri sürdü. Daha önce de Gülen Cemaati’ndekileri savunan tweetleri ile de gündeme gelmiş olan Bakan, göreve gelmesinin hemen ardından 23 Nisan’da koruma altındaki bir çocuğu kameralar karşısına çıkararak şov yapmıştı.
Bakan Yanık’ın yaptığı sunuma göre, 2015 yılında katledilen 360 kadından 20’sinin koruma kararı bulunuyordu. Tedbir kararına karşın öldürülen kadın sayısı 2016 yılında 22, 2018 yılında 26, 2020 yılında ise 32 oldu. 2021 yılının ilk dört ayında 10 kadın, tedbir kararı olmasına rağmen hayatını kaybetti. Komisyonda 2020-2021 dönemine ilişkin Türkiye geneli, “Aile içi şiddet kayıt formu” sayıları da paylaşıldı. Bakan Yanık, 2020 yılında artan şiddet olaylarını, “Pandemi nedeniyle alışkanlıkların değişmesine” bağladı. Ocak 2020 itibarıyla 19 bin 582 kadının şiddete uğradığını açıkladı. Bakan ayrıca, devamında 2020’nin şubat ve mart aylarında şiddet olayı sayısının, “Tolere edilebilir oranda” arttığını ifade etti. Nisan 2020’de düşüş gösteren sayının tekrar arttığını ifade ederek devamında şunları söyledi:
“Nisanda ilk elde pandemiyle karşılaşmanın getirdiği bir şaşkınlık ve nasıl diyelim, belki hayata tutunma çabası, ‘Survive’ duygusu devam ederken sonrasında o stresin oluşturduğu ciddi bir yükselmeyi görüyoruz ve daha sonra tekrar Ocak 2020’de başladığı veya Şubat 2020’de pandemi öncesine doğru ilerlediğini görüyoruz.”
Ayrıca Bakan, 2014 yılından bu yana şiddet araştırması olmadığını söyleyerek, “Araştırma olmadığı için şu anda görmek ve yorumlamak çok mümkün değil fakat ben de bu artış nedenlerini merak ediyorum” dedi. Artvin, Erzincan ve Sinop’un da aralarında olduğu 20 kentte 2020 yılında kadın cinayeti yaşanmamasına ise Yanık, “Bu da bizim için bir teselli sebebi” yorumu yaptı.
Bakan Yanık’ın yaptığı sunum, aslında iktidarın da kadına yönelik bakış açısını gözler önüne sermektedir. Kadına yönelik şiddet “tolere” edilemez, meşru görülemez! Kadın katillerini aklayanlardan, tecavüzcüleri “iyi hal indirimleriyle” adeta ödüllendirenlerden başka türlü bir açıklama da yapmaları beklenemezdi. Kadına yönelik artan şiddeti “tolere edilebilir” olarak görmek veya kadın şiddetinin yaşanmadığı illeri “teselli sebebi” olarak yorumlamak, şiddetin topyekûn devlet tarafından da meşru görüldüğünün kanıtıdır.