İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi Kadın Komisyonu, “2021 Yılı Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Kadınlara Yönelik Hak İhlalleri Raporu”nu şube binasında düzenlenen basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı.
Raporu İHD Diyarbakır Şube Başkan Yardımcısı Ezgi Sıla Demir ve İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Derya Yıldırım okudu. Kadınların daha çok aile içinde şiddet gördüğü belirtilen raporda, hapishanelerde gerçekleşen hak ihlallerine değinilerek şunlar ifade edildi:
“Özellikle sağlık hakkına yönelik ihlaller hala devam etmekte ve sağlık hakkı ihlalinin bu süreçte yoğun bir şikâyet konusu olduğunu belirtmek isteriz. Kamuoyuna yansıyan ve derneğimizin de takipçisi olduğu Aysel Tuğluk’un sağlık durumu ve hastalığının mahiyeti göz önüne alınarak tahliye edilmediği gerçekliği, ATK’nin hasta mahpuslara yönelik taraflı raporlar hazırlaması bu ihlalin en bariz örneklerinden biri olmuştur.”
“Kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engel ortadan kaldırılmalı”
2021’de 141 kadının gözaltına alındığının bilgisine yer verilen raporda, kadınlara açılan politik davalar ayrıntılarıyla açıklandı. 2021’de İHD’ye maddi ve barınma açısından birçok başvuru yapıldığı belirtilen raporda, İHD Kadın Komisyonu olarak öneriler şu şekilde sıralandı:
“-Kadının yaşam hakkının önüne geçen her türlü eşitsizlik, adaletsizlik ve engelin ortadan kaldırılması için devletin, iktidar ve muhalefeti oluşturan tüm siyasi aktörlerin sorumluluk alması gerekmektedir.
-6284 Sayılı Kanunun etkili bir şekilde uygulanabilmesi, devletin kadına yönelik şiddetle mücadeleyi ilke olarak belirlemesi ve bu nedenle, kadın alanında çalışan derneklerin üye ve yöneticilerine yönelik yargı tacizi sona erdirilmeli ve devlet, kadın cinayetlerine yönelik acil eylem planı oluşturarak asıl görevini hatırlamalıdır.
-Toplumda kadına yönelik şiddeti olumlayan ayrımcı, cinsiyetçi ve aşağılayıcı bir dilin kullanılmaması; başta otorite kabul edilen kişiler ve medya olmak üzere toplumun her kesiminde bu dilin kullanılmasının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
-Nefret söyleminin üst düzey yöneticiler tarafından sahiplenilmesi, LGBTİ+’ların adalete erişiminde ciddi zorluklara neden olmaktadır. LGBTİ+’ların adalete erişimi, adli kurumlarda (karakol, mahkeme vb.) meydana gelen ayrımcılığın önlenmesi, insan hakları alanında faaliyet yürüten kurumların adli süreçlere doğrudan katılımı ile gerçekleşebilir. Bu sebeple kamu kurumları onarıcın adaletin tesisi ve cezasızlıkla mücadele açısından öncelikle LGBTİ+ varoluşunu tanıyarak açıkça ‘cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığı ile mücadele etme’ ilkesini benimsemelidir.
-Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir. Mahpusların mahremiyet hakkı korunmalıdır. Mahpusların koğuşlarını ve tuvalet banyo gibi özel alanları gösteren kameralar derhal kaldırılmalıdır. Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
-Tüm hak ihlalleri göz önüne alındığında kolluk görevlilerinin neden olduğu ihlallerde etkin soruşturma yürütülmeli, cezasızlık politikalarından vazgeçilmelidir.
-Mülteci ve sığınmacı kadınların güvenliği sağlanmalı ve sığınmacı/mülteci kadınlara yönelik güçlendirici çalışmalar yapılmalıdır.
-Ekonomik krizin ve yoksulluğun 1’inci derece mağduru olan kadınlara yönelik istihdam alanlarının açılması ve insani geçim şartlarına ulaşım konusunda yetkililerin gerekli önlemleri alması şart olmuştur.
Yukarıda tespit ettiğimiz hak ihlalleri istinaden hazırlayıp kamuoyuna sunduğumuz bu raporun yetkili mercilerce dikkate alınması ve bu kapsamda devletin yükümlülüklerini yerine getirmesini istiyoruz.”